LİYAKAT

Eskiden askerlik anılarını anlatanların en çok söyledikleri bir hikâye vardı. Yeni askere gittiklerinde onlardan iki ay önce askerliğe gelmiş ve acemi dönemini bitirenlerin kendilerine çok sert davrandıklarını, normal rütbelilerden daha fazla baskı yaptıklarını anlatırlardı. Bunun sebebi sorduklarında, öncekilerin kendilerine aynı şekilde davrandıkları için sanki askeri bir zorunlulukmuş gibi telakki ettiklerini ve bir çeşit öc alma duygusuyla hareket ettiklerini söylerlerdi. (askeriyede şimdi böyle bir durum yok)

Oysa kendisinin haksızlığa uğradığını ve baskı gördüğünü söyleyen kişinin yapması gereken davranış, aynı tavrı kendi altlarına yapmamak, onlara daha şefkatli ve tahammüllü bakmak olmalıdır.

Bunu niye anlatıyorum.  Son zamanlarda kurumlarımızda keyfilik almış başını gidiyor. Atanan veya belli bir süreliğine seçilenler kendilerini o kurumun sahibi, hatta devletin sahibi gibi görüp istediği gibi kurumu hallaç pamuğu gibi darmadağınık hale getirebilmektedir. O koltuklardan hiç kalkmayacakmış gibi yüz yıllık planlar yapmakta, makam odaları makam araçlarını ona göre dizayn etmekte, onunla da yetinmeyip kurumun tüm liyakatli, tecrübeli ve kanunen hakkedilmiş görevlerde bulunanları ‘’kendime yeni bir kadro kuruyorum’’ gerekçesiyle tecrübesiz ve liyakatsiz kişilerle değiştirmekte ve kurumu işlevsiz, hedefsiz ve plansız hale getirmekteler.

Bu eylemlerden kaynaklardan onarılması zor şu sonuçlar ortaya çıkıyor.

*Halkın hizmete erişimi zorlaşıyor

*Hizmet kalitesi düşüyor

*Halkla devlet karşı karşıya geliyor

*Kurumlarda çürüme ve yozlaşma başlıyor

*Kurumsal kimliği benimsememe

*Kurum içerisinde sonu bitmeyen dedikodular

*Proje üretememe, yetki kullanmada imtina etme

*Kadro sahipleri ile yerine atananların bitmek bilmeyen rekabeti, çelme takma yarışı

*İdari ve özellikle mali konularda bilerek veya bilmeyerek yapılan usulsüzlükler

Ve bu olaylar başta anlattığım eski askeri anılarında anlatıldığı gibi her gelen yeni seçilmiş veya atanmış amir, bir öncekinin yanlış yaptığını iddia ederek aynı yanlışa yeni yanlışlar da ekleyerek hatalar silsilesini devam ettirmektedir.

Ve her yeni dönemin göreve gelen prensleri, bir sonraki dönemin görevden alınacak- kovulacak mağdurları olmaya aday birer kurban gibi sırasını bekliyorlar. Birilerinin kurumlarımızı bu anlamsız ve keyfi uygulamalardan kurtarıp devleti kilitleyen, hizmet kalitesini yerlerde süründüren düzene dur demesi lazım.

Devletin acilen 657 sayılı kanunda revizyona gitmesi, kimin hangi usul liyakat şartları ile göreve atanacağı ve kimin hangi gerekçe ve usul ile görevden el çektirileceğinin keyfilikten çıkarılması lazım. Ama illaki liyakat, görevden yükselme sınavı ve en önemlisi de kendi birimi içerisinde (memur, şef, müdür yardımcısı, müdür vs.) yükselmenin önünün açılması gerekmektedir. Bu aynı zamanda birim içerisinde ciddi bir liyakat yarışını da beraber getirir ki bu da ciddi bir kalite yükselmesine vesile olur.