banner2

Her seçimde olduğu gibi 2014 yerel seçimlerinde de sandık çok açık bir mesaj verdi.

Bu mesaj sadece partiler vasıtasıyla muhalefet yapanlara değil, tvitır, facebook ve youtube kullanıcılarına da bir mesaj verdi. Hatta denilebilir ki bu aziz sandık, cemaat yanlısı televizyonları, gazeteleri ve kara propaganda uzmanı imam ve imamcıklarıyla belden aşağı vuran ve kaçak güreşen muhalefete en büyük mesajı vermiştir.

Sandık sadece muhalefete mi mesaj verdi? Elbette ki hayır… Mesajın büyüğünü iktidar partisine vermiştir.

Her şeyden önce Sandık Ana muhalefet partisine, haysiyet cellâtlığı yapmanın siyasette ahlak dışı bir tutum olduğunu hatırlatarak böyle bir yolla seçim kazanmanın mümkün olmadığını haykırmış oldu. Siyasi rakibini kasetler ve tapeler üzerinden tasfiye etmenin ahlak dışı bir hareket olduğu ve bu çirkin hareketin halk tarafından kabul görmeyeceği sandık tarafından açıkça ve net bir şekilde dile getirildi. Bu durumda Sayın Başbakan’ın balkon konuşması yaptığı gibi ana muhalefet liderinin de bir balkona çıkıp halktan özür dilemesi gerekir.

Ana muhalefet lideri balkonda şöyle konuşmalıdır:

“3,5 aydan beri siyasî rakibim olan Sayın Başbakan’a ve ailesine karşı haysiyet cellâtlığı yaptığım için halkımdan özür diliyorum.”

“ Benim de bir ailem ve çocuklarım vardır. Sayın Başbakan’a ve ailesine isnat edilen yolsuzluk iddiaları henüz sonuçlanmadığı halde, haklarında kesin bir mahkeme kararı varmış gibi, iddia konusu olan tapeleri meclis kürsülerinde ve meydanlarda halka dinlettiğim için halkımdan ve Sayın Başbakan’ın ailesinden çok çok özür diliyorum.”

“Bizim kültürümüzde “Kendini onun yerine koy” prensibi vardır. Ben bu prensibe aykırı davranarak Sayın Başbakan’ın ailesini lekedar ettiğim için tekrar tekrar ondan ve ailesinden özür diliyorum

“Aralık 2013’te ABD’ye gittiğimde, Persilvanya ajanlarının elime tutuşturdukları tapelerle siyasî rakibimi alt etme gibi bir ahlaksızlığa tevessül ettiğim için halkımdan özür diliyorum.”

“Partimin demokratik-laik çizgisinden vazgeçerek daha önce düşman kabul ettiğim din kisvesi altındaki uluslararası ajan-provokatör bir şebekenin ajanlarına tamamen teslim olduğum için halkımdan ve dindar insanlardan özür diliyorum.”

“Ülkemizin geleceği için kritik olan Suriye toplantısının dinlemelerini, Uluslar arası bir hıyanet şebekesiyle işbirliği yaparak medyaya servis edip devletime ve halkıma hıyanet suçu işlediğim için halkımdan özür diliyorum.”

Hatta MHP ve BDP liderleri bile balkonlara çıkıp halktan özür dilemelidirler. Onlar da persilvanya ajanlarının servis ettikleri kaset ve tapelerle oturup kalktıkları için halktan ve Sayın Başbakan’dan özür dilemelidirler ki, Sayın Başbakan’a bakacak yüzleri kalsın. Çünkü Sayın Başbakan’ın balkonda yaptığı konuşmanın satır aralarına bakılırsa önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacaktır. Onun "Bundan sonra da bu can, bu tende oldukça, üzerimize hangi emanet yüklenirse Allah'ın izniyle ona sadakatle sahip çıkmaya çalışacağız" şeklinden sözünden ne anlamalıyız?

Sandığın ifade ettiği bir başka gerçek de şu:  Ortada dolaşan bunca ahlak dışı siyasî oyunlara rağmen halk çözüm sürecini desteklemiştir. Türk ve Kürt halkları tapelere, kasetlere değil, sağlanan huzura, ekonomik kazanımlarına ve geleceklerine sahip çıktılar.

F. Gülen ya da onun namına hareket eden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfından bir yetkili de balkon konuşması yapmalıdır ve demelidir ki:

“ Şahsî menfaatlerimizi milli menfaatlere tercih edip uluslar arası odakların piyonluğunu yaptığımız için ve dört aydan beri halkın gündemimi meşgul ederek hükümetimizin aleyhinde her türlü tezviratı yapıp Sayın Başbakan’ın aile mahremiyetine ve aile şerefine lekeler sürmeye çalıştığımız için, herkesten özür diliyoruz.”

“Suriye toplantısının dinlemelerini medyaya servis edip kendi devletimize ve kendi halkımıza hıyanet ettiğimiz için hocamız adına da halkımızdan ve Sayın Başbakan’dan ve hükümetinden özür diliyoruz

Onlar böyle bir açıklama yaparlar mı, bilinmez ama sandık onlar açısından da önemli gerçekler ortaya çıkardı: Her şeyden önce, onların Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur hareketiyle gerçekten bir ilgilerinin olmadığı, Risale-i Nur’u sadece şebekelerine adam kazandırmak için bir araç olarak kullandıkları bu seçim sonucuyla ortaya çıkmıştır.

Sandığın ifade ettiği bir diğer hakikat da şu: F. Gülen hareketi siyasî bir partiye de dönüşse,  eskisi gibi de kalsa,  artık hiçbir şey onlar için eskisi gibi olmayacaktır Artık onların,  halkımızın % 50 sinin nezdindeki imajı “uluslar arası ajanlarla işbirliği yapanlar” olmaya devam edecektir. Üstelik halkımız önümüzdeki Ağustos ayında cumhurbaşkanlığı makamına Sayın Erdoğan’ı getirecek olursa halkımızın zihnindeki imajları daha da bozuk olacaktır.

İktidara verilen mesaj da şu: “Siz nasıl iktidarsınız ki, büyük bir istekle tayin ettiğiniz emniyet ve yargıdaki bürokratlarınız 6-7 yıldan beri ajan-provokatörlük yapıyorlar ve altınzı oyuyorlar da, elinizdeki MİT’e rağmen haberiniz olmuyor? Neden 7 Şubat 2012’de uyanmadınız? Bu seçimde size verilen oylar son şansınız. Devleti ajan-provokatörlerden temizleyin

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.