banner2

Fazilet Partisi hakkında kapatma davası açılıp da Ak Parti'nin kuruluş çalışmaları başladığında Fazilet Partisine mensup milletvekilleri yol ayırımında kaldılar. Erbakan Hocayı sevenler ve ona, yani davaya hıyanet edenler diye iki kısma bölündüler. Çünkü Milli Nizam geleneğinden gelen parti ilk defa Erbakan Hocanın istemediği bir mecrada hareket ediyordu. Yeni bir parti kuruluyordu ve bu partinin başına da Milli Görüş gömleğini çıkarıp Erbakan Hocayla yollarını ayıran Recep Tayip Erdoğan geliyordu.

Türkiye, Erbakan Hocayı Yirminci yüzyılın en büyük İslam davasının lideri olarak kabul edenlerle, bir zamanlar Erbakan Hocaya değer veren ve onu davanın bir numaralı ismi kabul eden,  fakat Türkiye'de bazı konularda yanlış politikalar ürettiği için artık Hoca'nın istirahata çekilme zamanının geldiğine inanan iki grup insana şahit oldu. Erbakan Hocayı, İslam davasının vazgeçilemez bir lideri olarak kabul eden ve Erbakan olmadan İslam davasının asla yürüyemeyeceğine inananlar, Hocanın işaretliye SP'yi kurarak Ak Partinin kuruluş aşamasında bulunmayı reddettiler. Fakat modern Türkiye Cumhuriyetinin geleceğiyle ilgili umutların Erbakan Hocada sona erdiğini görenler, Erbakan Hocadan daha genç, ondan daha kültürlü ve ondan daha fesahatli ve belağatli olan Erdoğan'ın peşine düştüler. 2001 yılında kurdukları partiyi dokuz ay sonra iktidara taşıdılar ve 8 yıldır hala iktidardadırlar.

Başka bir deyimle, siyasette cesur olanlar ve başkasına dayanmadan da siyaseti becerenler Ak Partiye, Hocanın himmeti ve desteği olmadan siyaset yapamayacağına inanan vesayetçiler de Saadet Partisine geçtiler.

Gel zaman git zaman;  üç seçim geçiren SP'nin yöneticileri, seçimlerdeki başarısızlığın nereden kaynaklandığını araştırmaya başladılar. Bu konuda iki gruba ayrıldılar: Salim bir kafa ile düşünenler bu başarısızlığın, partinin yetmişli yıllardan kalma bir kafa yapısıyla yönetildiğinden kaynakladığını gördüler. Ama vesayetçi bir kafa ile Erbakan Hoca'ya yüzde yüz bağlı olanlar ise bu başarısızlığın Erbakan Hocanın yokluğundan kaynaklandığını, vitrinde olanların Erbakan Hocayı yeterince temsil edemediklerini, Hocanın oğlu ya da Kızının Parti başına geçmesi halinde partinin % 30'lara fırlayacağını ve iktidar alternatifi olacağını düşündüler. Bu yüzden Partinin son olağan genel kurulu büyük bir hesaplaşmaya sahne olmuştu.

Bir hesap yanlışlığı yapan Erbakancılar her nasılsa genel Başkanlığı tekrar yenilikçi ve değişimden yana olan Numan Kurtulmuş'a kaptırmışlardı. Sancılı başlayan ve sancılı devam eden kongre süreci, daha önce bölünmüş olan Saadet Partisinin bölünmesini gün yüzüne çıkardı.

Bu bölünmeyi halktan gizleme çabaları da sonuç vermedi. Fakat ister istemez durum Erbakancıların aleyhine işliyordu. Bu yüzden olağanüstü kongre taleplerinde ısrarcı oldular ve Numan Kurtulmuş ile arkadaşlarının Partiden ayrılmalarına sebep oldular. Parti fiilen Erbakancılar ve Erbakan'a karşı olanlar diye bölünmüş durumda… Erbakancı gruptan olan  eski bir bakan, Kurtulmuş ve arkadaşlarının partiden ayrılışını "Hak gelince Batıl Zail olur" ayetiyle ifade etti. İşte din siyasete ancak bu kadar alet edilebilir. Bravo... Eski tas eski kafa…

Şu anda Saadet Partisi polit büro üyeleri diyebileceğimiz, son derece yaşlı ve gençlere örnek olamayacak kadar çaresiz bir grubun elinde… Kimisi dört-beş kişinin yardımı olmadan yürüyemeyecek kadar aciz durumda; kimisi de konuşurken dişleri dökülüyor, sonra dökülen dişlerini toplamak için uzun süre kürsüden ayrılıyor ve konuşmasına ara vermek zorunda kalıyor. Yaşlılık bu işte… Genel başkan olarak düşündükleri insanlar genç bile olsalar, değil mi ki bu zavallı yaşlılardan emir alıyorlar; onlar da yaşlı sayılırlar.

Fakat her şey bir yana; Partinin önümüzdeki seçimlerde alacağı oy oranı çok önemli… Acaba hangi yeni sloganlarla halkın önüne çıkacaklar. Numan Kurtulmuş'un yakaladığı havayı da korkarım ki, Seadet'in bu yeni ekibi berhava edecektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.