banner2

Bugün Türkiye’deki muhalefet her zamankinden daha çok itibarını ve güvenirliliğini kaybetmiş durumdadır. Aslında 17 Aralık operasyonlarından sonra Muhalefete, özellikle de Ana muhalefete gün doğmuştu, denilebilir. Çünkü hükümetin önemli dört Bakanı yolsuzlukla suçlanarak istifa etmek durumunda kaldılar. Muhalefet liderleri akıllarını kullanabilselerdi, ağır-aksak bir demokrasiyle yola devam eden Türkiye’nin önünü açmak ve Türkiye’nin gelecek dört yılına ciddi talip olabilmek Kııçdaroğlu ve Bahçeli’nin elinde olabilirdi… Ama her iki lider de bu altın fırsatı ellerinin tersiyle ittiler… Ucuz siyasete ve siyasi rakiplerine belden aşağı vurma kahramanlığına talip oldular ve günü kurtarma peşine düştüler. Hem kendilerini hem de demokrasiyi lekedar ettiler.

Şimdi düşünelim: Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli 17 Aralık operasyonlarının hükümeti düşürmeye yönelik bir komplo olduğunu bilmiyorlar mı?  Artık herkes, hatta Zaman yazarı Hüseyin Gülerce bile bunu kabul ettiğine göre, onlar da pekâlâ biliyorlar. Bu operasyonların arkasında cemaati kullanan bir medya grubunun sıkı sıkıya durduğunu ve operasyonları savunduğunu bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Eğer 20 Aralıkta Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli bir basın toplantısı yaparak, “Ortalıkta dolaşan kasetler bizim de elimize geçti. Ancak seçilmiş bir Başbakan’a yönelik yapılan bu gayri ahlakî saldırıları siyaseten etik bulmadığımız için bu kasetleri asla kullanmayacağız ve söz konusu bile etmeyeceğiz.” deselerdi ne kadar büyük bir itibar kazanırlardı, bir düşünün. Fakat öyle yapmadılar.

Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu bütün umudunu bu kasetlere bağlamış durumdadır. Meydanlarda halka anlatacak bir projesi olmayanca utanmadan halka kaset dinlettiriyor. Bunun kendisine siyasal puan kazandırmayacağını hala görememiştir. Oysa o kasetleri halka anlattıkça Sayın Başbakan’ın puanları daha da artmaya devam ediyor. Çünkü halk, seçilmişlerin birileri tarafında dizayn edilmesini etik bulmuyor ve her türlü toplum mühendisliğini bir nevi darbe teşebbüsü olarak kabul ediyor.

Şu andaki duruma baktığımız zaman her iki muhalefet liderinin de kaset siyasetinden başka bir şey konuşamadıklarını görüyoruz. Her gün adeta, Cemaati kullanan bir medyanın ortaya sürdüğü yeni bir kasetin piyasaya sürülmensini bekliyorlar. Bekliyorlar ki, onun üzerinden iktidara ve Sayın Başbakan’a vurabilsinler. Sayın Başbakan da “Kasetler ellerinde patladı” diyerek bu seçimlerin galibi kendi partisi olacağını tüm dünyaya ilan ediyor.

Muhalefet halk için yarayışlı bir proje, bir iyilik ortaya koymayınca, bütün umudunu Sayın Başbakan’ın ve partisinin yapacağı bir yanlışa, bir kötülüğe bağlamış durumdadır. Düşünün, Ergenekon tahliyelerinin arkasında muhalefetin olması gerekirken, bu hamleyi de Sayın Başbakan ve Ak Partisi yapmış durumda. Yani her zaman olduğu gibi gündemi belirleyen sayın Başbakan… Sayın Kılıçdaroğlu’nun, “Herkes aş bulacak, herkes iş bulacak, herkes mutlu olacak. Mazotu 1,5 TL’ye indireceğim” şeklindeki sözleri modası geçmiş sloganlardır. Herkes biliyor ki, mazotu bir buçuk liraya satılması mümkün değildir. Dünyada, gelişmekte olan hiçbir ülkede, devlet bu kadar yüksek bir akaryakıt desteği veremez. Bunu en iyi bilen de çiftçilerdir.

Kısacası eğer cemaati kullanan örgüt muhalefetin yardımına yetişmeseydi bu liderler bugün meydanlarda ne konuşacaklardı acaba? Bunu merak etmiyor musunuz?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.