banner2



Tam elli yıl önce, 17 Eylul 1961’de Menderes ve arkadaşları idam edilmişlerdi. Belki de halkımız o gün bu facianın boyutlarını tam da anlayabilmiş değildi. Yani kendini halka hizmete feda eden bir adamı ve arkadaşlarının fedakârlık derecelerini tam hissetmemişlerdi. Çünkü Menderes ve arkadaşlarının idam edilip edilmemesi için yapılan yüzeysel referandumda, devrin ihtilal hükümeti halka evet-hayır kâğıtları dağıtmışlardı. Halkımız saf saf: “Beyim, bu kâğıtlar ne anlama geliyor ki böyle?” diye sormuş. Görevli memur: “Bak arkadaş: Evet, yani ben bu hükümeti kabul ediyorum. Hayır, yani ben bu hükümeti kabul etmiyorum. E, siz bilirsiniz yani” şeklinde cevap vermişlerdi.
Fakat bugün geriye baktığımızda halkın başına ne tür çorapların örüldüğünü daha iyi görebiliyoruz. Özellikle Ergenekon ve Balyoz darbelerini hazırlayanların halkın tepesinde nasıl dans etmek istediklerini daha iyi anlayabiliyoruz. Denilebilir ki, Balyoz, Ergenekon ve diğer davaların iddianameleri, halka balyoz indirme tarihinin açık belgeleridir.
Necip Fazıl Kısakürek, 1950’den önce İslamî bir gençlik yetiştirmek için uyanmış ve “Büyük Doğu”yu bu gençliğin simgesel ismi haline getirmişti. Fakat 1950’den önceki tek parti iktidarı döneminde düşünmek ve anlatmak kolay değildi. Bu yüzden, Üstad Bediüzzaman ve diğer büyük mücahitler gibi Onun da yolu hapishaneye düşmüş ve büyük acılar çekmiştir. Menderes’in 1950’lerde iktidara gelişi bile ona bir fayda sağlamamış; zaman zaman Büyük Doğu mecmuası toplatılmış, Necip Fazıl ve arkadaşları hapse atılmışlardır.
Ne yazık ki aydınlar, halkın başına örülen tüm çoraplarda hep malum partinin izlerini aramışlardır. Hatta darbeler tarihinin başlangıcı kabul edilen 1960 darbesinde de o partinin parmağı var, denilmiştir. Ve bir fıkra anlatırlardı büyüklerimiz. Guya Adnan Menderes idam edilip de ahrete gittiğinde ilk kez Mustafa Kemal ile karşılaşır. Mustafa Kemal: “Ooo, Adnan Bey, Ne çabuk geldiniz, daha gençtiniz?” der. Menderes de: “Eh paşam, ne yapalım, kısmet…” der. Fakat Mustafa Kemal bu cevabı onaylamaz ve: “Yok yok, vala kısmet değil, İsmet, İsmet…” der ve halka indirilen balyozlarda kimin parmağının olduğuna ince bir işarette bulunur.
Şimdi sizi, Necip Fazıl’ın 1955’te yazıp Adnan Menderes’e gönderdiği, “Dost acı söyler” kabilinden,  hem tenkit hem sitem dolu şiiriyle baş başa bırakıyorum.
MENDERES
Menderes ah Menderes! Yüksek sanatına pes!
Ele geçmiyor nabzın, ne bir ses, ne bir nefes!
Aştın ses duvarını, sürünsün yerlerde ses.
Nasıl derim kendime: Ondan ümidini kes!
Sen de ey kahpe rüzgâr, ne yandan esersen es!
Hayır, tek ümit sensin, gerisi sâde abes.
Amma ki, çizdiğin yol, zikzaklı ve mukavves.
Yeşil, mavi, ak, siyah, peşine düşmüş herkes.
Ey, her rengin aynası! Ey, her dâvaya mâkes!
Mahremdir öz suretin, öz niyetin muhtebes (saklı).
Kimi sende ruh arar, kimi me'kel ve melbes(yemek-içmek)
Ya bizim mefkûremiz? Mukaddes mi mukaddes!
Mukaddes, fakat ahkâr, ethar, fakat mülevves!
Bizim, illet ve zillet; bizim, menfa ve mahbes.
Bu daimî bir kanun, halk partisince muhdes.
Yapmadı böylesini, fir'avn ikinci Ramses.
Millet, dilsiz bir bülbül; vatan, sağır bir kafes.
Bekledik sana kadar, hep bîvâye ve bîkes (sahipsiz).
Nihayet teşrif ettin, kıldın bizi mültemes! (torpilli)
Bütün gözler kamaştı, dediler: enfes, enfes!
Bir nizam istiyorduk, yalnız sende müesses.
Ve öyle bir devir ki, hayran olsun perikles.

Olmadı, yağdırdılar, her taraftan s.o.s.
Bir de kader cilvesi, haydi topyekûn kodes!
İsnatlar, iftiralar, esfel, eşnâ ve ahbes.
Bizi yalnız bıraktın, par ultime delicatesse.
Azap oldu pirimiz, büyük çile, son altes.
Biiznillâh kurtulduk, yandı şeytan-ı ahres.
İşte geldik kapına, lâdes efendim, lâdes!
Fikir erkektir bizce, politika müennes.
Şehveti var, aşkı yok, kaba kuvvete metres.
Bizimse kuvvetimiz, yalnız aşktan muktebes.
Bir orduya bedeldir, ordumuzda her ases.

Biz erkeğiz Adnan Bey, olamayız muhannes.
Sen bize dayanak ol, gayemize mestürrees!
Açılsın ruh semamız, mukammer ve müşemmes.
Bizi tut, bizi koru! Bize davranma nekes! (yabancı)
Büyük doğu'nun tacı, sana tarihî mahles.
Bak, ne adam, ne fikir. Söz necis, kalem ences.
Gaye külah kapmaktır, ha şapka olmuş, ha fes!
Amerikan üsluplu yeni dalkavukluk: yes!
 
İki muhalif parti, kaz dolu iki kümes.
Yırtardı donkişot'u dirilseydi servantes.
Arslan aç oturmakta balı yemekte mekes (sinek).

Sâdık çula bürünmüş,  hainin sırtı canfes.
Alçağa lâyık silâh kurşun değil, domates.
İtimat et, bizimle taharet bulur hades(abdestsizlik).
Bekliyoruz müjdeni, ışıklar var, muhasses.
Sor, halimiz bir şeye ihtiyaç eder mi mes?
Vâde doldu, lütfuna ne gün oluruz destres?
Halaskar yine sensin, sensin yine medetres!
Sana son sözüm şudur: Allah bes, baki heves!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.