banner2

Daha önceki yazılarımda Gezi parkındaki gençlerle bir hasbıhal yaptığımı yazmıştım. O gençlerle konuşurken hem onlara acıdım hem de elimden geldiğince unuttukları medeniyet tarihlerini onlara hatırlatmaya çalıştım. Nasıl bir medeniyetten geldiğimizi, her medeniyetin aslında bir dine dayandığını, bizim sahip olduğumuz büyük uygarlığın da İslam’a ve Kur’an’a dayandığını ve bugünkü Batı Medeniyetinin de aslında bozulmuş olan Hıristiyanlıktan kaynaklandığını onlara anlatmaya çalıştım. Bazıları dudak büküp duymazlıktan geldiler, bazıları da hiç duymadıkları şeyleri yeni işitiyormuş gibi hayretle dinlediler. Bazılarının da –ki onlar muhtemelen terörist grupların liderleri ve o gençleri sevk ve idare eden kartlaşmış gençlerdi-  dinlemeye tahammülleri yoktu. “Beyefendi bu tür sözlere karnımız tok… Bir tek isteğimiz vardır; biz demokrasi ve özgürlük istiyoruz” diyerek bizi adeta kovmak istediler.

Demokrasi ve özgürlüğün, başkalarının haklarına tecavüz demek olmadığını ve terör yoluyla gelecek özgürlükte hayır olmadığını onlara söylemeye çalıştım. Fakir-fukaranın parasıyla alınan 120 Belediye otobüsünü, 275 sivil aracı ve 35 polis aracını tahrip edenlerin istedikleri özgürlüğün ve çevrenin ne demek olduğunu anlamadığımı onlara izah ettim.

Tabi, kesinlikle şunu biliyoruz ki, bu gençlerin arkasında 68’lerin talihsiz sol kuşağı vardır. Onlar, o zamanların modası olan kırıp dökerek hak aramaktan başka bir şey bilmiyorlar. Onlara göre, ne kadar devlete ve kamu malına zarar verirseniz sesiniz daha gür çıkacak ve kendinizi daha iyi ifade edeceksiniz. 68’lerin solcu kuşağı, dinin bir gün bilime karşı iflas bayrağını çekeceğine ve din diye bir şeyin olmayacağına inanıyorlardı.

Ama gün geldi, devran değişti; bütün dünya dine karşı saygı duymaya başladı. Bilim dinin hakikatlerine destek olmaya başladı. Bilim adamları,  “Yaratma sanatının Allah’a mahsus olduğunda” neredeyse ittifak etmeye başladılar. Bu vaziyeti gören solcu kuşağın çok az bir kısmı fikirlerinden vazgeçtiler. Geri kalan kısmı ise, dine ve dindarlara öfke kusmaya devam ediyorlar.

O gezi parkındaki çocuklarla konuşmam bana iki şey öğretti: Birincisi, anladım ki, her zaman olduğu gibi günümüzde de saf ve cahil gençler, dessas ve kötü niyetli ağabeyleri tarafından kandırılıyorlar. Her şeyden önce gezi parkındaki çocukların % 90 kısmı, elit ve zengin olan solcu ana-babaların çocuklarıdır. Bununla birlikte bu elit çocukların Ana-babaları, onların terör eylemlerinin içine girip zarar görmelerini istemiyorlar. Şunu da söyleyeyim ki: çoğu ana-babaların bu işten hiç haberleri bile yok.

İkincisi ise, bu eski tüfek solcuların peşine düşen gençlerin de kafaları bir hayli karışık. Üstelik bunlar, hala Atatürkçülüğün bir demokratik rejimin adı olmadığını bilmeyecek kadar cahildirler. Tutmuşlar, Türk bayrağına Atatürk’ün resmini yapıştırarak yeni bir bayrak üretmişler.  Bunlar Kemalizm’in, despotluğun izlerini taşıdığını bilmeyecek kadar dünya tarihinden de habersiz insanlardır. Kuşkuları varsa gitsinler: Neden Atatürk barış ödülünü almadın? diye Nelson Mandella’ya sorsunlar. O bilge adam, eminim onlara iyi bir ders verecektir.

Bunlar, Cumhuriyet rejiminin tepeden inmeci bir laiklik ve ırkçılık anlamına gelebilecek koyu bir milliyetçilik üzerine kurulduğunu bilemezlikten gelecek kadar kurnazdırlar da. Bu gençler çok zeki, yabancı dil bilen ve iyi üniversitelerde okudukları halde, nefislerine esir düştükleri için çabuk kandırılabiliyorlar. Solcu bir partinin eski bir ilçe başkanı karısı ve aynı zamanda pavyon işletmecisi olan bir kadının “Ben Müftü karısıyım Ey Erdoğan! Kocam senin baskıların yüzünden şalvar giyiyor. Ama ben onun kot pantolonla gezmesini isterim. Namazımı kılıyorum ve her gece sana beddua ediyorum. Din senin tekelinde değildir…. Allah belanı versin!” diyen ve saygısızca laflar eden bir kadına hemen inanan bu gençler onun videosunu milyonlarca kez paylaştılar.

Ve anladım ki bu gençlerin, Menderes’in idamına methiyeler düzen babaları ve dedeleri gibi, demokratik yollarla işbaşına gelenlere karşı kin ve öfke doludurlar. Atatürk, diyorlar Özgürlükleri engellemeye çalışıyorlar. Demokrasi diyorlar, demokrasinin…..ediyorlar. Düşünmedikleri, tefekkürden ve nefis muhasebesinden yoksun oldukları için, Atatürk’ün sosyal ve dinsel alanda neler yaptığından bile haberleri yok…  Bunlar ezanın onun tarafından bir şarkıya dönüştürüldüğünü, Kur’an okumanın yasaklandığını ve kılık-kıyafet özgürlüğünün kaldırıldığını bilmiyorlarsa çok cahildirler. Atatürk diğer dünya liderleri gibi tarihsel bir kişilikti. İyi veya kötü bazı şeyler yapıp vefat edip gitti. Ölümünün üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen hala Atatürk’ten demokrasi ve özgürlük konularında ilham aldıklarını söyleyenler sözlerinde ne kadar samimidirler?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.