banner2

Denilebilir ki, Diyalog kurma anlayışının piri Hz. Peygamber (s.a.v)'dir. Şöyle ki:
1) Çünkü o, peygamberliğinin ilk yıllarından başlayarak herkes ile diyalog kurma yollarını aramıştır. Mekke'ye dışarıdan gelen insanların toplandığı Zu'l-Mecaz ve Akabe pazarları, Hz. Peygamber'in insanlarla diyalog kurmak için sık sık uğradığı yerlerdi.

2) Medine döneminde diyaloga daha büyük önem vermiştir. Çünkü Medine'ye ayak basar basmaz üç farklı dine mensup insanlarla karşılaşmış ve onlara hitap etmiştir;  müşrik Araplar, Yahudiler ve Müslümanlar. Bunlara, münafıkları da ilave edecek olursak Hz. Peygamber için işin ciddiyeti daha da artmış olur.

İşin ciddiyetini idrak eden Hz. Peygamber kısa bir süre içinde herkesle diyalog kurarak tebliğini yapmış ve bu diyaloglar sayesinde Medine'nin gerçek yöneticisi olduğunu güzelce ve barış içinde onlara kabul ettirmiştir.

3) Hz. Peygamber (s.a.v) diyaloglarında samimi idi. Çünkü daha sonra büyük bir güce ulaştığı halde, anlaşmalara saygılı olan müşriklere, Yahudilere, hatta münafıklara hiçbir baskı uygulamamıştır. Hz. Peygamber, Medine'de yaşayan herkesi farklı inanç ve kültürüyle kabul etmiş ve onlara kendi kimlikleriyle hitap etmiştir.
Diyaloga önem veren bir peygamber olarak Rasulüllah'ın kapısı herkese açıktı. Herkes, önceden izin almadan yanına gelebilir ve kendisini ifade edebilirdi. Kendisi de yanına gelenlerle güzel güzel konuşur ve onları hiçbir zaman utandırmazdı. Hatta yanına gelmek istemeyenlerin yanına kendisi giderdi.

4) Medine vesikası tamamen ince bir diyalog ürünüdür. Hz. Peygamber güzel davranışlar sergileyerek muhataplarını ikna etmiş ve Medine'nin başkanlığını alabilmiştir. Durum, Medine vesikasıyla da resmiyet kazanmıştır.

5) Hz. Peygamber (s.a.v) sadece Arabistan'daki gruplarla değil, dünyadaki bütün milletlerle iyi bir diyalog içine girmiştir. Hicretin yedinci yılından itibaren belli başlı bütün dünya liderlerine elçileri vasıtasıyla mektuplar göndermiş, İran şahına ve Gassan Melikine gönderilen elçiler istisna edilirse bütün liderler diyalog çağrısına olumlu cevap vermişlerdir.

 6) Rasulüllah (s.a.v) ile Mekkeli müşrikler arasında imzalanan Hudeybiye antlaşması da aslında bir diyalog örneğidir. Çünkü Rasulüllah (s.a.v) diyalogun sürdürülebilmesi için Müslümanların aleyhinde sayılabilecek çok ağır şartları kabul etmiştir.

 7) Büyük İslam tarihçisi el-Mesudi (345/956), bilinmesi gereken bütün ilimleri Murucü'z-Zeheb'e aldığını, bunu için değişik dinlere mensup olan çok sayıdaki bilim adamıyla görüştüğünü ve onları anlamaya çalıştığını iftiharla söyler. Hatta Mukaddime'nin sahibi İbnu Haldun (808/1406), el-Mesudi'yi, bu geniş ilgisinden dolayı ve verdiği abartılı rakamlar sebebiyle tenkit etmiştir.  Bununla birlikte gerek İbnu Haldun'u gerek ondan çok önceleri yaşamış olan el-Biruni'yi (453/1061), birçok kültür sahipleriyle diyalog içinde olan İslam filozoflarından kabul etmek gerekir.

Aynı şekilde Batı'nı yüz akı sayılabilecek bir düşünür olan Toynbee de: “Biz başka kültürler için olumlu ya da olumsuz değerlendirmeler yapmak istemiyoruz. Tersine başkalarını anlamaya çalışıyoruz” derken doğru bir tespitte bulunduğu kanaatindeyiz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.