banner2


Teröre ve şiddete karşı olan, yakıp yıkmayı tasvip etmeyen, fakat çevre duyarlılığı ile hareket edip Gezi parkında bekleyen bir grup gençle dün bir hasbıhal yaptım. Dertlerini dinledim; onlarda beni dinlediler. Onlara şunları söyledim:
Biliyorum; sizler şu anda kendinize çok güvenen, içi iyilik yapma coşkusuyla dolu, herkesi mutlu etmek isteyen, hiçbir insanın hatta hiçbir canlının zarar görmesini istemeyen bir yaştasınız. Sizi anlıyorum; çevre hassasiyetiniz o kadar büyük ki, bir kedi yavrusunu sokakta bulduğunuz zaman onu anne-babanızdan saklayarak günlerce kendi odanızda beslemek istiyorsunuz. Solan bir çiçek, pörsümüş bir fidan, dalı kırılmış bir ağaç gördüğünüzde içiniz cız ediyor, iki büklüm olup o çiçeği, o fidanı ve o dalı eski haline getirmek için çaba gösteriyorsunuz. Sizi anlıyorum.
Bu topraklarda yaşayan herkes, hatta İslam dünyasının her karış toprağında yaşayan bütün insanlar, tıpkı sizler gibi bu hassasiyetlere sahiptirler. Ama ne yazık ki, bizi birbirimizden koparmışlar. 90 yıldan beri birbirimize yabancı hale geldik. Bu sahip olduğumuz uygarlığın asıl kaynağının Kur’an ve hadis, kısaca merhamet dini olan İslamiyet olduğunu biliyor musunuz? Yavrusunu diri diri toprağa koyanların İslam’a girdikten sonra bir karıncaya bile ayak basmadıklarını bilir misisiniz?
Allah rızası için oluşturdukları akarlarda leylekler, güvercinler ve serçeler hakkında vakıflar yapanların torunları olduğumuzu biliyor musunuz? Sakat atlar için ve emanetleri kaybeden garibanlar için vakıflar kuran ecdadın torunları olduğumuzu biliyor musunuz? Camilerin ve imaretlerin duvarlarında güvercinler ve diğer kuşlar için yuva takalarını bırakan, böylece sanatla merhameti birleştiren bir kültürden geldiğimizi biliyor musunuz? Kâinatın mayasının muhabbet ve merhamet olduğunu ilan eden bir peygamberin ümmeti olduğumuzu biliyor musunuz? Kâinatın efendisi Hz. Peygamber’in (s) her canlı konusunda çok hassas olduğunu biliyor musunuz? Bakınız onun ağzından nakledilen bir hadiste ne buyuruyor? Diyor ki:
Günlerden bir gün günahkâr olan, yani işi-gücü zina yapmak olan bir kadın çöl ortasındaki bir yolda gidiyordu. Susamıştı. Bir sarnıç aramaya başladı. Yolun az dışında, biraz kuytu bir yerde bir sarnıç buldu. Hemen yanında bulunan bir kapla biraz su çekip içti ve susuzluğunu gidermiş oldu. Fakat sarnıcın yanı başında susuzlukta dili dışarı çıkmış bir köpek bekliyordu. O kadar susamıştı ki, hayvan yürüyemeyecek haldeydi. Kadın köpeğin durumunu fark edince hemen elindeki kapla su çekti ve köpeğe içirdi. Allah o anda kadını affetti ve onu cennetle müjdeledi. Resûlullah’ı (s) dinleyen arkadaşları “Ey Allah’ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilik sebebiyle bize sevap yazılır mı?” dediler. Resûlullah (s), “Evet, ciğer sahibi olan her canlı için sevap vardır” buyurdu.
İşte gençler, bizler böyle bir peygamberin ümmetiyiz. Acaba sizler de bunun farkında mısınız? Yaptığınız işin ve hizmetin, gösterdiğiniz fedakârlığın nereden kaynaklandığını, hangi kültürün buyruğuyla bu güzelliklere yöneldiğinizi, neden boynu bükük bir fidan için 24 saat aç kalabildiğinizi öğrenmeyi düşünmüyor musunuz?  Eminim, sağduyunuzu dinleyerek hareket ettiğiniz zaman, kalbinizin derinliklerinde o abide medeniyetin izlerini bulacaksınız. Lütfen, bizim uygarlığımızla Batı’nın uygarlığını karşılaştırın. Tabi, bunu yapabilmeniz için Kur’an’ı okuyup anlamanız gerekir. Acaba kendimizi anlamak için, dinimizin temel kitabı olan Kur’an’ı ve Hz. Peygamber’in (s) hadislerini okuyup anlamak çok mu yorucu bir şeydir?
Hayır, kesinlikle zor ve yorucu bir şey değildir. Siz Kur’an’a yönelmeden köklerinizi anlayamazsınız. Bilmelisiniz ki, canlılara karşı sizi bu kadar hassas hale getiren, şu andaki dünyanın ve Batı’nın modern kültürü değildir. Çünkü Batı uygarlığı kalbi delik olan bir uygarlıktır. Merhamet ve sevgi temelinden yoksundur. Tevazu ve nefsini hesaba çekme geleneği o uygarlıkta yoktur. Tam tarsine, kalplerinizde ve ruhunuzda taşıdığınız  merhamet duydgusu Kur’an nurlarının izleridir.
Demokratik kültürünüzü takdir ediyorum. Cesaretinize hayranım. Biliyorum; (Allah etmesin) şu anda askeri bir darbe yapılacak olsa, tankların önüne yatacak olanlar da sizlersiniz. Ancak Menderes’i idam edenlerin, Özal’a su-i kast tertipleyenlerin, 12 Eylülcülerin, 28 Şubatçıların ve 27 Nisancıların temsilcilerinin sözde demokratik cilalı sözlerine aldanmayın. Çünkü onlar sabıkalıdırlar. Hiçbir darbecinin milletten özür dilediklerini duydunuz mu? Hiçbir darbecinin vatandaşlara zarar verenlerin kötü bir iş yaptıklarını söylediklerini duydunuz mu?
Gözlerinizden öperim, Kendinizi harcatmayın.  Unutmayın! Gençlerin hata yapma lüksü yoktur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.