banner2

Şanlıurfa, her gün meydana gelen elektrik kesintilerinden bıktı.
Bunu biz gündeme getire getire bıktık. Ama yetkililer bir türlü çözüm bulmadı. Ve işin acısı artık yazıp çizilenlere dahi bakan yok!..
Bundan da vazgeçtik. Artık millet cinnet halinde. DEDAŞ binalarının önünde elektronik cihazlarını kırmaya başladı.
Birkaç gün önce Şanlıurfa'nın Halfeti İlçesindeki Dicle Elektrik Dağıtım Müdürlüğü'ne gelen 20 Kişilik grup evlerine bir aydır doğru dürüst elektrik verilmediği gerekçesiyle DEDAŞ önünde protesto eylemi yaptı. Ayrıca Şanlıurfa Milletvekillerini ve DEDAŞ Yöneticilerini istifaya çağırarak yanlarında getirdikleri 2 adet Elektrik kesintilerinden dolayı arızalanan Televizyonu DEDAŞ İşletmesi önünde param parça ettiler.
Bu olay 2001 krizinde başbakanlık önünde ekonomik krizi protesto etmek için yazarkasasını parçalayan esnafı hatırlattı. Yine kimseden ses çıkmıyor!..
Burada kesintilerin asıl nedeni olarak kaçak elektrik gösteriliyor. Bunu bizzat Çalışma Bakanı Faruk Çelik dile getirdi. Ama bu sorunu vatandaş değil siyasilerin çözmesi lazım.
Kaçak kayıp bedelini zaten dürüst vatandaşa yüklüyorsunuz. Bari bu insanların elektriklerini kesmeyin.
Hani bir atasözü vardır; “yaşla kuru bir yanar” diye. Artık bu atasözü; yaş kurudan önce yanıyor” diye değiştirmek lazım herhalde!..
Millet bu kesintiler yüzünden milletvekillerini istifaya davet ederken, Şanlıurfa vekilleri, görmüyor, duymuyor ve konuşmuyorlar.
Elektrik kesintileri konusunda konuşmayan vekillerden bazıları pek ala başka konuda bülbül kesilmesini biliyorlar.
Mesela bizzat Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı, “4 yılda 400 proje” vaatleri arasında olan, Bakan Çelik’in basın toplantısında üzerine basa basan; “Şanlıurfa 2014 seçimlerine büyük şehir olarak girecek sözünü sanki millet ilk kez duyuyor ve sanki kendileri yapmışçasına her gün yandaş gazetelerde, “..den Şanlıurfalılara müjde” “Şanlıurfa'nın 2014 Büyükşehir oluyor” gibi bayat duyurularla gündeme gelmek istiyorlar.
Millet bu bayat vaatleri değil, aydınlık istiyor. Temel hakkını istiyor.
Hani derler ya, Nasrettin Hocaya sormuşlar; “Hocam kıyamet ne zaman kopacak” diye. Hoca da; “hangi kıyamet? Büyüğü mü küçüğü mü?” demiş. Millet şaşırmış, “hocam kıyamet kıyamettir. Bunun büyüğü küçüğü var mı?” diye tepki göstermişler. Hoca bu altta kalır mı hiç, “ne demek olmaz. Eşim ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet. Zaten ben öldükten sonra dünya varmış bana ne. Kıyamet kopmuş bana ne” demiş.
Biz de elektrik görmedikten sonra büyük şehir olmuş bize ne küçük şehir olmuş bize ne. Biz “Fanus”a (ayaklı fener) muhtaç olduktan sonra..
Gerçi biz söylüyoruz, yazıyoruz, eylem yapıyoruz ama karanlık olduğu için vekiller ve bakan bey bizi görmüyor…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.