Son bakanlar kurulunun şekillenmesiyle beraber Başbakanlık makamına bağlanan Diyanet İşleri Başkanlığının statüsü hakkında İlke Haber Ajansına açıklamada bulunan Din Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Yıldız, gelişmenin olumlu ancak kendilerini tatmin edici bir karar olmadığını belirterek nihai taleplerinin özerk bir diyanet kurumu olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası Başbakanlık koltuğuna oturan Ahmet Davutoğlu'nun sürpriz bir kararla, Diyanet'i Başbakanlık makamına bağlaması, kimi taraflarca "dini diplomasi atağının işareti olarak değerlendirilirken, özellikle Diyanetin özerk olmasını savunan kesimlerce de tatmin edici bir adım olmadığı dile getirildi.
Türkiyenin kurulduğu tarihten bu yana farklı kurumlara bağlanan Diyanet İşleri Başkanlığı ilk olarak Cumhurbaşkanı olarak Atatürke, sonrasında bir bakan aracılığıyla, Başbakan'a, Özal'ın Başbakanlığı döneminde ise Başbakana bağlanmıştı.
Zaman zaman özerk bir yapıya ulaştırılması söylemleri dile getirilen Diyanet İşleri Başkanlığının son olarak Başbakana bağlanmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Diyanet Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Yıldız, kendilerinin, kurumsal olarak kurulduklarından bu yana Diyanet kurumunun hep özerk olmasını istediklerini belirterek, bu güne kadar bu haklı talebin karşılık bulmamış olmasını bir talihsizlik olarak değerlendirdi.
Diyanet Müslümanları temsil eden bir kurum olarak
Bu güne kadar Diyanet İşleri Başkanlığının özerk olması için birçok kuruma başvuruda bulunduklarını belirten Mevlüt Yıldız, bu başvuruların devam edeceğini söyledi.
Yıldız, Çünkü bu ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman. Diyanetin de Müslümanları temsil eden bir kurum olarak en etkili ve yetkili olabileceği bir konuma sahip olması gerekir diye düşünüyoruz. ifadelerini kullandı.
Diyanet hiçbir siyasi otoritenin etkisi altında kalmadan hizmet etmelidir
Başbakanın attığı bu adımla bir nebze de olsa Diyaneti daha etkin bir kurum haline getirmiş olmasını yetmez ama evet sözüyle değerlendiren Yıldız, bu iyileştirmelerin kendilerince yeterli olmadığını, bu konuda nihai kararın Diyanet işleri Başkanlığının özerk yapıya ulaşmasını sağlamak olması gerektiğini belirtti.
Yıldız, Bizler bu gelişmeyi kötü olarak değerlendirmiyoruz. Ancak şu da bir gerçektir ki Türkiyede her an ne olacağı belli olmuyor. Kötü niyetli bir kişinin bu kurumu emellerine alet etmesi elbette ki çok kötü sonuçlar doğuracaktır. Kötü niyetli birileri tarafından bu kurum siyasi menfaatlere peşkeş çekilirse bu durumun telafisi zor olacaktır. Ama bizim isteğimiz, amacımız, gayemiz; Diyanet kurumunun, siyaset üstü olmasıdır. Hiçbir siyasi otoritenin etkisi altında kalmadan hizmet etmesidir. Dinimizin gereği yüce Allahın bize bahşettiği bu İslam dininin temsilcileri olarak, en yüksek düzeyde temsil edilmek elbette ki bu kurumunda hakkı. ifadelerini kullandı.
Seçim sistemine dayalı bir Diyanet Kurumu
Diyanet Kurumunun özerk olmasının, kuruma birçok noktada özel bir statü kazandıracağını ve çok daha güzel uygulamalarla yürüyen bir kurum olacağının altını çizen Yıldız, Diyanet kurumunun özerk olması durumunda üniversiteler gibi kararlarında mutlak söz sahibi olabileceğini, kendi müftüsünü kendisinin atayabileceğini, imamlar arasında bir oylama ile bu işte liyakat sahibin insanların ön plana çıkmasının sağlanacağını ve daha birçok hususta daha güzel gelişmelerin yaşanabileceğini söyledi.
Yıldız, Diyanetin özerk bir statüye kavuşmasıyla beraber oluşacak sistem ile ilgili yaptığımız çalışmalar var. Zaman zaman bunları gerekli mercilerce de paylaşıyoruz. Örneğin, İmamların seçmesiyle veya kurumadaki din görevlilerinin seçmesiyle il müftüsünün seçilmesi, sonrasında müftülerin de seçmesiyle Diyanet İşleri Başkanının seçilecek olması tarzı bir sistemin çok daha işlevsel olabileceğini düşünüyoruz. ifadelerini kullandı.
Diyanet kurumunun acilen atması gereken adımlar var
Her şeye rağmen gelişmelerin olumlu olduğunu belirten Yıldız, Diyanet kurumunun da acilen yapması gereken işlerinin olduğunu ve atması gereken bu adımları kararlılıkla atmalarını beklediklerini söyledi.
Yıldız, Bölgemizde biliyorsunuz; bazı insanlarımız bizden çok farklı dillerde konuşuyorlar. Bu insanların kendi dillerinde eğitim almaları bir hak olduğu gibi, kendi dillerinde vaaz ve hutbe dinlemeleri de bir haktır. Bu sıkıntının acilen aşılması gerekiyor. Bunun yanında Yaz Kuran kurslarında formasyon almış hocaların görevlendirilmesi zorunludur. Medreselerle ilgili olarak yaşanan sıkıntılar var. Medrese talebeliğini bitirerek icazet almış hocaların İlahiyat Fakültesini bitirmiş gibi kabul edilmesi ve ona göre bir görevlendirme yapılması gerekmektedir. Bunun yanında medreseyi bitirdiği halde mağdur olan hocalarımız var. Bu ilim insanlarının bu mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Tüm bunlar acilen Diyanet kurumunun atması gereken acil adımlar olarak önlerinde duruyor ifadelerini kullandı. (Fikret Özkan - İLKHA)