DUANIN ADABI
Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” manalarına gelir. İnsanoğlu hangi dine, ırka mensup olursa olsun içinde bir dua eylemi vardır. Fıtratığımız gereği her duygu halimizde Yüce Yaradan’a dua eder, ona sığınırız. Kul ile Rab arasındaki en samimi bağdır dua. Bu yüzden yüce kitabımız Kur’anı Kerim’de :” De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin.”(Furkan/ 25-77) buyrulur.
Peygamberimiz, ”Dua ibadetin özüdür.” buyurmuştur. Dua da bir ibadet olduğuna göre ve her ibadetin bir adabı olduğuna göre duanın da bir adabı vardır. Dua ederken Allah’ a karşı saygılı ve samimi bir şekilde ihtiyacımızı ondan istemeliyiz. Peygamberimiz: ”Sizden biriniz dua ettiği zaman kesin bir ifade ile dilekte bulunsun. Allah’ım! Dilersen bana ver, demesin. Çünkü Allah’ı zorlayan hiçbir güç yoktur.” buyurmuştur. O halde şüphe ile değil ümitle Allah’tan istemeliyiz. Dua ederken; duaya O’nun en güzel isimleriyle başlamalı, O’na hamd etmeli ve peygamberine salat ve selam getirerek sonra isteğimizi Allah’a söylemeliyiz.
Kuranı Kerim, bize dua adabının nasıl olmadı gerektiğini öğretir. “En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin”(Araf/7-180) “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler: Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salat ve selam getirin.”(Ahzab /33-56) Kuran’ı Kerim’de peygamberlerin dualarına baktığımızda bu adabı görebiliyoruz. “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır.”(Taha /20-25/28) Hz. Musa aleyhisselamın duası ve daha birçok peygamberin duası bize Allah’a nasıl dua etmemiz gerektiğini, duanın ne kadar önemli olduğunu anlatır ve öğretir.
Duanın, biri kavlî diğeri filî olmak üzere iki kısmı vardır. Dua ederken, Allah’tan güzel şeyler isterken bir yandan da güzel şeylerin olması için çaba ve gayret göstermeliyiz. Mesela Hz. Ömer gibi adaletli olmak istiyorsak, Hz. Ömer gibi adaletli olmaya özen göstereceğiz ki Allah bize onun adaletini ihsan etsin. Hz. Ali gibi ilim irfan sahibi olmak istiyorsak, vaktimizi boşa harcamak yerine ilme odaklanırsak o zaman Allah Hz. Ali gibi bize de ilim ihsan eder. “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”(Necm/53-39) ayetinden de anlayacağımız gibi Allah da bizden çaba ve gayret göstermemizi istiyor.
Allah şöyle buyuruyor: “Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim.”( Muminun/23-60)
Allah her duaya cevap verir. Kulunu asla eli boş göndermez; ama şunu da bilmek gerekir ki, cevap vermek ayrı kabul etmek ayrıdır. Allah, kulu için en güzelini, en iyisini, en hayırlısını bilendir. Kuluna karşı çok şefkatlidir. Ettiğimiz dualar hakkımızda hayırlı değilse, bizim dünya ve ahiretimiz için kötü ise, bizim için daha hayırlısını ihsan eder. Tıpkı küçük bir çocuğun annesinden keskin bir bıçak istemesi gibi. Anne şefkatinden dolayı bilir ki o keskin bıçak çocuğa zarar verecek, ya da o bıçakla başkalarına zarar verecektir. Bu yüzden anne bıçak yerine çocuğa daha güzel şeyler verir. Bu durumda çocuk, annem beni sevmiyor, istediğimi bana vermiyor, düşüncesine kapılır. Hâlbuki anne şefkatinden ötürü çocuğa bıçağı vermez, ama ona bıçaktan daha güzel şeyler verir.
Keza hasta doktordan ilaç ister, doktor hastalığına iyi gelmediği için hastanın istediği ilacı vermez ama daha şifalı bir ilaç verir. Böyle bir durumda “doktor hastaya cevap vermedi” denilmez. Tıpkı, kıssası Al-i İmran Suresinde anlatılan İmran’ın hanımı gibi. İmran’ın hanımı Allah’tan bir erkek evlat istemişti. Allah ise ona binlerce erkekten daha hayırlı bir Meryem ihsan etti.
Peygamberimiz de şöyle buyuruyor: “Acele etmediği müddetçe her birinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: ‘Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi’ der.” Şu halde her duanın kabul edilme zamanı vardır. Kulun istediği şey onun için hayırlı ise Allah hemen verir. Bazen yeri geldiğinde vaktinde verir, bazen de kişi için hayırlı değilse daha güzelini ihsan eder. Sabır gösterdiğimiz için de sevabını ahirette verir.
Ümmü Seleme annemiz, Uhud savaşında şehit düşen eşi için çok üzülmüştü. Her üzüldüğünde Peygamberimizin ona öğrettiği şu duayı okuyormuş: ”Şüphesiz Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz. Allah’ım bana musibetimin ecrini ver ve bana bundan daha hayırlısını ihsan et.” Nitekim Ümmü Seleme validemizin duası kabul olur ve Allah ona, eşinden daha hayırlı birini ihsan eder. O da Peygamber efendimizdir. Dua yaparken aceleci olmamalı, sabırla ve kabul olacağına inanarak dua etmeliyiz.
Hulasa, dua bir ibadettir. Her ibadet gibi dua ertelenmemelidir. Hem ferahlık zamanlarında hem darlık zamanlarında da dua etmeliyiz ki Allah rahmet ve merhametini üzerimizden eksik etmesin. Dualarımızın Allah katında kabul edilmesi dileğiyle…