banner2

Gazeteci Cüneyt Ünal üç ayı aşkın bir süredir Esat güçlerinin elinde… Nihayet serbest bıraktılar. Fakat bu gazetecinin serbest bırakılmasına kim vesile oldu?  CHP'nin Hatay milletvekilleri… Başka bir deyimle, Esat'la aynı inancı paylaşan vekillerimiz… Esat'la çektikleri hatıra fotoğraflarına ve sat için kullandıkları "Sayın Beşar Esat, Sayın Cumhurbaşkanı" gibi saygı, hürmet ve temenna dolu ifadelere bakılırsa Sayın Milletvekillerimizle Beşar Esat arasında çok samimi bir diyalog vardır. Hatta Beşar Esat, "Ben bu Gazeteciyi sizin vasıtanızla Türk halkına teslim ediyorum. demiş.


Cüneyt Ünal'ı teslim alan heyetin içinde bulunan Hatay Milletvekili Refik ERYILMAZ gazetecilere bir açıklamada bulundu. Açıklamasında, "Biz görevimizi tamamladık Cüneyt'imizi özgülüğüne ailesine ve ülkesine kavuşturduk." dedi. ERYILMAZ, Cüneyt Ünal'ın 3 aydır Suriye'de tutulmasını hatırlatarak, "Gazeteci arkadaşımız Cüneyt'in sağlıklı bir şekilde ülkesine, ailesine ve sevdiklerine kavuşmasının mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz. Hepimizin gözü aydın, diyorum. Yaklaşık 1 ay önce Suriye'ye gittik ve Suriyeli yetkililer ve devlet başkanı ile görüşme imkânı buldum. Bu arkadaşlarımızın en kısa zamanda Türkiye'ye sağlıklı bir şekilde teslim edilmesi konusunda bizlere yardımcı olmasını istedik. Bu teklifimiz daha sonra kabul edildi ve 3 gün önce bir heyetle Suriye'ye gittik. Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşar ile görüştük ve kendisinden Cüneyt'i teslim etmesini istedik O da bize arkadaşımızın bizim kanalımız ile Türkiye'ye teslim edilmesini istedi. (Bu cümleye dikkat edin!) Biz bu güne kadar barışı savunduk bundan sonrada barışı savunmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Suriye'ye giderken herhangi bir siyasi kaygı ve siyasi menfaat gütmediklerini aktaran Eryılmaz, "Tamamen insanî duygularla ve milletvekili olmanın görev ve sorumluluk bilinci ile oraya gittik ve Cüneyt kardeşimizi ülkesine kavuşturduk." dedi. Ünal'ın Suriye'de alıkonulduğu süre içerisinde basın mensuplarının göstermiş olduğu hassasiyete teşekkür ederek, "Bundan sonrada Türkiye'de tutuklu bulunan gazeteciler içinde aynı hassasiyeti göstermenizi rica ediyorum." dedi.


Diyeceksiniz ki, "Adamın bu sözünde ne var? Adamın sözlerinde bir yanlış mı gördün?" Haklısınız. Ancak satır aralarına dikkat ederseniz Sayın Milletvekilleriyle Eset arasında samimi bir dostluk olduğu anlaşılıyor. Şöyle ki: Her şeyden önce, Eryılmaz ve arkadaşları Beşar Esed ile hatıra fotoğrafı çekmişler. Sonra Beşar Esed, "Cüneyt'i sizin kanalınızla teslim etmek istiyoruz" diyor. Yani eğer siz gelmemiş olsaydınız, bu gazeteciyi teslim etmeyecektik. İyi ki, gitmişler sayın milletvekillerimiz, iyi ki, gitmişler… Ancak Beşar Esed ile aralarındaki sıkı dostluğu da inkâr edemesinler. "Biz Barış istiyoruz. Tek amacımız barıştır." demesinler. Çünkü tek amacı barış olanlarla tek amacı savaş olanların bulaşacakları bir nokta olamaz. Peki, Sayın Milletvekilleri! 3 aydır Cüneyt Ünal'ı ve Beşşar Kaddûmiî'yi esir alan Esed güçlerine hiç mi diyecek bir şeyiniz yok? Adam ne diye kamerasıyla haber peşinde koşan Ünal'ı esir almışlar? Hangi haklı gerekçe ile esir almışlar? Diyelim ki, yanlışlık oldu; peki, bu yanlışlık üç ay sonra mı anlaşıldı? Bu yanlışın düzeltilmesi Ancak Eryılmaz ve arkadaşları vasıtasıyla mı olabiliyor? Siz, "Suriye yetkililerinin de bu kargaşadan istifade ederek, sadece görevini yapan gazetecilere yönelik tutuklamalarından vazgeçmelerini temenni ediyoruz." şeklinde bir açıklama yapamaz mıydınız?


Dün (18.11.2012) İstanbul'dan Şanlıurfa'ya dönerken uçakta birkaç Suriyeli ile karşılaştım. Adamlar dünyanın değişik ülkelerinden Şanlıurfa 500 yataklı Devlet Hastanesinde yatmakta olan yaralı akrabalarını görmeye geliyorlarmış. Uçaktan inince yanlarında ağır valizlerin olduğunu gördüm. Onları aracımla Devlet Hastanesine götürdüm ve neden valizlerinin bu kadar ağır olduklarını sordum. Verdikleri cevap beni dehşete düşürdü.

Şöyle dediler: "Hocam. Biz hastalarımızı Hatay'ın üzerinden Urfa'ya getirdik. Valizlerimizde de ortopdik tedavi için gerekli malzemeler vardır. Duyduğumuz kadarıyla Hatay'da Esed taraftarı bazı doktorlar varmış, onlar hastaları tedavi etmeyip hemen hastalan ayaklarını kesiyorlarmış." Kuşkusuz dehşet içinde dinlediğim bu sözlere inanmak güç… Ancak böyle şeylerin söylentisi bile insanı dehşete düşürüyor. Ben kendilerine durumu izah ettim. Dedim ki: "Arkadaşlar! Türkiye'de hiçbir doktor insanı mezhebine ya da dinine göre tedavi etmez. Sizde bir yanlışlık vardır. Size hatalı aktarılmış olabilir.  Bizim Hataylı doktorlarımız Nusayri bile olsalar böyle bir şeyi asla düşünmezler." Ama adamlar Esed'ten ve onun Nusayri ordusundan o kadar korkmuşlar ki, bizdeki Nusayrilerin de onlar gibi gaddar olduklarına inanıyorlar. Nerden bakarsanız durum dehşet verici….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.