banner2
Geçenlerde Twitter de Kürt sorunu hakkında tartışırken faşistliği kendinden menkul (!) bir Türkçü şöyle yazdı: “ulan beleşten yaşıyorsunuz, sizi bu devlet koruyor, para kazanıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz…”
Şimdi bu geri zekâlıya ne diyeceksin. Sanki Kürt halkı onun babasının malını yiyor. Sanki babasından kalan tapulu şahsi malında yaşıyoruz. Aslında bunun üzerinde durmaya değmez diyebilirsiniz fakat bu ferdi bir görüş değildir. Bu görüş ülke siyasetinde hâkim olan siyasi-politik bir malzeme olduğu gibi aynı zaman da resmi ideolojinin de çoğunluğun bilinçaltına yerleştirdiği çok tehlikeli bir görüştür. Bu yüzden bu konuda yazmaya değer buldum.
Hâkim olan siyasi ve resmi görüşe göre sanki Kürt halkı bu ülkenin gerçek sahibi değil de misafirdir. Sanki kendilerine kucak açılmış ve lütufta bulunulmuştur. Oysa Kürtler bu ülkenin gerçek sahipleridir.
Kimse kalkıp da siz para kazanıyorsunuz, mühendis, doktor, iş adamı, siyasetçi oluyorsunuz diyemez. Çünkü Kürt kimliğiyle ön plana çıkan hiçbir kimse Muvaffak olamamıştır, bu ülkede.
Bugün mecliste yüzlerce Kürt kökenli vekil olsa bile bunlar Kürt kimlikleri ile değil, bundan soyutlanarak oraya çıkabilmişlerdir.
Kimse kusura bakmasın, ki açık ve net söylüyorum; “Kürt kimliğini öne sürerek, Kürt haklarından bahseden bir siyasetçi şu anda mecliste bulunan mevcut partilerin hiç birinde siyaset yapamaz ve barınamaz.
Yazımızın girişinde de belirttiğimiz gibi, hep söylüyorlar, işte Kürtlerin nesi eksik, İstanbul’da, şura da burada para kazanmıyorlar mı? Kimse karışıyor mu diye, oysa kazın ayağı hiç de öyle değil.
Birincisi: Kürtler paradan puldan değil, dil, kimlik ve kültürel haklarının verilmemesinden şikâyetçiler.
İkincisi: kimse kimseye lütuf da bulunmuyor. Kimse bu topraklarda beleş de yaşamıyor. Bedavadan kazananlar, kaymağı yiyenler belli. Bir halkı lal etmek, kökünden koparıp diline kepenk vuranlarda belli.
Kürtler bu ülkede hep üvey evlat muamelesi gördüler. Aşağılanıp horlandılar. Kıro dediler. Kürt’tür bilmez anlamaz dediler. Kart- kurt dediler. Ekmeğini suyunu yolunu veriyoruz daha ne istiyorlar dediler. Şarkıları-türküleri/delalleri yasaklandı. Edebiyatları yakıldı, kaybedildi.
Kürt milleti, ezilen ve bağımlı bir millet. Kürt milleti, halen doğal, siyasi, insani, sosyal, idari bütün haklardan mahrum bir konumda yaşamını devam ettiriyor.
Kürtlerin hakları ve özgürlükleri sorunu, sadece maddi boyutu ile ele alınamaz; ele alındığı zaman büyük yanılgılara düşmeye yol açar. Bu tanımlama Kürtlerin özgürlük ve anadilde zorunlu eğitim ve kültürel faaliyetler mücadelesini yok sayar ki; yasakçı zihniyetin istediği de budur.
Kürtlerin hem haklar ve hem de ülke sorununun/statü olarak çözümlenmesi, Kürtlerin de dünyanın diğer milletleri gibi kendi kaderini tayin hakkına sahip olmalarıyla; bu haklarını hayata geçirmekle mümkün olur.
Kürtler; evrensel bir model, hak-hukuku tesis eden, demokratik, adaletli ve vicdanlı bir sistemde kendi kendini yönetme, egemenlik, iktidar hakkını kazanabilme mücadelesi veriyorlar. Velhasıl sorun sadece para kazanma meselesi değil, diğer halklar/milletler gibi Kürt Milleti de kendileri (!) olmak istiyor. Mesele budur…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.