banner2

Bugün dünyada Batı kaynaklı küresel uygarlıkla İslam uygarlığı arasında ciddi bir anlaşmazlık, hatta büyük bir çekişme vardır. Başka bir deyimle, medeniyetler çatışması tezine karşılık ortaya konan medeniyetler buluşması anti tezine rağmen, çoktan beridir Batılı değerlerle İslamî değerler arasında zihinsel ve psikolojik bir savaş başlamış bulunuyor.

Denilebilir ki, savaşan taraflardan birisi Ahlaktan, tevazudan ve nefis muhasebesinden yoksun bulunan bugünkü medya gücüne, ateizme ve materyalizme dayanıyor, diğeri ise mutlak bir hakikat olan Allah'ın varlığına ve birliğine dayanıyor. Taraflardan birisi inançla adeta alay ederken, diğeri imanı dünya görüşünün merkezine yerleştirmiş bulunuyor.

Biliyoruz ki, 200 yıldan beridir İslam ülkeleri Batının meydan okumalarına, ekonomik ve askerî üstünlüğüne cevap veremiyor. Hıristiyan Batılılar Müslümanları geri bırakan şeyin İslam dini ve Kur'an olduğunu iddia ede geldiler. Batılı aydınlara göre nasıl ki, Batı reform hareketleriyle kilisenin egemenliğine son verip geri kalmışlıktan kurtulduysa, İslam'da yapılacak ciddi bir reform da ilerlemenin önündeki tüm engelleri kaldıracaktır.

Batı dünyası, medya gücünü kullanarak bu konuda İslam ülkelerindeki birçok aydını da ikna etmiştir. Bizdeki aydınlar da, tıpkı onlar gibi bazen açıkça bazen de sessiz bir tonla: "Bizi geri bırakan şey, İslam'ın değişmez yapısıdır. Bu yapısal sorunlar ancak dinde reform ile aşılabilir" diyerek reform yönündeki taleplerini hep dilegetirdiler.

Ancak gerek Batı'nın meydan okumaları, gerek aydınlarımızın "dinde reform" taleplerine verdikleri destek ve gayretler İslam ülkelerinde istenilen dönüşümü gerçekleştiremedi. İslam, Allah'ın kelamı olan Kur'an vahyine dayandığından dolayı içinde, yabancı kültürlere karşı kendini koruma refleksi vardır. Bu refleks çok güçlüdür. Başka bir deyimle, Batı'nın akıl almaz kültür emperyalizmine karşı İslam büyük bir direnme gücüne sahiptir.

Bu yüzden 150 yıllık Müslümanları dönüştürme serüveni hem Batı hem de yerli aydınlarımız için hayal kırıklığına yol açmıştır. Hatta 80'li yıllardan sonra dinin yükselen bir değer haline gelmesi Batılı düşünür ve sosyologları şoke etmiştir. Bunun içindir ki, Batı medyası yeni bir taktik keşfederek 21. yüzyılın bir medeniyetler çatışması yüz yılı olacağını ileri sürdüler.

Batılı yöneticiler bu tezi çok önemsediler. Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki, dünyada sadece İslam'ın değeri yükseliyor. Hıristiyanlık ise, tam aksine, Batı'nın tüm çabalarına rağmen geri sayıma geçmiştir.

Hoşça kalın.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.