banner2

Sayın Başbakan, Türkiye’de çocuk sayısının azlığı konusunda hep hassas davranmıştır. İstemiştir ki, her ailenin en az üç çocuğu olsun. Katıldığı her düğün merasiminde bunu yüksek selse dile getirmektedir. Hatta geçen günlerde bir düğün töreni esnasında yaptığı açıklamada “Bir çocuk, iflastır. İki çocuk, patinajdır. Üç çocuk, eh işte idare eder. Gelişmek için 4,5,6 gerekir” dedi.

Sayın Başbakan yerde göğe kadar haklıdır. Ancak, ailede yeterli çocuk sayısı olayı, aileye bakan yönü ve devletin geleceğine bakan yönü itibariyle iki önemli temel anlayışa dayanmaktadır. Önce aileye bakan yönü itibariyle konuyu ele alalım:

Çocuk sayısının aileye bakan yönü de üç açıdan ele alınmalıdır.

Birincisi ve en çok genç evlilerin önemsediği husus, çocuklar yüzünden rahatlarının bozulmasıdır. Şimdiki genç evlilerin büyük çoğunluğu “erken zamanda çocuk sahibi olmamak” gibi bir anlayışla hayatlarını sürdürmek istiyorlar. Yani hazır evlenmişken, en azından beş yıl gibi bir zaman diliminde çocukla, bezle, gece ağlamalarıyla karşılaşmayalım, diyorlar. Böylece evliliklerinin tadına varmak istiyorlar.

Aileleri ilgilendiren ikinci husus da, doğduğu andan itibaren üniversiteyi bitirinceye kadar çocukların aile bütçesine getireceği yük, orta direk sınıfından olan anne-babaları düşündürmektedir. Herkes bilir ki, bir-iki çocuğu yetiştirmek ile altı çocuğu yetiştirmek arasında külfet bakımından büyük farklar vardır. Bütün anne-babalar, “Yahu, önemli değil. Çocuğu dünyaya getiren onun rızkını da verir. Sen endişelenme!” hakikatine kuşku ile bakarlar. Zira fazla sayıdaki çocukların aile bütçesine getireceği yükü birebir hisseden onlardır.

Üçüncü husus da, Üniversiteyi bitirdikten sonra çocukların iş bulma sorunudur. İşsiz sayısının bütün dünyada ve özellikle ülkemizde yükseldiği bir dönemde, fazla sayıdaki çocuklara iş bulmanın zorluğu aileleri kara kara düşündürmektedir. Her anne-baba, iş bulamayan çocuğu için çok ama çok üzülür. İki çocuk sahiplerinin bile iş bulmakta zorlandıkları bir dönemde, aileleri fazla çocuk sayısında ikna etmek oldukça zor bir iştir.

Ailedeki çocuk sayısının devlete bakan yönüne gelince; Sayın Başbakan, bugünkü Batı dünyasının hali hazırdaki durumuna bakıyor ve Türkiye’nin böyle bir duruma düşmesini istemiyor. Bu, bir stratejidir ve gelecekle ilgili bir kaygıdır. Bugün herkes biliyor ki, nüfusları azalmakta olan Avrupa ülkeleri, nüfus oranlarını arttırmak için büyük çabalar sarf etmektedirler. Ailelere birçok teşvikler verdikleri halde bir türlü çocuk sayısının arttırılması konusunda muvaffak olamıyorlar. Rahatlarına alışan ve dünyevî zevklerini her türlü stratejinin üstünde tutan Batı dünyasının genç aileleri, çocuk sayısının arttırılması konusunda ikna edilemiyorlar. Türkiye’nin şehirleşme sürecini tamamlamadığı 30-40 yıl önceki yöneticiler, gafletle hareket ederek, Batı’nın da ekonomik destek sağlamasıyla, nüfusun azaltılması için kampanya başlatmışlardı. Slogan şuydu: “Vatandaş! Bakabileceğin kadar çocuk sahibi ol!” Hatta köyleri dolaşarak Dünya Bankasının sağladığı

gebeliği önleme haplarını kadınlara ücretsiz dağıtıyorlardı. Türkiye hala o kampanyanın etkisinden kurtulmuş değildir.

Oysa bunca kısırlık propagandasına rağmen Türkiye’de çok şaşırtıcı bir durum vardır. Şöyle ki: Zenginler, çift maaş alanlar ve hali-vakti yerinde olanlar, çok saıda çocuğa bakabilecekleri halde, rahatlarını düşündükleri için hep iki çocuğa sahip oldular. Ama iki çocuğa bile bakamayacak kadar fakir insanlar 5, 6, 7, 8, 9, 10 gibi çok sayıda çocuklara sahip oldular ve bizi bugünlere getirdiler. Onlara minnettarız. Fakat şehirleşen Türkiye’de rahatını düşünen insanlar çoğaldığı için iki çocuktan fazla istememek gibi bir akıntıya kapılmış gidiyorlar.

İşte Sayın Başbakan, gelecekle ilgili bu temel kaygısını dile getirip Türkiye’de aileleri ikna çabasındadır. Peki, acaba muvaffak olabilir mi? Bence muvaffak olur. Çünkü Sayın Başbakanı seven milyonlarca orta direk, onun bu ısrarcı tavsiyesini de tutup “Tevekkeltu Alallah” diyerek, geceleyin çocuk ağlamalarıyla rahatları kaçma pahasına da olsa, çocuk sayısında bir artışa gideceklerdir. Hatta gidiyorlar, diyebilirim. Biraz da rahatımız kaçsa ne olur? Gelecekle ilgili iş bulma kaygısına gelince; bence önemli olan nüfusun üretim yapmasıdır. Fazla nüfus üretim yaptığı zaman iş kaygısı da olmayacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.