banner2

CHP, ta baştan beri Ergenekon avukatlığını üstlenen bir parti görünümünü veriyordu. Eski genel Başkan Deniz Baykal resmen avukatlığını yapıyordu bu örgütün. Derken, arkadaşlarının cezaevinde kalmalarına tahammül edemeyen örgüt, bir hamle ile Deniz Baykal’ı iş başından uzaklaştırıp yerine yeni bir genel Başkan koymayı başardılar. Ergenekon örgütü CHP’nin bu yeni (!) yüzü ve örgütüyle üç şeyi daha başarmak istiyordu:

Birincisi, alevi kökenden gelen bir ismi CHP’nin başına getirerek tüm Alevilerin oylarını garanti altına almaktı. Bunda muvaffak oldular. Baktığımızda, CHP’nin 12 Haziran seçimlerinde aldığı %3’lük başarı alevi olaylarına işaret etmektedir. İkincisi de, gerekirse alevi kökenli terör örgütleri üzerinden PKK terör örgütüyle temasa geçerek, PKK’nın orta ve Kuzey Anbadolu’ya geçişini rahatlıkla sağlamak, böylece meclise güçlü bir ekiple girecek olan BDP’lilerle işbirliği yaparak hükümete karşı güçlü bir blok oluşturmaktı. Bunda da muvaffak oldular, denilebilir. Nitekim her iki partinin Meclisi boykot etmesi ayrıca, Kastamonu, Ordu ve Tokat’taki terör olayları hep bu birlikteliğe ve işbirliğine işaret etmektedir.

Üçüncüsü ve en önemlisi de, iki Ergenekon tutuklusunu vekil yapmak suretiyle bütün Ergenekon tutuklularını serbest bırakmaktı. Bu amaç hepsinden daha önemli görünüyor. İşte CHP’nin Meclisi boykot etmesi ve oraya gidip yemin etmemesinin en önemli amacı bu olsa gerek.

Aslında Kılıçdaroğlu’nun Meclisi boykot etmesi bir işe yaramamış görünüyor. Çünkü MHP, kırgın olmasına rağmen muhalefet görevini yerine getirmeye kararlı görünüyor. CHP ise bunu hesaba katmadan, erken ötmeye başlayan horozlar gibi, hükümeti ve Başbakan’ı köşeye sıkıştıracak en etkin eylemin Meclisi boykot etmek olduğunu düşünmüştü. Oysa bu eylem halkın ekseriyeti, hatta CHP’li seçmenler tarafından bile nefretle karşılanmıştır. Şu anda ise Kılıçdaroğlu ve ekibi halkla ve sistemle cedelleşmeye başladı.

Sayın Başbakan’ın CHP ve BDP yöneticilerine meydan okurcasına “Gelmedikleri takdirde meclis bal gibi de çalışır” şeklindeki sözleri Kılıçdaroğlu’nu da BDP’lileri de köşeye sıkıştırmış görünüyor. Bu durumda hem BDP’lilerin hem de CHP’lilerin politikaları, Başbakan’ını iki dudağı arasından çıkacak bir söze bağlı kalmıştır. Har iki partinin yöneticileri de: “Başbakan olumlu bir adım atmadığı takdirde durumumuzda bir değişiklik olmayacaktır” diyorlar. Vah zavallılar vah… Bir de CHP’nin Ergenekon’dan ve BDP’lilerin de İmralı’dan alacağı tehdit dolu uyarıları buna ilave edecek olursanız durumları daha da vahimleşir.

Meşhur bir öykü anlatılır: Eskiden Mısır’ın meşhur pirinçleri ince hasırdan örülmüş torbalar içinde Süveyş kanalı ağzında ve Potsait limanı yakınlarında bulunan DİMYAT’tan Türkiye’ye gelirdi. Karaman’lı bir tüccarımız, pirinç tüccarlığına soyunarak tarlasından elde ettiği bulgurları yerli tüccarlara satarak Dimyat’a gitmeye karar vermiştir.

Fakat işin aksi, Türk tüccarının bindiği gemi Akdeniz’de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınları gasp edilmiştir. Bin bir zorluk içinde Türkiye’ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş. İstanbul’dan kalkmış memleketi olan Karaman’a gitmiş. O sene tarlasından elde ettiği buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. Böylece Karaman’lı tüccar Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş.

Tıpkı CHP’li yöneticiler gibi… Örgütten gelen talimatla Ergenekon örgütünün tüm sanıklarını hapisten kurtarmaya soyunan Kılıçdaroğlu, yanlış bir adım attığı için genel başkanlık koltuğundan olursa şaşmayınız…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.