banner2

Hz. Abbas (r.a) Peygamber efendimizin (s.a.v) en çok sevdiği amcalarındandır. Abdülmuttalib'in en küçük oğludur. Peygamber efendimizden üç yaş büyüktür. Hz. Abbas, gençlik zamanında, ticaretle uğraştı ve çok zengin oldu. Kardeşlerinin içinde en zengini oydu. Abisi Ebû Tâlib'in ise malî durumu çok kötü idi. Rasûlullah (s.a.v) efendimizin teklîfi ile Ebû Tâlib'in oğlu Ukayl'in yetişmesine yardımcı oldu ve abisinin yükünü hafifletti. Rasulüllah efendimiz (s.a.v), İslâmiyeti tebliğ etmeye başlayınca, Hz. Abbas muhalefet etmeyip, akrabalık şefkatinden dolayı, iman etmediği halde Peygamber efendimize yardımda bulundu ve Ona destek oldu.

Müslüman olmadığı hâlde, Akabe bey’atında Peygamber efendimizin yanında bulunup, orada te'sîrli konuşmalar yaptı. Bey’at etmek için gelen Medineli Müslümanlara şöyle hitap etti: “Ey Yesribliler! Bu, kardeşimin oğludur. İnsanların içinde en çok sevdiğim odur. Eğer, Onu tasdik edip, Allah’tan getirdiklerine inanıyor ve beraberinizde alıp götürmek istiyorsanız, beni tatmin edecek sağlam bir söz vermeniz lâzımdır

“Bildiğiniz gibi, Muhammed (s.a.v) bizdendir. Biz şimdiye kadar, Onu, Ona inanmayan kimselerden koruduk. O, bizim aramızda izzet ve şerefiyle korunmuş olarak yaşamaktadır. Bütün bunlara rağmen, herkesten yüz çevirmiş ve sizinle beraber yürümeye karar vermiş bulunmaktadır. Eğer siz, bütün Arap kabilelerinin birleşip, üzerinize hücum ettiğinde, onlara karşı koyacak kadar savaş gücüne sahipseniz, bu işe karar veriniz! Bu hususu aranızda iyice görüşüp konuşunuz. Sonradan ayrılığa düşmeyiniz

“Ey Yesrbliler! Verdiğiniz sözde durup, Onu düşmanlarından koruyabilecek misiniz? Bunu lâyıkıyla yapabilirseniz ne âlâ. Yok, Mekke'den çıktıktan sonra Onu yalnız bırakacaksanız, şimdiden bu işten vazgeçiniz ki,  öz yurdunda şerefiyle korunmuş hâlde yaşasın

Hz. Abbs’ın (r.a) bu uyarıcı sözüne karşılık Medineli Müslümanlar: “Biz, Rasulüllah’ı malımız ve canımız pahasına koruyacağız. Biz, bu sözümüzde sâdıkız” dediler ve Rasulüllah efendimize bî'at ettiler. Bunun üzerine Hz. Abbas (r.a) şöyle dua etti: “Allahım! Sen onların, yeğenim hakkında verdikleri sözü, Onu korumak için ettikleri yemini işiten ve görensin. Kardeşimin oğlunu sana emanet ediyorum ya Rabbi!”

Hz. Abbas (r.a) çok zengin ve çok cömert idi. İkram ve ihsanları çok meşhurdu. Fakir-fukarayı sevindirmeyi çok severdi. Özellikle zor durumda olan köleleri satın alıp azat etmekten çok memnun olurdu. Yetmiş kadar köle azat etmiştir. Yakın akrabayı ziyaret etmeye, onların haklarına riayete çok dikkat ederdi.

Hz. Abbas, Kureyş'in ileri gelenlerinden ve reislerinden idi.  Müslüman olmadan önce Mescid-i Haramın tamiratı ve gelen hacılara su dağıtmak (sikâye) hizmetini yürütürdü. Müslüman olduktan sonra da bu vazifeyi devam ettirdi. Hz. Abbas ve kardeşleri, hac mevsiminde zemzem kuyusu önünde dururlar, isteyenlere, kuyudan su çekip verirlerdi.

Bedir savaşında daha Müslüman olmamıştı. Müşriklerin zoruyla savaşa sokuldu. Savaş sonunda, esir edilip Medine’ye götürüldü. Peygamber efendimiz (s.a.v) kendisine: “Ey Abbas, kendin için, kardeşinin oğlu Ukayl bin Ebû Tâlib ve Nevfel bin Haris için kurtuluş akçesi öde. Çünkü sen zenginsin” dedi. Bunun üzerine Abbas: “Yâ Rasulallah, ben Müslümanım. Kureyşliler beni zorla Bedir'e getirdiler” dedi. Rasulüllah (s.a.v) ise: “ Senin Müslümanlığını Allah bilir. Doğru söylüyorsan Allah sana elbette onun ecrini verir. Fakat görünüş itibarîyle durum senin aleyhimizedir. Bunun için sen kurtuluş akçesi ödemelisin” buyurdu: Bunun üzerine Abbas: “Ya Resûlallah, yanımda 800 dirhemden başka param yoktur” dedi. Rasulüllah (s.a.v) ise: “Ya Abbas, o altınları niçin söylemiyorsun?“ Abbas: “Yeğenim hangi altınlardan söz ediyorsun?  Altın falan yok” dedi.

Kâinatın efendisi ise: “Hani sen Mekke'den çıkacağın gün, hanımın Haris’in kızı Ümmül Fadl'a verdiğin altınlar? Onları verirken, yanınızda sizden başka kimse yoktu. Sen, Ümmül Fadl'a, “Bu seferde başıma ne geleceğini bilmiyorum. Eğer bir felâkete duçar olup da dönemezsem, şu kadarı senindir. Şu kadarı Fadl içindir. Şu kadarı Abdullah içindir. Şu kadarı Ubeydullah içindir. Şu kadarı da Kusem içindir” dediğin altınlar… Onlar altın değil miydi?

Peygamber efendimiz altınlar hakkında bu kadar teferruatlı bir şekilde bilgi verince, Hz. Abbas (r.a) çok şaşırdı ve: “Allah’a yemin ederim ki, ben bu altınları hanımıma verirken yanımızda kimse yoktu. Bunları sen nereden biliyorsun?” dedi. Rasulüllah (s.a.v): “Allah bana haber verdi.” buyurdu. Abbas da: “Senin, Allah’ın Rasulü olduğuna şimdi gerçekten inandım. Doğru söylediğine şahadet ederim” dedi ve hemen Kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.