banner2
Öne Çıkanlar Türkiye Urfa ABD Haliliye Emir Preldzic 4

Bakan eşi olunca başarı gölgede kalıyor
Peki Beyhan'ın hayatı nerede, ne zaman başlıyor? Nasıl hayalleri vardı? Kurduğu hayallerin kaçta kaçını gerçekleştirdi? Tüm bu sorular yanıtlandığında ortaya sadece bakan eşi değil, konuşkan, espirili, güleryüzlü, misafirperver, çalışkan, iş kadını Beyhan işte karşınızda.
"24 saat için Amerika'ya gideyim, hiç uyumayacağım, Türkiye'ye geri döneceğim ve senden başka hiçbir şey istemeyeceğim Allah'ım" diye dua ederdim. Eşim bazen bana takılır "duanın ucu kaçmış 24 saat isterken 14 sene verdi Allah sana" der.
Hayatınız nerede, ne zaman başlıyor?
1970'de Bursa'da doğdum. Liseyi bitirdikten sonra bir yıl ODTÜ'de Sosyoloji okudum. Babam Bursa Sanayi ve Ticaret Odası'nda ve Bursaspor'da başkanlık yapmış, saygıdeğer bir sanayiciydi. 1981'de Robert imtihanını geçtim fakat üç çocuğun en küçüğü ve kız çocuğu olduğum için beni İstanbul'a göndermediler.
Çocukluk hayaliniz?
Neden bilmiyorum, daha o yaşlarda bir şekilde Amerika'ya gideceğimi, bir şeyler yapacağımı hissediyordum. Matematik derslerinde defterime New York'daki gökdelenleri çizerdim."24 saat için Amerika'ya gideyim, 24 saat hiç uyumayacağım, Türkiye'ye geri döneceğim ve hayatta senden başka hiçbir şey istemeyeceğim Allah'ım" diye dua ederdim. Eşim bazen bana takılır "duanın ucu kaçmış 24 saat isterken 14 sene verdi Allah sana" der.
Babanızı ikna etmek zor oldu mu?
Biraz. Hatta "Bu dünyada ve ahirette 20 tırnağım yakana çengel' misali hep babama takılırdım. "Bu cinsiyet ayırımı olur mu, abim gidiyor ben nasıl gidemiyorum?" diyordum. Lise dönemim hep o savaşla geçti.
Savaşı kazandınız mı?
ODTÜ'de hazırlık okumadım. Çünkü nasılsa Amerika'da 'liberal arts' yani tabii bilimleri alacağım için sorun olmaz bir sene burada okumam diyordum. Annem ve babam Ankara'da tek başıma, ayakları yere basarak bir yerlere gelmeye çalıştığımı gözlemlediler. Üstelik abim de ABD'de okuyordu. Bloomington, Indiana'daydı. Fakat benim hayalimdeki yer New York'tu. Lise döneminde araştırarak FIT'ye (Fashion Institute of Technology) çok önceden gitmeye karar vermiştim.
Başka bir hayaliniz varken neden Sosyoloji okudunuz?
O dönemde Türkiye'de "Fashion Merchandising" yok. Sadece Tekstil Mühendisliği, İşletme ya da Moda Tasarımı vardı. Ben sadece tasarım yapmakla kalmak istemedim. İşin ticaret, insan ilişkileri boyutunda da yer almak istiyordum. New York'ta okuduğum okul ise ikisinin bileşimiydi. Sadece moda değil, aynı zamanda kozmetik gibi ürünlerin pazarlama derslerini görüyorduk. Seçmeli derslerimi hep tasarım bölümünden aldım. Estetik algım yüksektir. Güzel şeylere bakmayı, el işçiliğini çok severim. Ticaret tarafımı güçlendirmeye çalıştım.
Bursa, Ankara ve New York üçlemesinde Beyhan aynı Beyhan olarak kalabildi mi?
Evet. Çünkü hedef odaklı biriyim. O hedefe kitlendiğimde ortam beni değiştirmez. Benim kafamda bir dünya vardır ve o dünya içinde başarıya ulaşmak için adım adım ilerlerim. O hedefe ulaşmak için başım ağrısa da, sevmediğim insanlarla iç içe olsam da bunlar beni etkilemez. ODTÜ bana farklı ekollerden, aile yapılarından ve ideolojiden gelen insanlarla iç içe olmamı sağladı. Olgunlaştım ve tecrübe kazandım.
Amerika'ya yerleşmek için mi yoksa 'bir gün döneceğim' fikri ile mi gittiniz?
Dönmek niyetiyle gittim. Sadece Amerika'nın bana katacaklarını hissederek gitmek istedim ve bana çok şey kattı.
Çalışkan mısınız?
Biraz, öyle olduğum söylenir (gülüyoruz)
Bu sizi yalnızlaştırdı mı?
Vizyonum ve düşündüklerim arkadaşlarımla çok farklı bir boyuttaydı. Anlaşılmak zordu. Lise döneminde daha kırılgan bir yapım vardı. Zamanla onu da aştım.
Çevreniz sizin için genelde ne söyler?
"Dobradır" derler. Yalan söyleyemem, yüzümden belli olur. Hiç bir şeyi saklayamam. Birisi fikrimi sorduğunda net bir şekilde ifade ederim.
Amerika'da iken siyaset ile ilgilenir miydiniz?
Evet. Sonuçta babam Turgut Özal'dan milletvekilliği teklifi almış bir işadamıydı. O dünyaya yabancı değildim. Amerika'ya gidince işler biraz değişti. Oraya giden her Türk genci gibi kendimi yalnız hissettim. Türk Amerikan Federasyonu gibi derneklerimiz bizim açımızdan sosyal bir tutkaldır. 23 Nisan kutlamaları, Ramazan Bayramı gibi milli ve dini bayramlarda bizi bir araya getiriyor. Ben çok bayrak ütüledim (gülüşmeler) Türkiye'de siyasi hayatın küçük bir formatını orada yaşıyordum. Dernek ve lobicilik faaliyetleri orada küçük bir Türkiye oluşturuyor.
Hiç gurbet psikolojisi yaşadınız mı?
Elbette. Altı ayda hissetmezseniz, altıncı yılda hissediyorsunuz. Çünkü orada her zaman ötekisiniz. Mükemmel bir İngilizce konuşsam da ismim hiç bir zaman Barbara olmadı, her zaman Beyhan'dı. Beyhan ismini duyduktan sonra size camdan bir duvar örüyorlar. 11 Eylül'den sonra daha da farklılaştı. Özellikle Türk ve Müslüman olan toplumlara karşı olan ön yargı hissedilir oldu.
Bu durum dönüşünüzü hızlandırdı mı?
11 Eylül olayları 2001'de olduğunda hala orada yaşıyorduk ve bahsettiğim keskin değişimi hissettik. Artık dönme vakti gelmişti. Seçimlerin 2002 yılında olması, bizim için iyi bir tevafuk oldu. Amerika'daki arkadaşlarım da eski tadının kalmadığını söylüyorlar.
Peki koşarak gittiğiniz Amerika'da Türkiye özlemi duydunuz mu?
Olmaz mı? Amerika'da yaşayışımın ikinci senesinden itibaren de nasıl 11 yaşımda defterime New York'u çiziyorsam, bu defa İstanbul siluetleri çizmeye başlamıştım.
Egemen Bey ile Amerika'da tanışıyorsunuz. Kaç yaşınızdaydınız?
21 yaşındaydım.
Egemen Bey'le ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Kısmet olarak görüyorum. Egemen'lerin ailesi aslen Siirtli ama kırk yıldır Ankara'da yaşıyor ama benim Ankara'da yaşadığım dönemde onlar evlerinde yaşamıyorlar. Vehbi Dinçerler zamanında babasının Eğitim Ataşesi olarak atanmasıyla, eşim 15 yaşında Amerika'ya gidiyor. Yani ben ODTÜ'deyken eşim Amerika'da ve biz Ankara'da tanışamıyoruz... Bu kocaman dünyanın içindeki bir başka ülkede tanıştık.
Sizin gibi idealist bir kadının evlenme kararı zor olmadı mı?
Ben Egemen'le tanıştığım andan itibaren özel bir insan olduğunu hissettim. Ama biz 1993 yılında evlendik. Lise çağlarımda arkadaşlarıma sorsanız "Beyhan 30 yaşından önce evlenmez, kimseyi beğenmez, Amerikalı biriyle evlenir" diyorlardı.
Niye Amerika hayranı mıydınız?
Yoo. Sadece orada birçok şeyin beni beklediğini hissediyordum. Duygularım güçlüdür.

Bir gecede üç bebek tebriğine gittiğimiz oluyor

Egemen Bey bize çok seyahat ettiğinden ve ailesiyle vakit geçirmek için özlem duyduğundan bahsetmişti. Bu tabloya bakınca ailenin yükü sizin omuzlarınızda mı?
Hayatımız içinde sadece siyaset yok. Eş, dost, akrabalarımız var. Onların taziye veya bebek ziyaretleri de oluyor. Bir gecede üç bebek tebriğine gittiğimiz oluyor. Eşimin resmi bakanlık görevi ile ilgili çok ciddi bir sorumluluğu var. Hayatımızın sosyal kısmını ben organize ediyorum. Bizim her zaman yapılacaklar listemiz vardır.
O listede neler yer alıyor?
Birinin bebeği olmuştur onun ziyaretine gitmek gerekiyordur, o yazılıdır. Mesela eşime "Şu kişinin doğum günü mesaj atmayı ihmal etme" derim. Bunlar zaten bir karı koca arasındaki paslaşmalar. Bu söylediklerimi de erkeklerden ziyade kadınlar daha çok bilir. Bu bana özel bir durum değil aslında.
Görüşmek için eşinizden randevu alıyor musunuz?
Yok artık. (gülüşmeler)
Hiç görüşmediğiniz zamanlar oluyor mu?
Tabi. Fakat çok şükür randevu alma noktasına gelmedik. Amerika'nın kattığı en önemli değerlerden biri vakti iyi değerlendirme, organize çalışmadır. Eşimin programı erken bittiğinde gel bir restorana gidip yeni bir yer deneyelim dediğimde listemden o yerlerin isimlerini çıkarıyorum. Mutlaka ayrı ayrı listelerim vardır. Sürekli organize haldeyizdir. Bazen vaktimiz olduğunda müsait olan arkadaşlarımıza gideriz.
Tek ortak noktanız çocuklar mıdır?
Çok ortak noktamız olduğu için çocuklar var. Hayatın genelinde ortağız. Aramızda öyle bir iletişim mekanizması var ki masanın iki ayrı uç noktasına bile otursak telepati yoluyla artık geç oldu deyip kalkarız. Mimiklerle birbirimizi çok iyi anlayan insanlar olduk. Fakat birbirimize rahat alanlar bırakıyoruz. Ben onu iki dakikada bir "Neredesin? Kaçta geliyorsun?" diye aramam. Bir şekilde kendi yağımla kavrulup, ona rahat bir alan tanıdığıma inanıyorum.
Birbirinize benzer misiniz?
Yapı olarak zıt görünürüz. Ben çok konuşurum o benden daha az konuşur. Birbirimizle dengeyi sağlayan bir zıtlığımız da var. İş ahlakı yoğun çalışma temposuna baktığımızda da çok benziyoruz. "Egemen Bey sizin kadar çalışır mı?" diye soranlar oluyor. Ben onun yanında solda sıfır kalırım. Tabi ki Başbakanımızın takdiriyle bu noktalara geldik ama gerçekten çok genç yaşta da belli pozisyonlara ancak emek sarf ederek geliyorsunuz. Hiçbir şey çalışmadan olmuyor. Benim sağ bacağımda varis ameliyatı vardır. Çünkü ben meslekten mağazacıyım. Hiçbir şey birisinin kızı veya eşisiniz diye bahşedilmiyor. Kısa vadeli bir şeyler kazanırsınız ama uzun vadeli başarıya çalışarak sahip olabilirsiniz.
Zaman içinde kendinizi şaşırttınız mı?
Şaşırttım. Hedeflediğimin üzerinde bir noktadayım.
Başarınızın sırrı?
Gönülden bazı şeyleri yapınca, başkalarıyla değil, kendinle yarıştığında oluyor. Biz hep önümüze baktık, kendimizle yarıştık. Başkalarında olanı istemedik. Allah bizim hep yolumuzu açtı ve hayal ettiğimizin çok üstünde şeyler yapmamızı sağladı.
Gittiğiniz yere, zihninizde Egemen Beyi de taşır mısınız?
Ortama, konuya, muhabbetin gidiş şekline, sorulan soruya ve karşıdaki kişiye bağlı. Öyle bir ortam oluyor ki, belki iki saat toplantı yapıyorum ama eşimden hiç bahsetmiyorum. Fakat eşim katılamadığı için, bakan eşi sıfatıyla katılmam gereken ortamlarda ondan bahsediyorum. Egemen esprili bir insandır fıkraları sever. Onun bazı esprilerini çalıp 'Egemen olsaydı şöyle espri yapardı' dediğim oluyor.
Bu şapkalar atıldığında sadece Beyhan'la baş başa kaldığınızda ne yapıyorsunuz?
Kafamı yastığa koyduğumda iyi bir şeyler yapmanın tatlı bir yorgunluğu oluyor. Bir şeyler üretmiş ve katkıda bulunmuş olmanın muhasebesini sadece evde yalnız kaldığımda yapmam. Fakat evde yalnız kaldığımda yeşil çayımı içerim, sessizliği severim. Çünkü çok konuşuyorum (gülüyoruz). Girdiğim ortamlar o kadar kalabalık ve coşkulu ki arada kafamı dinlemek istiyorum. Şile bizim kafamızı dinlediğimiz sakin bir liman. Cep telefonu da orada çekmez çok iyi olur. Gün içinde bile o hesaplaşma ve muhasebe bilinçli bir insanın yaptığı bir şeydir. O yüzden kendimi iş hayatına yönlendiriyorum. En büyük ibadetlerden biri çalışmak değil mi?

Siyaset beni değiştirmedi hala aynı Beyhan'ım

Egemen Bey'i gördüğünüz ilk anda ne düşündünüz?
Cumhuriyet Bayramı Balosu'nda ilk tanıştığım anda Egemen'in siyaset olmasa da bir kamu görevinde olacağını hissetmiştim. Onun adını siyasetçi, milletvekili, bakan olarak koymamıştım.
Başka ne olabilirdi?
Muhtarlıktan başlayıp, kaymakamlığa giden bir yolda da yer alabilirdi. Öyle ya da böyle bir kamu görevinde uzun vadede bulunacağını ve bu sebepten dolayı hayatımın muazzam bir özveri ile geçeceğini tahmin etmiştim.
Seçimden sonra hayatınız nasıl bir şekil aldı?
Hayat zaten bir özveri içinde geçiyor. O dönemden itibaren hayatımızın merkezi de onun öncelikleri ve siyaset oldu.
Bakan eşi ya da siyasetçi eşi olmanın bir kuralı var mı? Siz bu kurala uydunuz mu?
Ben doğal olmaktan yanayım. Doğal olur ve karşınızdakini olduğu gibi kabul ederseniz, hiç bir ortamda kendinizi katı kuralların içine hapsetmezsiniz. İnsan tabiki devlet başkanlarının bulunduğu çok ağır bir protokol ortamında davrandığı şekilde arkadaşlarına davranmıyor. Fakat bu kendinizi değiştirdiğiniz veya kısıtladığınız anlamına gelmiyor. Ben hiç bir zaman kendimi bir kalıbın içine sokmaya çalışmadım. Zaten belli bir aile terbiyesinden geliyorum. O yüzden benim için çok doğal bir süreç oldu. Eşim milletvekili olduğunda ne yapacağım nasıl davranacağım demedim.
İş kadınısınız. Sizi Egemen Bağış'ın eşi olarak değerlendirenler, onun sayesinde bir yere geldiğinizi düşünenlere karşı tepkiniz ne oluyor?
İnsan bazen birisinin kızı veya eşi olduğunda hayata eksiden başlıyor. Bu kadınların kaderi oluyor genelde. Ünlü bir iş adamının kızı veya oğlu olmak ağır bir yük. Önemli bir şahsın eşi olmak da öyle.
Kırılıyor musunuz?
Hayır, insanları suçlamıyorum ve anlayışla karşılıyorum. Çünkü onlar beni tanıyana kadar yaşam içinde mücadelemi, koşuşturmalarımı, emeklerimi bilmiyorlar. İster istemez farklı bakabiliyorlar. Ben de olsam farklı bakardım. Ancak açılan kapılar olurken kapanan kapılar da olabiliyor. O yüzden bir siyasetçinin eşi olarak iş dünyasında olmak kolay değil.
Peki hayatın içinde kolay mı?
Kolay olmadı. Sonuçta Amerika'da ben 14 yılımı, eşim de 17 yılını geçirmiş bir Türk vatandaşı olarak Türkiye'de hiç bir ticari gelirimiz yoktu. Amerika'daki hayatımızı bıçakla keser gibi bir hamlede kamu görevi uğruna bırakıp geldiğimizde her şeye yeniden başladık. Tabi ki milletvekili olarak eşimin bir maaşı vardı. Fakat bizim alışık olduğumuz belli hayat standardı, çocuklarımızın okulunun masraflar da vardı. 19 yaşında gittim 32 yaşında geldim. Burada kök salmamız gerekiyordu. İş dünyasında olan birçok siyasetçi göze batmıyor. Ama ben yurt dışından gelip sıfır bir şey başlattığım için biraz göze battım.
Kaynak: YENİ ŞAFAK

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.