Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti iktidarının 10. yılında artık 21. yüzyılın yıldızı parlayan ülkesi olmuştu Türkiye. Genç ve dinamik nüfusuyla, Osmanlıdan gelen devlet geleneğiyle, tecrübesi ve toplumsal dinamikleriyle, ama en önemlisi Ak Partiyle Türkiye Ortadoğunun ve diğer mağdur Müslüman ülkelerin hamisi olmuştu.
Serbest seçimlerden beri zayıf düşürülen iktidarların aksine kendilerini ülkenin sahibi olarak gören vesayetçileri bir bir tasfiye ederek sonraki iki seçimden daha da güçlenerek çıkmıştı Ak Parti. İkinci döneminde (2007-2011) eşi başörtülü bir cumhurbaşkanını (Abdullah Gül) Çankayaya göndermiş, demokratikleşmeye olanca hızıyla devam demişti Tayyip Erdoğanın partisi.
Bütün göstergeler Ak Partinin ülkeyi bölgenin en büyük ülkesi haline getirdiğini gösteriyor, bunu çekemeyen güçler ise her yolu deneyip Erdoğan'sız bir Türkiye için çalışıyordu.
2013e geldiğimizde uluslararası kuruluşların raporlarında Türkiyeden geleceğin en güçlü ülkesi olarak söz ediliyordu. Çünkü ülkede otuz yıldır akan kanı hayatını riske ederek başbakan Erdoğan durdurmuştu.
Daha önce darbe ve vesayetlerle hükümetleri hizaya getiren güçler, Ak Parti iktidarını konvansiyonel metodlarla düşüremeyince bu kez sivil kalkışmayla dize getirmek için Mayıs 2013te ayaklanma denemesi yapmıştı. 80 ilde gösteriler düzenleyen solcu-ulusalcı örgütler her yeri yakıp yıkmış, adeta darbeye ortam hazırlamıştı. Dışarıdan hazırlanan bu tezgâhı Tayyip Erdoğan düzenlediği mitinglerle milyonları arkasına alarak bozmuştu. Millet Tayyip Erdoğanın yanında yer alarak darbecilere şamar indirmişti.
Erdoğan hükümeti ülkeye pek çok şey kazandırmış, demokratikleşme, insan hakları, halkların kardeşliği, ekonomik başarı, gibi hayati gelişmeler Ak Parti döneminde yaşanmıştı.
Irak ve Kürdistan petrolleri, İran, Azerbaycan ve diğer akraba ülkelerdeki petrol ve doğal gazın Türkiye üzerinden Batı pazarına sunulması, Türkiyenin 21. yüzyıla damgasını vuracak göstergelerdi. Buna Arap halkının Türkiye dışında kimsenin kendilerine sahip çık(a)mayacağına olan inancını eklersek bu asrın Türklerle Kürtlerin asrı olduğunu anlamak zor değildi.
2014'e iki hafta kala büyüyen Türkiyeyi istemeyen dış güçler pes etmemiş, önce dershanelerin kapatılmasını bahane ederek ve daha sonra da yolsuzluk üzerinden CIA ve İsrail yararına çalışan Fetullah Gülene bağlı gizli yapılanmayı Ak Partiye karşı harekete geçirmişti. Bakan çocuklarına, milli banka olan Halkbanka hukukiliği en ileri demokrasilerde de Zulu kabilesinde de bulunmayan sinsilikte bir yolsuzluk! operasyonu başlattı. Devletin savcısı, polisleri amirlerinden değil, derin güçlerden aldıkları talimatla bu operasyonu başbakanın ailesine kadar ilerleterek Tayyip Erdoğanı yıpratma kampanyası dönüştürdüler. Devletin içine sızmış ve ciddi güç haline gelen bu ihanet şebekesi paralel devlet oluşturacak boyuta gelmişti.
Öyle ki gazetelerinde ABD ve diğer Batılı devletlerin Türkiyede olup bitenlere daha fazla seyirci kalmamaları gerektiğini yazarak, emperyalist bir müdahaleyi arzuladıklarını saklamadılar.
Bu paralel yapının hükümeti düşürmek maksadıyla başlattıkları kampanyaya İngilizler, ABD Neo-Conları ve özellikle İsrail destek vermişti. Kara propaganda ve dış destekli operasyonlardan sonra ülke ekonomisi felç oldu, siyasi çalkantılar baş gösterdi. Bu güçler Erdoğan gitsin de ne olursa olsun derdinde oldukları için maalesef olan Türkiyeye, millete oldu.
Fetullah Gülene bağlı karanlık güçler 40 yıl boyunca devletin her kademesine sızıp en gizli, en mahrem bilgilerini İsraile, CIAya ve internet ortamına servis ederek ülkeyi çökertmek istediler. Fetullahçı İsrailcilerin, eşine rastlanmamış bir hainlikle sattıkları Türkiye yeniden karanlık döneme girdi.
Ve bu milenyumun en gözde ülkesi olan Türkiye 100 (yüz) yıl aradan sonra bulduğu asrın lideri başbakanları Tayyip Erdoğana yeterince sahip çıkmadığı için ülke kaybetti, millet kaybetti, ümmet kaybetti. Yoksa Türkiye bugün yani 29 Mart 2023te mağdur ülkelerin umudu, İslam ülkelerinin abisi, Müslüman halkların (ümmetin) gururu ve dünyanın en güçlü ülkelerinden olmuştu
xxx
Evet, 29 Mart 2023'te, 30 Mart 2071'de yukarıdaki satırları okumak istemiyorsanız başbakan Tayyip Erdoğanın şahsında ülkeye, ülkenin geleceğine sahip çıkalım, yoksa çocuklarımız ve torunlarımız bizlere lanet yağdıracak bilesiniz.
Kime oy vereceğinizi iyi bilin. Bakınız;
Fetullah Gülensize kime oy verin diyor:
Yeter artık türbana isyan ediyorum
Hz. Osman rüşvetçiydi
Ezan dinlemek isteyen kaset alsın
Allahın varlığı kesin değilken ders kitaplarına kesinmiş gibi alınmasını kabul etmiyorum
İslama küfretmek-sövmek suç olmasın
Bu yıl 574 bin İmam Hatipli yeni TERÖRİST okula kaydoldu diyen bir CHPye oy verin diyor 40 yıldır kendisine hoca dediğimiz münafık.
Son olarak;
Ebu Abdullah Muhammed, Endülüsün son hükümdarı, Endülüsü kaybettiğinde Gırnatada bir kayaya çıkar, dönüp Sarayı El Hamraya son kez bakar. Bir yandan ağlar bir yandan da: Elveda El Hamra, elveda Endülüs der, bu halini görenEbu Abdullahın annesi Aişe Hatun kendisine: Ağla hain ağla, uğrunda savaşmayıp, erler gibi koruyamadığın memleket için şimdi kadınlar gibi ağla diye çıkışır.
Ey ihlasla bu örgüte cemaat gözüyle bakıp girenler, MHPliler, Saadet Partililer ve gerçek BBPliler budur olay budur,
Bugün-yarın oy hesabı yapılmaz, bugün parti hesabı yapılmaz.
Bugün-yarın Türkiye için, bu aziz millet için ya istiklâl ya izmihlâl günüdür, bilesiniz.
Twitter: @ahmetay_
YARIN KARAR SİZİN: YA İSTİKLAL YA İZMİHLAL
Milat gazetesi yazarı Ahmet Ay Yazdı:
29 Mart 2014 Cumartesi 08:15