banner2



Geçtiğimiz Cumartesi Günü iki köklü lisemizin mezuniyet günleri vardı.

Sabah İmam-Hatip Lisesi mezunları ve mensuplarının “Tirit Günü” etkinliğindeydim.  ŞANİMDER (Şanlıurfa İmam-Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği) in düzenlediği, sponsorluğunu eski mezunlardan Ömer Faruk Bahçıvan’ın yaptığı buluşma bir ilkti. Geleneksel hale getirileceği belirtiliyordu.

            Programa il içinden ve dışından pek çok kişi katılmıştı. Uzun süredir birbirini görmeyen dostların buluşmasında tabiatıyla nostaljik bir hava hakim oluyor, hatıralar öne çıkıyor, duygusal anlar yaşanıyor. Vefat edenlere Fatihalar okundu, hasta olup gelemeyenlere acil şifalar dilendi. Bir de şakalar var tabii, şimdi her biri yaşlanmış insanlar, gençlik yılları ile beraber muzipliklerini de hatırlıyorlar.

            Yapılan konuşmaların tamamında, rejimin(bir kesiminin) İmam-Hatip Liselerine karşı olan önyargısı, aleyhte, hatta düşmanca tavırları, buna karşılık bu okullara gönül vermiş olanların büyük bir sabırla verdikleri mücadele ve gösterdikleri fedakarlıklar öne çıkıyordu. Kırgınlıkla beraber,  gösterilen direnişe yönelik gurur da vardı herkeste.

Vatandaşların cenazesini yıkayacak kimse bulunamadığı için, bir de rejimin istediği türden hoca yetiştirmek ve onlar üzerinden vatandaşları tektipleştirmek, dini ve dindarları kontrol altında tutmak için açılmıştı İmam-Hatip Liseleri. Ancak kontrol edemediler. Vatandaş sahip çıktı bu okullara. Vatandaşın olağanüstü katkısı ile açıldı hepsi. Ve yine vatandaş desteği ile ayakta durdu. Yoğun ilgi ile sayıları arttı. Siyasiler, dindar kesimlere şirin görünmek ve oy almak adına yeni okulların açılmasına izin vermek zorunda kaldılar. Sayıları hızla arttı, her okul tıka basa doldu, bazıları öğrenci alımında sınav yapmak zorunda kaldı.

Şanlıurfa imam-Hatip Lisesi, 1962 yılında Bıçakçı Meydanında eski bir Urfa evinde açılmış. İlk yıl sadece 3 mezun vermiş. Sonra kurban derileri başta olmak üzere vatandaşın yaptığı yardımlarla kendi binasına kavuşmuş ve değişik, zor aşamalardan sonra bugünlere gelmiş. Bir zamanlar yoğun talep üzerine her köşesi sınıf yapılmak zorunda kalan okulun üzerinden 28 Şubat silindiri geçince boşalmaya başlamış. Şimdilerde yeniden toparlanıyor.

Bu okullar ülkeye hizmet eden nice insan yetiştirdi bugüne kadar. Bunun zirvesi de İmam-Hatip Lisesi mezunu olan Başbakan. Fazla söze ne gerek var.

Büyüyen Şanlıurfa’ya bir İmam-Hatip Lisesi yetmiyor artık. Yenilerinin açılması çalışmaları hızla devam ediyor.

Başta ŞANİMDER Başkanı Osman Koyuncu olmak üzere yönetim kurulunu, Okul Müdürü Kenan Kahraman’ı, okulda görev yapan bütün öğretmenleri ve emeği geçen herkesi tebrik ediyor, Tirit Gününün daha büyük katılımlarla önümüzdeki yıllarda da devam etmesini diliyorum.

Aynı günün akşamında da Şanlıurfa Lisesi mezunlarının buluşması vardı. Bu yıl 6. Sı düzenlenen ve artık geleneksel hale gelen buluşmalara ben ilk defa katıldım.

Bekir Yaşar’ın sponsorluğunu üstlendiği programda, Lise Müdürümüz İsmail Uğur Hatipoğlu ve sınıf arkadaşım Sabri Dişli’nin büyük katkıları olduğunu biliyorum.

Organizasyon da iyiydi, katılım da iyiydi.

1946’da kurulan okulda görev yapan hocalar ve artık kendileri de emekli olmaya başlamış birçok mezun katılmıştı. Hocalar arasında özellikle Celal Avşar ve Sabri Sorguç’un adı öne çıkıyor.

Platforma kurulan sınıfta eski mezunlar öğretmenleri ile bir araya gelip hatıralarını anlattılar. Gerek onların, gerek sunuculuk yapan Remzi Kara’nın Urfa ağzı ile yaptıkları espriler, herkesi kahkahaya boğdu.

Yapılan yaramazlıklar zamanında öğretmenleri üzerken, şimdi her biri tatlı bir hatıra olmuş. Çalışkan ve akıllı uslu olanlardan çok yaramazlık yapanlar ve yaptıkları akılda kalıyormuş demek ki. Onlar da şimdi hocalarının elini öpüyor helallik diliyorlar.

Vefat edenler, hasta olduğu veya yoğun işi dolayısıyla gelemeyenler vardı.

Onları izlerken, esprilere gülerken, kendi dünyama ve hatıralarıma da daldım, zaman zaman duygusallaştım. Yıllar geçivermiş. Ak saçlı, orta yaşın üzerinde biriyim artık.

1980 mezunuyum. Anarşinin zirvede olduğu yıllara denk geliyor öğrenciliğim. Yakın tarihimizin en karışık, en karanlık, en acılı dönemlerinden biriydi. Bu yüzden benim diğerleri gibi Şanlıurfa Lisesi ile ilgili güzel anlarım yok maalesef.

İlk yılı Asfalt Yoldaki taş binada, son iki yılı şimdiki binasında geçirdik. Okuduk diyemiyorum, çünkü okumak adına hemen hemen hiç bir şey görmedik. Her gün kavga, sık sık boykot. Derslerin çoğu boş geçerdi, hocalarımız geldiği zaman da doğru dürüst ders yapamazlardı.

Okula hakim gruplar, ders yaptırmaz, ikide birde sınıfa dalan birileri bildiri okur, okulu boykota çağırırdı. Bir kısım öğretmenler, sadece ideolojik propaganda yaparlardı. Okul müdürü kimdi hatırlayamıyorum bile.

Hemen arkamızda oturan, okumak için köyden şehre gelmiş Müslüm adında bir arkadaşımız vurulup öldürülmüştü. Kendisinin de içinde bulunduğu grup duvarlara “Müsolar ölmez!” diye yazdılar, intikam yeminleri ettiler ama çok kısa bir süre sonra hepsi Müslüm’ü öldüren grubun safına geçince Müslüm’ün adını anmaya bile korkar olduk.

Sıkıyönetim vardı. Asker ve polis kontrolünde derse girerdik. Bir defasında zorlanarak katıldığımız bir yürüyüşte son anda cop yemekten kurtulup bir apartmanın damına kaçabilmiştim. Yakalanan çok yakın bir arkadaşım, o sıralar Merkez Karakolu olan Eski Kız Öğretmen Okulunda, günlerce tutuklu kalmış ve işkence görmüştü.

Ülkenin bu hale gelmesine göz yumanlar meğer şartların olgunlaşmasını bekliyorlarmış. 12 Eylül’de tamam deyip yönetime el koydular ve kurtarıcı rolüne soyundular.

O yıl üniversiteyi kazanan birkaç kişiden biriydim. Oysaki eskiden çok başarılı bir okulmuş Şanlıurfa Lisesi. Üniversitede iken uzun süre bir korkuyu atamadım üzerimden. Ya benim de lise diplomamda usulsüzlük olduğu iddia edilirse diye. Çünkü bu türden haberler yansıyordu basına. Nitekim yakın zamanda okulun diploma defterlerini incelediğim zaman, notların ne kadar dengesiz ve yalan yanlış verildiğine şahit oldum.

Şimdi Şanlıurfa Lisesi iyi ellerde, idarecileri ve öğretmenleri güzel bir hava yakalamış gidiyorlar. Her bakımdan güzelleşiyor.

Ama ülkemiz yine sıkıntılı bir dönemeçten geçiyor. Birileri gençlerimiz üzerinde tezgahladıkları oyunları sahneliyor yine.

Bazen o kadar etkisinde kalıyorum ki, Üstad Necip Fazıl gibi “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak” diye haykırmak geliyor içimden.

Şu seçimler hayırlısı ile kazasız belasız bir bitseydi…

Geceyi tertipleyen herkesi tebrik ediyor, nice yıllara diyorum.

- - kaçak iddaa -

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.