banner2

Muhammed b. Mukatil'den nakledildiğine göre bir adam İmam Azam'ı denemek amacıyla ona şöyle bir soru sordu: "Şu kimse hakkında ne dersiniz ki; Allah'tan korkmaz, cehennemden korkmaz, rükû ve secdesiz namaz kılar, görmediği şeye inanır, Hakk'a buğz eder, fitneye sevgi besler ve ölü eti yer… Ne dersin bunun için?"

İmam Âzam'ın meclisinde bulunan arkadaşları bu soruya cevap vermekten aciz kalarak, bu kimsenin durumu problemlidir, dediler, İmam Azam Hazretleri ise bu soruya karşılık şöyle cevap verdi: "Bu öyle bir kimsedir ki, Allah'ın rızasını ister, fakat cenneti istemez. Allahtan korkar da Cehennem ateşinden korkmaz. Rükû ve secdesiz olan cenaze namazı kılar. Allah Teâlâ'yı görmediği halde birliğine iman ve şahadet eder. Ölümün hak olduğuna inanır, fakat onu sevmez. Mal ve evlad fitnedir, fakat bunları sever. Müslüman kardeşini dedikodu ettiği için ölü eti yemiş olur."

 

Bu cevap karşısında soru soran kişi kalkıp İmam'ın elini öptü ve "şahitlik ederim ki, sen ilmin hazinesisin" dedi.

Yine rivayet olunduğuna göre, Bağdad'a Rum diyarından bir filozof gelip insanların inançlarını sarsmak için ilim adamları ile münazaralara girişiyormuş. Bütün Bağdat âlimleri bu filozof karşısında aciz kalıp sorularına cevap veremiyorlardı. Yalnız görüşmediği âlim, İmam Azam'ın hocası Hammad kalmıştı. Hammad ise, ben de gidip münazarada cevap veremeyip aciz kalırsam cahiller arasında İslâm inancı sarsılır korkusuyla münazara etmekten çekiniyordu.

Hammad bu düşünce ile muztarip halde uykuya dalmış, gece rüyasında gör-müş ki; bir domuz gelmiş bir ağacın dallarını ve gövdesini yemiş, sadece kökleri kalmış.

Bu esnada o civarda bir arslan yavrusu çıkarak o domuzu parçalayıp öldürmüş. Hammad korku içinde uykudan uyanmış, kederli bir durumda düşünmeye başlamış. İmam Azam Hazretleri o zaman on üç yaşında bulunuyordu. Hocası Hammad'ı kederli halde görünce sebebini sordu.

Hocası Hammad ona rüyasını anlattı.

Bunun üzerine İmam Azam rüyasını şöyle tevil etti: "O gördüğünüz ağaç ilimdir. Dalları diğer âlimlerdir. Kökü zat-ı âlinizdir. Arslan yavrusu ise benim, inşallah o domuzu ben öldüreceğim" dedikten sonra hocası Hammad ile beraber camiye gittiler.

O sırada filozof gelip minbere çıktı ve meydan okuyarak karşısına çıkacak birini istedi. Bunun üzerine Ebû Hanîfe karşısına dikildi. Filozof yaşının küçüklüğüne bakarak onu küçümsedi.

İmam Azam: "Ne sormak istiyorsan sor" dedi.

Bunun üzerine Filozof İmam Âzâm'a şöyle sordu: "Başlangıcı ve sonu olmayan bir varlığın bulunması mümkün müdür?" dedi.

İmam Azam tereddütsüz şöyle cevap verdi: "Sen sayı bilir misin?" dedi.

Filozof : "Evet, bilirim" dedi.

İmam Âzam: "Bir sayısından önce bir sayı var mıdır?" dedi.

Filozof: "Bir sayıların evvelidir, ondan önce sayı yoktur," cevabını verdi.

Bu sözün karşısında İmam şöyle dedi: "Bir sayısından evvel sayı olmaz da bir olan Allah'tan önce nasıl başka bir varlık bulunabilir?"

Bunun üzerine Filozof ikinci sorusunu sormaya başladı: "Allah Teâlâ ne tarafa yönelmiştir?"

Bu soruya karşılık İmam Âzam: "Bir mum yakınca onun ışığı ne tarafa yönelir?" dedi.

Filozof: "Her tarafa yayılır" cevabını verdi.

Buna karşılık İmam Azam: "Mecazî nur olan bir mumun ışığı her tarafı kaplar da göklerin ve yerin nuru olan Allah Teâlâ her tarafı kaplamaz mı? Bunun doğruluğu güneşten daha açıktır." dedi.

Filozof üçüncü sorusunu sordu: "Var olan her şeyin bir mekâna ihtiyacı vardır. Buna göre Allah nerededir?" dedi.

Bunun üzerine İmam Azam bir kâse içinde süt getirerek: "Bu sütün içinde yağ var mıdır?" diye sordu.

Filozof: "Evet, vardır." cevabını verince İmam Âzam: "Yağ bu sütün neresindedir?" diye sordu.

Filozof: "Süt içindeki yağın belli bir yeri yoktur, sütün her tarafında yağ vardır." dedi.

Filozofun bu cevabı karşısında İmam Âzam: "Fâni ve zail olan bir varlığın belli bir mekânı olmuyor da Allah Teâlâ için nasıl bir mekân tasavvur edilebilir? Allah Teâlâ vardır ve O'nun varlığı her yeri kaplamıştır." dedi.

Bundan sonra Filozof dördüncü sorusunu sordu: "Rabbin şimdi ne iş ile meşguldür?"

İmam Azam: "Sen birkaç soru sordun, ben ise cevap verdim. Soru soranın yüksekte, cevap verenin aşağıda olması yakışmaz. Sen in de minbere ben çıkayım." dedi.

Bu söz üzerine Filozof minberden aşağıya inip yerine İmam Azam minbere çıktı ve şöyle dedi: "Benim rabbim şu anda, senin gibi bir fasıkı minber üzerinde lâyık görmeyip aşağıya indirmekte ve benim gibi bir Tevhid ehlini minber üzerine çıkarmaktadır."

Bunu duyan filozof cevap veremez duruma geldi ve kafası allak bullak oldu.. Müslümanlar da Filozofu yakalayıp hapsettiler. Böylece İmam Azam'ın hocası Hammad'ın gördüğü o rüya gerçekleşmiş oldu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.