GERÇEK LİDERLİK GAZZE’DE SINANIR: SORUMLULUKLA, CESARETLE, VİCDANLA!

Tarih her zaman düz bir çizgide ilerlemez. Bazı anlar vardır ki; insanlık o anlarda sınanır, liderlik ise yeniden tanımlanır. Bugün o anlardan birindeyiz. Bu sınavın adı: Gazze.
Yıkılmış evlerin altından yükselen feryatlar, karanlıkta doğum yapan anneler, susuzluktan çırpınan bebekler… Bu sadece bir insanlık dramı değil; aynı zamanda İslam ve dünya liderlerinin imtihanıdır. Artık mesele yalnızca Gazze değil, bir duruş, bir vicdan, bir insanlık meselesidir.

Gerçek Liderlik: Sessizlik Değil, Cesur Ses Olmaktır
Bugün dünyanın dört bir yanındaki liderler, ekranlara bakıyor ama üç maymunu oynuyor. Zira Kur'an-ı Azimüşşan'da buyrulduğu gibi:
"Onların kalpleri vardır ama onunla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onunla göremezler; kulakları vardır ama onunla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır."
(A'râf Suresi, 179)
Oysa gerçek liderlik, kriz anlarında susmak değil; acıya ses, zulme set olmaktır. Gerçek lider, yalnızca kendi halkının değil, tüm insanlığın yükünü omuzlayabilendir. Liderlik; acı karşısında tarafsız kalmak değil, adaletin tarafında cesurca durabilmektir.
Gerçek liderlik, krizin tam ortasında şekillenir. Susarak, erteleyerek ya da hesap yaparak değil… Zalime "dur!" demek, çıkarları değil değerleri öncelemekle mümkündür. Bugün liderler için tarih yazılmıyor, aksine tarih kazılıyor. Her suskunluk bir çukur, her duyarsızlık silinmez bir izdir. Bu izler, yarının vicdan defterine tek tek işlenmektedir.

Gazze'deki Zulüm ve Liderlerin Sınavı
Gazze’deki zulmün son bulması için etkili, kararlı, cesur liderlere duyulan özlem her geçen gün artıyor. Herkes bu asrın Musa’larını bekliyor: Hak ve adaleti savunacak, halkına yol gösterecek liderleri…
"Ey yöneticiler, elinizi taşın altına ne zaman koyacaksınız?"
Bu yalnızca bir serzeniş değil; aynı zamanda tarihi bir çağrıdır.
Gazze’de yaşananlar, yalnızca bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın ve ümmetin ortak vicdan sınavıdır. Bu sınav, liderlerden artık yalnızca diplomatik açıklamalar veya kınama metinleri değil; somut adımlar, kararlı duruşlar, sarsılmaz bir irade beklemektedir.

Türkiye'nin Rolü ve İslam Dünyasına Çağrı
Bu noktada Türkiye’ye düşen rol yalnızca diplomatik değil; tarihî ve vicdanî bir sorumluluktur. Türkiye, yüzyıllardır yalnızca bir sınırın adı değil; bir sığınak, bir umut, bir dayanışma köprüsü olmuştur.
Bugün Türkiye, Gazze konusunda susanlara karşı konuşuyor, görmeyenlere karşı gösteriyor. Çünkü bu milletin genetiğinde, zulme boyun eğmemek, mazluma kol kanat germek vardır. Gazze’de atılan her bomba, Türkiye’de vicdanları sarsıyor.
Ve Türkiye, geçmişin mirasını taşırken, geleceğin de rotasını çiziyor: Adaletin, vicdanın ve onurlu duruşun rotasını.
Ancak tüm İslam dünyasının liderlerine düşen görev çok daha büyüktür. Artık susmak ihanet, beklemek gecikmiş bir vebaldir.
Makamınız suskunlukla yükselmez; mazlumun duasıyla yücelir.
Petrol kadar ağır ama Kudüs kadar kutsal bir sorumluluk taşıyorsunuz.
Gazze’de akan her damla kan, adınıza tarihe yazılmış bir satırdır:
Sessiz mi kaldınız, yoksa siper mi oldunuz?
Unutulmamalıdır ki: Koltuklar geçicidir, ama mazlumun duası ebedidir.
Tarih; oturanları değil, ayağa kalkanları yazar.

Liderliğin Gazze'deki Sınavı: Beklentiler ve Sorumluluklar
Bu çağ, artık cesur liderleri bekliyor.
Diplomatik kelimeler değil, kararlılık istiyor.
Kınama metinleri değil, eylem istiyor.
Mazlumun feryadı, şecaatle yoğrulmuş yürekleri çağırıyor.
Zira şecaat yalnızca savaş meydanında değil; adaletle konuşurken, zalime "yeter!" diyebilen liderin yüreğinde tecelli eder.
???? Unutulmaması Gereken Sorumluluklar:
• Zulüm karşısında susulmamalı
• Adaletin sesi olunmalı
• Uluslararası vicdan uyandırılmalı
• Barış için el taşın altına koyulmalı
• Mazlumun yarasına merhem olunmalı
• İkircikli değil, net duruş sergilenmeli
• Koltuk değil, insanlık öncelenmeli

Tarihi, Korkakları Değil; Zulme Karşı Dik Duranlar Yazar
Bugün Gazze'de sadece çocuklar değil, ümmetin onuru da can çekişiyor.
Her harabeye dönen ev, aslında bir duruşun çöküşüdür.
Ve bu karanlık sayfaları yazan kalemler değil; seyreden değil, sahip çıkanlar hatırlanacak.
Türkiye, bu coğrafyanın kaderine kayıtsız kalamaz. Çünkü bu millet;
Çanakkale’de cesaretin, Kudüs’te sadakatin, Gazze’de merhametin adı olmuştur.
Bu topraklar, tarih boyunca mazluma kalkan olmuş, zalime geçit vermemiştir.
Bugün de aynı şuurla, aynı vicdanla, aynı kararlılıkla yürüme zamanıdır.

Sonuç: Gazze Bir Coğrafya Değil, Bir İmtihandır
Bu imtihan yalnızca Filistin halkına değil; bütün İslam coğrafyasına, özellikle de yöneticilerine yöneliktir.
Ya ümmetin öncüsü olunacak,
Ya da suskunluğun utancına mahkûm kalınacaktır.
Mazlumun ahı, liderin kaderini belirler.
Ve biz bugün, bu kaderin şekillendiği anlara tanıklık ediyoruz.
Ya tarihin öznesi olun...
...ya da suskunların unutulmuş dipnotu.
Karar sizin.