banner2

1921 ve 1924 Anayasalarının başında  "Devletin şekli cumhuriyettir" diye yazılıydı. Tek başına bu madde bile büyük bir kazanımdı. Çünkü Cumhur, halkın çoğunluğu mamasında Arapça bir kelimedir. Bu da devletin demokrasi ile idare edileceğinin işaretlerini veriyordu. Gerçi devleti yönetenler zamanla bu maddeyi ve bu maddenin gereklerini görmezden gelerek "tek adam" ve "şeflik" dönemlerini yaşattılar ama millet meclisinin özünde yine "cumhuriyet" manası vardı.

Kuşkusuz o zamanlar harplerden yeni çıkmış ve yaşamayı bile unutmuş olan milletimizin demokratik tepkilerini bugünkü anlamda göstermesi beklenemezdi. Bu yüzden halkımızın demokrasi serüveni çok yavaş işlemiştir. Fakat bu arada birçok şeyleri keşfettik. Mesela 1923'ten 1950'ye kadar geçen süre içinde dinsiz bir milletin yaşama şansının olamayacağını öğrendik ve keşfettik. Bununla birlikte kayıtlardan ve zincirlerden kurtulmanın yollarını da öğrendik ve keşfettik. Halkımız, 27 yıllık cumhuriyetin bu ilk döneminde kendisine dayatılan kanunların bir gün mutlaka ortadan kaldırılacağını öğrendi.

Öyle de oldu; 1950 yılının 14 Mayısında demokratik yaşamın ilk meyveleriyle tanışan Türk halkı baskıcı devletle nasıl mücadele edeceğini keşfetti. Dinden uzak bir rejimin dayatmalarından kurtulan Türk halkı, özlediği Arapça ezanı gönlünce dinledi ve İmam-Hatip Liseleriyle tanıştı. İktidar ve muhalefet partilerinin birbirileriyle olan kıyasıya mücadeleleri demokrasi kültürümüze çok katkı sağlamıştır. Fakat şeflik ve istbdat dönemlerini özleyenler de boş durmuyorlardı. Bu yüzden üç kez seçim kazanan bir hükümeti sudan bahanelerle işbaşından uzaklaştırmakla kalmadılar; ceberut bir rejimin fitillerini yakarak başbakan Menderes ve arkadaşlarını idam ettirdiler.

Ama yine halkın demokrasi kültürü gelişti. 1961 Anayasası Türkiye'yi aşırı sol bir zemine oturtmak istediği halde devrimi yapanlar menfur emellerine kavuşamadılar. Halkımız bu dönemde hukuk ilkeleriyle tanıştı. Hak aramayı ve hak arama usullerini keşfetti. Solcusuyla sağcısıyla, hatta Nurcusu ve Tarikatçısıyla üniversite kapılarına dayanan gençler çok şeyler vaat ediyorlardı.

1971'e gelindiğinde halk yeni bir baskı dönemiyle karşılaştı. Tekrar hükümet işbaşından uzaklaştırıldı. Dine ve dindarlara yapılan baskılar arttırıldı. Fakat hapishanelere gönderilen dindarlar olgunlaşarak eski vazifelerine yeniden başladılar. Bu arada halkımız kendisini yenilemesini öğrendi. Devrimcilerin hevesleri yine kursaklarında kaldı.
1980'lere gelindiğinde halk yeniden baskı altına alındı. Ancak bu kez zincirleri koparan dindarlar büyük bir hamle yaparak seslerini tüm dünyaya duyurmayı başardılar. Türk Halkı idealist, modern ve ne dediğini bilen, ne yapmak istediğini çok iyi bilen dindar gençler ve gruplarla tanıştı. 1980'lerin ortalarına gelindiğinde Türk Halkı acı da olsa, Kürt gerçeğiyle de tanıştı.

1990'lara gelindiğinde bu kez halkımız Anadolu Kaplanlarıyla ve terörün acımasız yüzüyle de tanıştı. Bunun yanında özgür düşünce platformları gün geçtikçe artmaya başladı.1990'ların sonlarında postmodern darbelerle tanıştık Bu arada 2000'li yıllara gelindiğinde gayri Müslimlerin ve özellikle Ermenilerin varlığını yeniden keşfetmeye başladık.

Türkiye 2002'de ilk defa dindar ve muhafazakâr bilinen bir partinin iktidarıyla tanıştı. Fakat darbe alışkanlığı olanlar birçok darbe planını tasarlayarak büyük bir terör örgütünü faaliyete geçirdiler. Ama Türkiye bu iktidarın ikinci döneminde bu terör örgütünü deşifre ederek yargılanmalarına şahit oldu. Yine bu iktidar döneminde referandum sonucu Anayasa değişikliği kabul edilerek Türk halkı aşırı solun baskısından kurtarılmak isteniyor.

İşte Türkiyenin hali bu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.