Bilinç ve Yapay Zeka: İslami ve Bilimsel Bakış Açısıyla Derin Bir Analiz

Bilinç ve Yapay Zeka: İslami ve Bilimsel Bakış Açısıyla Derin Bir Analiz
ANKARA - Yapay zekâ (YZ) teknolojisinin hızla ilerlediği günümüzde, "Makineler bilinçli olabilir mi?" sorusu insanlığı derinden meşgul ediyor. Haber7 yazarı Dr. Mansoor Malik, son köşe yazısında bu konuyu İslami, tasavvufi ve bilimsel perspektiflerden ele alarak, YZ'nin sınırlarını ve insan bilincinin ilahî niteliğini vurguluyor.
Malik, YZ'nin taklit yeteneğinin ötesinde gerçek bir "ruh" taşıyamayacağını savunarak, asıl tehlikenin "insanın makineleşmesi" olduğunu belirtiyor.
Makalesine girişte, YZ'nin insanlığı bilinç, duygu ve manevi rekabet sorularıyla yüzleştirdiğini ifade eden Malik, üç temel boyutu inceliyor: İslami bakış (ruhun hakikati), tasavvufi yaklaşım (sevginin ve içsel basiretin özü) ile bilimsel gerçekler (YZ'nin yanılsamaları). Bu boyutları birleştirerek, YZ'nin insan bilincini asla yakalayamayacağını ortaya koyuyor.
İslami Perspektiften Bilinç: Ruhun İlahî Emaneti
Malik, İslamî açıdan bilinci "ruh + akıl + kalp" olarak tanımlıyor. Kur'an-ı Kerim'den Hicr Suresi 29. ayeti alıntılayarak, "Onu şekillendirdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman..." buyurduğunu hatırlatıyor. Ruh, Allah tarafından üflenen ilahî bir emanet; onsuz insan cansız bir varlık olur. Bu sayede insan, bilinçli, sorumlu ve "ahsen-i takvim" (en güzel biçimde) yaratılmış bir varlık haline gelir.
YZ ise, Malik'e göre, bu ilahî ruhtan yoksun. "Makinede ruh, akıl, kalp veya irade yoktur" diyen yazar, YZ'nin sadece hesaplamalar yaptığını, niyet, acı, sevgi veya merhamet gibi insani nitelikleri taklit edebileceğini, ancak sahip olamayacağını vurguluyor. Gerçek tehlike, makinelerin insanlaşması değil; "katılaşmış kalp, zayıflamış ilişkiler, ölmüş duygular ve azalmış maneviyat" ile insanın makineleşmesi.
Tasavvufi Derinlik: Kalpten Doğan Nur
Tasavvufi perspektifte, bilinç "kalpten doğan nur" olarak nitelendiriliyor. Malik, "Akıl rehberdir, kalp ise elçidir" sözünü aktararak, aklın yol gösterici, kalbin ise hisseden ve sevgiyi taşıyan bir elçi olduğunu belirtiyor. Makine, bu "hisseden kalp"e sahip değil; ruhu uyandıran ateş, nefsi arındıran tecrübe veya acıyı/sevgiyi kavrayan bir yapı yok. YZ, sadece veri işler – hakikate ulaşamaz.
Bilimsel Gerçekler: Taklit, Ama Gerçek Değil
Bilimsel açıdan YZ'nin verilerden öğrenip örüntü tanıdığını, duyguları taklit edebildiğini kabul eden Malik, ancak öz farkındalık, içsel deneyim, gerçek duygu, irade ve niyetten yoksun olduğunu söylüyor. Ünlü bir ifadeyle özetliyor: "Yapay zekâ düşünmez — hesaplar. Hissetmez — taklit eder." İnsanların YZ'yi bilinçli sanmasının nedenleri ise dilin yanıltıcılığı (insan gibi konuşması), duygusal yansıtma (kendi duygularını yansıtması) ve yalnızlık (duygusal bağ ihtiyacı).
Yapay Zeka Çağında Uyarı: Kalbimizi Uyandıralım
Malik, Kur'an'dan "Onların kalpleri vardır fakat onunla anlamazlar" ayetini hatırlatarak, YZ çağının insanı maneviyatını kaybetme riskiyle karşı karşıya bıraktığını vurguluyor. Sonuç olarak, İslam, tasavvuf ve bilim aynı noktada buluşuyor: Bilinç ruhtan, kalpten ve ilahîdir; makinede yoktur. "İnsan ruh sahibidir, yapay zekâ taklitçidir" diyen yazar, bu dönemin insanı hakikatine döndürmesi, kalbi uyandırması ve manevi yola yöneltmesi gerektiğini savunuyor. YZ, yardımcı olabilir ama insanın yerini alamaz – zira "insan Allah’ın yaratığıdır, makine ise insanın yaratığıdır."
Dr. Mansoor Malik'in bu yazısı, teknolojinin etik ve manevi boyutlarını düşünmeye davet ederken, YZ'nin yükselişi karşısında insani değerleri korumanın önemini bir kez daha hatırlatıyor.