banner2
Resulüllah (s) Bedir'e çok yaklaştığı bir sırada Kureyş'in yola çıktığı haberini aldı. Resulüllah (s) ashabına, Kureyşin yola çıktığını haber verdi ve insanlarla istişarede bulundu. Önce Ebûbekr ayağa kalktı; Resûlullah'a tam destek verilmesi konusunda çok güzel konuştu. Sonra Ömer kalktı, konuştu. Ömer de Resûlullah'a verilmesi gereken destek konusunda çok ateşli bir konuşma yaptı. Sonra Ömer, konuşmasının sonunda şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! Vallahi Kureyşin kendine göre bir şerefi vardır ve o şerefiyle yaşamaktadır. Vallahi onun şerefi Kâbe iledir. Vallahi şereflendiği günden beri zelil olmamıştır. Vallahi kâfir olduğundan beri iman etmemiştir. Vallahi şerefini asla teslim etmeyecektir. Vallahi Ya Resûlallah, Kureyş seninle savaşacaklardır. Hazırlığımızı buna göre yapmalıyız." 

Daha sonra Mıkdad b. A'mr  ayağa kalktı ve şöyle dedi: " Ey Allah'ın Resûlü, Allah'ın emrini yerine getirmek üzere yürü, biz seninle birlikteyiz. Vallahi biz İsrail oğullarının peygamberine dedikleri gibi, "Sen ve Rabbin gidiniz, onlarla savaşınız; biz burada oturacağız"  demeyiz. Fakat sen ve Rabbin gidin, savaşın; biz de sizinle birlikte savaşacağız. Seni hak ile gönderene kasem olsun ki, eğer bizi Birku'l-Ğimad'a bile götürecek olursan biz seninle birlikte yürürüz." (Birku'l-Ğimad, Deniz taraflarında bir yerde ıssız bir vadidir). Bunun üzerine Resûlullah (s) Mıkdad b. A'mr'a hayır duasında bulundu.
Sonra Resûlullah (s) Ensarı kast ederek: "Ey insanlar! Bana yol gösterin" dedi. Resûlullah (s) Ensar'ın, ancak kendi yurtlarında ona yardım edeceklerini tahmin ediyordu. Çünkü Ensar, Akabe beyatlerinde, kendi nefislerini ve çocuklarını korudukları gibi onu da koruyacaklarına söz vermişlerdi. Resûlullah (s): "Ey İnsanlar! Bana yol gösterin" dedi.
Bunun üzerine Sa'd b. Mua'z ayağa kalkarak: "Ya Resulellah, sanki Ensar'ı kest ediyor gibisin; ben onlar adına cevap vereyim" dedi. Resûlullah: "Evet aynen öyle" dedi. Sa'd  b. Mua'z dedi ki: "Ya Resûlallah! Sen az daha sana vahyolunan bir işin dışına çıkıyordun. Oysa biz sana iman ettik, seni doğruladık ve getirdiğin her şeyin hak olduğuna şahadet ettik. Ayrıca seni dinleyip sana itaat edeceğimize söz verdik. Ey Allah'ın Peygamberi, yoluna devam et. Seni hak ile gönderene kasem olsun ki,  eğer bu denize yönelip de onun içine dalsan biz de seninle birlikte dalacağız. Bizden bir tek adam bile geri kalmaz. İstediğin insanlarla ilişki kur ve istediğin insanlarla alakayı kes. Mallarımızdan istediğini al. Kuşkusuz mallarımızdan aldığın, bize kalandan bize daha çok sevimlidir. Nefsim elinde olan Allah'a kasem olsun ki, şu anda gittiğimiz yola hiç gitmedim. Bu yolu hiç bilmiyorum da. Ama mademki senin arkanda yürüyoruz, düşmanımızla karşılaşacak olsak dahi senin arkandan dönmeyiz. Bizler savaşta sabırlı ve düşmanla karşılaşmada doğru olacağız. Umarım Allah bizden, sana göz aydınlığı olacak şeyler gösterir."

Sonra Sa'd b. Mua'z Medine'de kalıp da Bedir savaşına katılmayan Ensar'a sözü getirdi ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Arkamızda kavmimizden öyle adamlar geride bıraktık ki, onlar kadar seni sevmiyor ve onlar kadar sana itaat etmiyoruz. Onların cihada arzuları ve niyetleri vardı. Eğer senin düşmanla karşılaşacağını bilseydiler onlar geri kalmazlardı. Onlar işin bir kervandan ibaret olduğunu sandılar." 

Sa'd b. Mua'z'ın bu konuşması Resûlullah'ın (s) çok hoşuna gitti ve gülümsemeye başladı. Sonra Resûlullah (s):  "Allah hakkımızda en hayırlısına hükmeder inşallah, ey Sa'd" dedi.Sa'd meşvereti bitirince, Resûlullah (s) şöyle dedi: "Arkadaşlar! Allah'ın bereketiyle yürüyün.
Allah bana zafer vaat etti. Vallahi sanki onların öldürüleceklerini görüyor gibiyim." Hatta Hz. Peygamber (s) o gün müşriklerin öldürülecekleri yerleri gösterdi ve: "Bu falancanın öldürüleceği yerdir; bu falanın, şu falanın…" dedi. Hiçbir adam o yerlerin dışında öldürülmedi. Hz. Peygamber'in arkadaşları savaşacaklarını anladılar ve Resûlullah'ın (s) sözleriyle zafer ümit etmeye başladılar. Hepsini morali yüksekti. Resûlullah (s) Bedir'e vardı ve savaş düzenine geçmek üzere harp planlamasını yaptı.

Resûlullah'ın (s) ashabından bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer bu plan sana nazil olan bir vahiyle gelmişse buna devam et; Yok eğer böyle değilse, bence vadinin üstüne çıkmanız daha iyi olur. Çünkü vadinin üstünden rüzgâr eseceğini düşünüyorum. Ben rüzgârın, size zafer getirmek için gönderildiğini düşünüyorum" dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (s): "Safları belirledim ve sancağımı koydum. Artık bunu değiştiremem" dedi. Sonra Resûlullah (s) Rabbine (Azze ve Celle) dua etmeye başladı. Cibril şu ayeti indirdi: "Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu." Melekler peş peşe indiler.İşte dünyevî imkânlarını tüketmiş bir ordunun zaferi böyle olur. Dünya tarihinde melekler ilk defa savaşmak üzere Hz. Peygamber'e ve Bedir ashabına yardım için gönderilmişlerdir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.