2025 YILINI GERİDE BIRAKIRKEN: BİR MUHASEBE
Her gün, Allah'ın insanoğluna verdiği büyük bir nimettir. Gelip geçen günleri boş geçirmemek elzemdir. Nebevi ikazda, "İki günü eşit olan ziyandadır" buyrulur.
365 günü geride bıraktık. Bu zaman zarfında akıllı insanın sıfatı, dünyada huzur içinde yaşamak ve ukba (ahiret) için iyi ameller işlemektir. Dünyalıklar, toplumu; bizi yaratan Rabbü'l-Âlemîn'den, Hablullah'tan (Allah'ın ipi/Kur'an'dan) koparmış; değer taşıyıcımız olan Sünnet'ten, Fıkıh'tan (İslâm Hukuku) ve örf-âdetten uzaklaştırmıştır.
Deli Dumrul'u andıran bir akıl ile hareket edilmiştir. Haramlar cesurca işlenmiş, sanki nâdim (pişman) olmamak için yemin edilmiş, katı kalpler daha da taşlaşmıştır. "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" ilkesi ters dönmüş; insana "senden, bendendir" elbisesi giydirilmiş, kardeşlik harcı zedelenmiştir.
Âdil siyasetin yerini, zâlim siyaset anlayışı almıştır. Güdülen sakat siyaset anlayışı ile adalet yerini bulmamış, adaletsiz paylaşımla toplum fertlerinin ekseriyeti fakirlik ve borçla yaşamaya mahkûm edilmiştir. Fuhuş, uyuşturucu, kumar çeteleri, hırsızlık, çeteleşme, bahis kumarı gibi büyük günahların işlenmesi ve ekranlarda gösterilmesi, toplum fertlerini kamçılayan (teşvik eden) eylemlerdir.
Fert, kendisini zararlı şeylerden korumakla yükümlü olduğu gibi, devlet de yönetilenleri her türlü kötülüklerden korumalıdır.
Mağdur halka devlet konut yapıyor. Müracaat edenleri kura ile belirliyor. Ev almayı hak edenleri krediye, kapitalizmin emici hortumları olan bankalara havale ediyor. Bu durum, tam haram olan faiz severlik değil midir? Haramları meşrulaştırma olmuyor mu? Sözde ulema neden suskun? Ağızlar bantlı da ondan.
2025 yılını; savaşlarla, gözyaşı ile, yangınlarla, sel ve sellerle, soruşturmalarla, adaletsizlikle, ekranlarda taraflı yalanlar ve iftiralarla, yağmur kıtlığı ile, büyük bir kesimin yoklukla bitirdiğini söyleyebiliriz.
Bir yıldır ülkemizde yağmurlar kıt yağdı. Kelâm-ı kibardır: "Vermiyorsa Ma'bûd, neylesin Mahmûd." Su olmazsa üretim de verim de olmaz. Zamlar maliyetlerden her şeye yansır.
Bir medyamız var; çoğunluğu sanki yalan makinesi. Objektiflikten, doğruluktan, tarafsızlıktan çok uzak; kitleleri yanlış yollara sevk ediyor. Sosyal medya tam bir rezalet, tam bir ifsat (bozgunculuk) görevi üstlenmiş. Oysa iyiye kullanılırsa topluma istikamet verir.
Kelâm-ı kibarda denmiştir: "Güzel söz bilirsen, söyle senden irfan alsınlar. Söz bilmezsen, sükût (sus) eyle seni insan saysınlar."
Kutsal beldelerden yeni geldim. Gündemlerden biraz uzak kaldım. Duamız, beyinsizler yüzünden bizi helak eyleme, sıkıntılarımızı def eyle, doğru yoldan sapanlara hidayet ver Allah'ım olsun.
Toplum olarak bir yılın muhasebesini yapmalıyız. Kötülüklerden arınma, iyiliklerde yarışmalıyız. Yıkmak kolay, yapmak zordur. İyi işlerde fedai olmalıyız.
Her yıl Anadolu Gençlik ve Millî Gençlik, insanları ifsad dan korumak için 31 Aralık gecesi Mekke'nin Fethi'ni ve bu yıl Kudüs'ün eklenmiş kutlamalarını yapıyor. Gözünüz o gece haramları görmesin, kulaklarınız haramları işitmesin diye her il ve ilçede etkinlik var, davetlisiniz.
31 Aralık gecesi ekranları açmamak, seyretmemek, günaha girmemek en akıllı yoldur. Yılbaşı bileti ile devlet eliyle bir nevi kumar oynanıyor.
Çoğu ilde 31 Aralık'ta, kış ve kar demeden, gece müskir (sarhoş edici) içkilerle kafalar sarhoş olacak, naralar atılacak, dansözler göbek atacak, binlerce güvenlik görevlisi bunları koruyacak. Vay be! Demokraside ne büyük hünerler varmış.
Halimize ağlayacağımıza, gülmek cehalet eseridir. Efendimiz buyurur: "Kim kendisini bir kavme benzetirse, o da onlardandır." (Ebû Dâvûd, Libas, 4)
Geçen günler geçmiş, gelecek günler daha gelmemiş. Öyleyse içinde bulunduğumuz anı yaşayalım. Ve's-Selâm...