banner2

Yaratıcı, Kur’an-ı Kerim’de insanları mükemmel (vasıf ve sorumlulukları gereği en üstün varlık) olarak yarattığını bildirmiştir.

Tabi ki bu tüm insanların mükemmel kaldığı anlamına gelmez. Daha sonra onların başta itikad/sahih iman olmak üzere, fiil ve davranışları, insanlara bakışları... Vicdanlarına, adaleti nasıl sağladıklarına ve yaratıcısına karşı yerine getirdikleri sorumluluklarına bağlıdır.

Böylece insanlar kendi cüzi iradeleri ile yaptıklarından dolayı iki sınıfa ayrılırlar. ‘Mükerrem İnsan= en üstün varlık… ve Belhum Adal= hayvandan daha aşağılık…)

İnsanlar fiziki (akıl, düşünme, sevk -idare vb.) özellikleri ile diğer varlıklara göre mükemmel yaratıldıkları için olsa gerek ki; herkes her şeyin en iyisini ister, arar, talep eder.

Dolayısıyla da etrafında mükemmel arkadaş, eş-dost ister… ister de kimse ben mükemmel miyim diye kendine sorma gereği duymaz.

Herkes yanındakilerden şikayetçi olur, yakınındakileri beğenmez ve başkalarını örnek gösterir. Belki örnek gösterilen kişinin yakınları da o örnek kişiyi beğenmiyordur. Ama olsun, o uzakta ya o halde mükemmeldir!!

Latife bir yana ama gerçek şu ki; insanlar çoğu zaman; en yakınındaki sadık insanların kıymetini bilmeyip mükemmeliyeti uzaklardakilerde ararlar. Ve bu yanlış bir arama olduğu için genelde hayal kırıklığına uğrarlar.

Çünkü mükemmel olan uzaktakiler değildir. Onları tanımadığımız için bize mükemmel geliyorlardır. Bu çoğu zaman böyledir.

Uzaktan tanıyıp hayran kaldığımız, onları görmek, dokunmak için can attığımız, yakınlaşmak için çaba sarf ettiğimiz insanların çoğunu yakinen tanıdığımız zaman; onlarla arkadaşlık bile yapmak istemeyiz. Çünkü onlarda insan, onların da hataları, zaafları var.

Örneğin çok iyi müzik icra eden bir sanatçı, çok iyi bir arkadaş olacak anlamına gelmez. Çok iyi top oynayan, çok bilgili olan… çok yakışıklı bir erkeğin veya çok güzel olan bir kadının vesaire… Onların her konuda mükemmel oldukları, onların bu niteliklere sahip olmasıyla onlardan iyi arkadaş olabileceği anlamına gelmez.

Hakeza, büyük bir vasfa sahip olmayan, gayet sıradan bir insan çok vasıflı insanlardan daha temiz kalpli ve uyumlu olabilir. Karakter ile yetenek farklı şeylerdir. Yeri gelmişken bu konuya açıklık getirecek bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce başka bir şehirde ikamet eden bir yakınım bize misafir olarak gelmişti. Benim kütüphanemde Şanlıurfalı olan ünlü bir yazarın kitaplarını görünce, “bu yazarı tanıyor musun” diye sormuştu bana. Evet tanıyorum, hem de çok iyi tanıyorum, samimiyiz, sık görüşürüz diye cevap verdiğimde baktım ki gözlerinin içi gülüyor. İstersen sizi tanıştırabilirim diye ekleyince, bu dostumun sevinçten uçtuğunu gördüm! Çünkü bu mimiklerinden belli oluyordu.

O yazar hocamızdan randevu alarak diğer gün kendisini ziyarete giderken, yolda arkadaşıma; bak sana peşin söyleyeyim ki sonra hayal kırıklığına uğramayasın demiştim. Arkadaşım buna şaşırarak “neden” diye sormuştu. Bende kendisine aynen şunları söyledim; bak kardeşim, sen şimdi bu adamı kitaplarını okuyarak tanımışsın, onu dev aynasında canlandırmışsın. Onun nasıl güçlü olduğunu, iktidarları devirdiğini, kitaplarında anlattığı İslam’ın tüm kurallarını yerine getirdiğini tasavvur etmişsin.

Tahayyül dünyanda ona kocaman bir kurtarıcı, kahraman rolü biçmişsindir. Fakat şimdi gittiğimizde bedenen zayıf, ince sesli, gariban yapılı bir insanla karşılaşacaksın ve bu ilk intiba sende bir hayal kırıklığı yaşatabilir… ha bu anlattıklarım o insanın kötü, yada boş bir insan olduğu anlamına gelmez, tam aksine, çok bilgili, alim, bilim adamı birinin de zayıf noktaları, eksikleri olabilir, onu öyle kabul etmek zorundayız, birbirimizi eksiklerimizle beraber seversek mutlu olur ve anlaşırız, demiştim…

Sonrasını merak ediyorsanız, onu da anlatayım, tamda dediğim gibi oldu, 2-3 görüşmeden sonra arkadaşımın benimle o yazar hocamızın yanına gelmek istemediğini gördüm. Çünkü hayal dünyasında, zihninde kurduğu o karakter ile gerçekte ki karakter arasında fark vardı ve o fark onu kahramanından soğutmuştu…

Ailede, iş yerinde, mahallede, okulda, sınıfta… her yerde bu böyledir. Ailede en büyük problem, eşlerin birbirlerini kırıp dışarıda mutluluk araması-bu daha çok erkekler tarafın yapılır- ailenin huzursuz olmasına, kadınların psikolojik sorun yaşamasına ve bazen de yıkımına sebep olur. Bu sebeple bu konuda en çok zarar görenler çocuklar ve kadınlar olur.

Siyasette de öyle değil mi? Genelde insanlar başa gelenleri beğenmezler, kızarlar, söverler, eleştirirler… onları gönderir, ondan sonra gelenleri tekrar beğenmezler. Bu böyle bir döngü içerisinde devam eder.

Bu sebeple midir bilmiyorum ama bir şarkı sözü hatırıma geldi. Şöyle diyordu; “uzaklarda arama, çünkü sen içimdesin…” evet bizde mükemmelleri uzaklarda boşuna aramayalım, uzaklarda aradığın mükemmel insan, tamda senin yakınında, senin insanın, senin eşin, dostun, akraban, arkadaşın, çocukların… Halkın ve milletin… Vesselam…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.