banner2

Hep yer, zaman ve kişi belirterek yazı yazarız. Ben bu yazıda yer ve zamana bağlı kalmadan yazacağım. Bir masal yazacağım. Hani edebiyatımızın en önemli sözlü versiyonları… Genellikle "masal anaları" tarafından kendisini dinlemeye hazır topluluklara anlatılır. Ama ben yazarak anlatacağım…

Gelin hep birlikte bu masalımızı dinleyelim!..
Masallarda anlatıldığı şekliyle bir zamanlar padişahı seçmek için talih kuşu uçururlarmış..
Seçim dönemlerinde, padişah olmak için seçimlerde aday olmaya ve oy kullanmaya gerek yokmuş.
Şehrin tüm halkı meydana toplanır, talih kuşu uçurulurmuş. Kuş kalabalığın üzerinde dolaşır kimin başına konarsa padişahta o olurmuş…
Başına, Devlet Kuşu, Talih kuşu kondu deyimi de oradan gelir…
Günlerden bir gün yine padişah seçmek için tüm şehir halkı meydana toplanmış talih kuşu uçurulmuş…
Kalabalığın üzerinde uçan talih kuşu birkaç kez kalabalığın üzerinden turladıktan sonra gidip şehrin en fakir şahsının başına konmuş. Bunu gören meydandaki kalabalıklar buna çok sevinmişler.
Şehir halkı eski despot idarecilerden kurtulup yerine halktan biri olan bu garibanın gelecek olmasına çok sevinmişler…
Ama gel gör ki bizim yeni padişah bu görevi kabul etmediğini söylemiş…
Şehir halkı görevi kabul etmesi için çok ısrarcı olunca, yeni padişah kabul etmesi için bir şartı olduğunu söylemiş.
Yeni padişahın şartı, iki atı, biri aygır biri beygir…
Bunları 3 ay boyunca hiç dışarı bırakmadan bir ahırda beslemelerini istemiş. Bu şartı yerine getirilirse üç ayın sonunda kabul edip etmeyeceğini açıklayacağını söylemiş. Şartı kabul edilmiş. İki tane atı yani bir aygır ve bir beygiri bir ahırda bağlamışlar. Üç ay boyunca hiç dışarı bırakmadan arpa ile beslemişler…
Üç ay sonunda yeni padişah bunların dışarı davar sürüsünün içerisine salı verilmesini emretmiş. Her iki at davar sürüsünün içerisine salıverilmiş. Üç ay beslenen atlar azgınlaşmışlar o davara bu davara sataşmaya, ona buna çifte sallamaya başlamışlar…
Kısa bir sure sonra asil at aygır sakinleşmiş… Ama beygir sakinleşmek nedir bilmiyor. Davar sürüsüne büyük zarar vermiş… kiminin ayağını kırmış, kiminin çenesini…
Padişah dönüp; “halka bakın işte her fakirin gerçekten fakir olup olmadığını sıradan bir insanken anlayamazsınız. Siz ona bir makam mevki verin o zaman anlarsınız, asil bir aygır mı yoksa büyük bir beygir mi?” demiş.
Kısadan hisse;
Bir zamanlar var iken,
Dağ bir fare doğurmuş,
Kanatlanmış uçmaya,
Denizdeki balıklar,
Kayık tutmuş kaçmaya.
Ak mescidin minaresi,
Eğilmiş su içmeye.
Bir balık kavağa çıkmış,
Söğüt dalı biçmeye.
Develer saraya girmiş,
Hörgücünü ölçmeye.
Bir kantar akıl ister,
Şu masalı seçmeye…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.