Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis grup toplantısında konuştu.
Erdoğan, TBMM'nin 1 Ekim'de başlayan yeni yasama yılı çalışmalarında milletvekillerine tekrar başarılar diledi.
TBMM'ye sundukları 2022 yılı bütçe kanun teklifinin AK Parti'nin damga vurduğu 20'nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ise 4'üncü bütçesi olduğunu belirten Erdoğan, bütçenin, hazırlıkları haziranda başlayan ve aralık sonuna kadar devam eden, geniş bir zamana yayılan, büyük bir emek ve zahmet gerektiren bir çalışma olduğunu dile getirdi.
Bakanlıklar ile ilgili tüm kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının içinde yer aldığı uzun bir maratonun ardından ortaya çıkan bu bütçe teklifinin, Türkiye'nin yol haritası mahiyetinde olduğuna işaret eden Erdoğan, eylül ayı başında yayımladıkları Orta Vadeli Program'da, bütçenin ana omurgasını oluşturan hedeflerin zaten yer aldığını hatırlattı.
Erdoğan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan ve 6 Aralık'tan itibaren Genel Kurulda devam edecek müzakerelerde, bütçe rakamları ve bunlara bağlı ekonomik gelişmelerin enine boyuna değerlendirileceğini kaydederek, "Meclis'e sunduğumuz bütçe teklifinde, merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 751 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 473 milyar lira, bütçe açığı da 278 milyar lira olarak öngörülmektedir. Tabii bu ihtiyatla hazırlanmış bir bütçe teklifidir. Yıl sonu gerçekleşmelerinin çok daha iyi olacağına inanıyoruz. Toplam 224 kamu idaresini kapsayan merkezi yönetim bütçe ödeneklerinin dağılımı, ülkemizin kalkınma hedeflerini ve milletimizin ihtiyaçlarını gözeten; adil, gerçekçi, sürdürülebilir bir anlayışla yapılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"SAĞLIĞA AYRILAN PAYDA DA CİDDİ ARTIŞ YAPTIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütçede en büyük payı her zaman olduğu gibi eğitimin aldığını vurgulayarak, "Bu yıl bütçede sağlığa ayrılan payda da ciddi artış yaptık. Aynı şekilde sosyal harcamalar için tahsis edilen kaynağı da ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımızın daha güçlü şekilde yanında olabilmek için bütçenin yüzde 6'sı seviyesine yükselttik. Sanayicimizden esnaf ve sanatkarımıza kadar her seviyedeki işletmelerimize verilecek destekler de bütçenin kayda değer kalemleri arasında yer alıyor." diye konuştu.
İçinden geçilen kritik dönemde savunma sanayisini güçlendirecek kaynağı da ihmal etmediklerine işaret eden Erdoğan, "Sonuç olarak merkezi yönetim kapsamındaki idarelerin bütçelerinde ortalama yüzde 30 artışa gittik. Böylece dünyada yaşanan çok boyutlu dalgalanmalara karşı ülkemizin güçlü bir duruş sergilemesini sağlayacak manevralar için gereken mali altyapıyı oluşturduk. Amacımız, koronavirüs salgını olarak başlayıp üretime, lojistiğe ve giderek tüm ekonomik sisteme sirayet eden küresel krizi ülkemiz için fırsata dönüştürmektir." görüşünü paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin, istisnalar haricinde neredeyse tamamının küçüldüğü geçen yılı, Türkiye'nin büyümeyle kapatıp bu doğrultuda ilk işaretleri verdiğini vurguladı.
Ülke ekonomisinin bu yılın ilk iki çeyreğinde de oldukça güçlü bir büyüme performansı sergilediğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Üretimde kapasiteleri sonuna kadar kullanıyoruz. İhracatımız rekor üstüne rekor kırıyor. İstihdamda salgın öncesinin de üstünde bir yere geldik. Yatırımcılarımız üretimi artırmak için makine ve ham madde peşinde koşuyor. Geçtiğimiz 19 yılda kurduğumuz güçlü altyapı üzerinde yeniden yapılanan küresel siyasi ve ekonomik sistemde ülkemizin hak ettiği yeri alması için çalışıyoruz. İnşa ettiğimiz eğitim kurumlarının, hastanelerin, yolların, tünellerin, barajların, sulama tesislerinin, organize sanayi bölgelerinin önemi bu süreçte çok daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye'nin, kendini, küresel kriz ikliminden pozitif yönde ayrıştırarak üretim ve ihracat üssü haline gelmeye başlamasının gerisinde işte böyle bir emek, böyle bir birikim bulunuyor."
Erdoğan, gelecek yılın bütçesini, küresel krizlerin etkilerine rağmen kalkınma hedeflerinin çıtasını yükseltmek üzere şekillendirdiklerini söyledi.
Koronavirüs salgınının üstesinden güçlü sağlık altyapısıyla gelindiğini, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunları da Yeşil Kalkınma Devrimi ile aşacaklarını dile getiren Erdoğan, Milli Teknoloji Hamlesi'nin, Türkiye'yi savunma sanayi başta olmak üzere orta-yüksek teknoloji gerektiren alanlarda önemli bir yere taşıdığını belirtti.
Yeşil Kalkınma Devrimi ile de aynı başarıyı "karbon nötr" hedefli yatırımlarla her alanda yakalamakta kararlı olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Ülkemizi her karış toprağı ile geliştirecek, milletimizin her bir ferdinin refahını artıracak projeleri hayata geçirmeye, yatırımları yapmaya, eserleri inşa etmeye devam edeceğiz. Bu vesile ile bir süredir müzakereleri yürütülen, ülkemize Yeşil İklim Fonu'ndan 3 milyar 157 milyon dolar kaynak sağlanmasıyla ilgili mutabakat zaptının geçtiğimiz günlerde imzalandığının müjdesini sizlerle paylaşmak istiyorum." diye konuştu.
Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanlığının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Dışişleri Bakanlığının 2018'den beri takip ettiği bu mutabakatın imzalanmasıyla kamu ve özel sektörün iklim değişikliği ile ilgili projelerine uzun vadeli ve cazip finans desteği sağlanabileceğini, bu kaynağın 12,5 milyon dolar ile 66,5 milyon dolar arasındaki bölümünün de hibe olarak kullanılacağını kaydetti.
"ÇİFTÇİMİZİ EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE DESTEKLİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan yangınlarla diğer yandan sellerle boğuşulan bir yılın ardından şimdi de kuraklık tehdidi ile karşı karşıya olunduğuna dikkati çekerek, "Ekim ayının sonuna gelmiş olmamıza rağmen ülkemizin önemli bir kısmı halen tarım üretimi için ihtiyacımız olan yağışa kavuşamadı." dedi.
Kuraklığın, 2020'de pek çok yerde rekoltenin düşmesine yol açtığını anımsatan Erdoğan, dünyadaki genel ekonomik çalkantıların ülkeleri gıda tedariki konusunda endişeye sevk ettiğini, bu durumun da stokları yükseltme eğilimine, dolayısıyla küresel düzeyde fiyatların yükselişine neden olduğunu anlattı.
Bu tablo karşısında tedbirleri aldıklarını vurgulayan Erdoğan, "Öncelikle kendi çiftçimizi en güçlü şekilde destekliyoruz. Hükümetlerimiz döneminde verdiğimiz tarımsal destek rakamı bugünkü fiyatlarla 396 milyar lirayı bulmuştur. Bu yıl gübre desteğinde yüzde 100 artış yaparken mazot maliyetinin yüzde 50'sini karşılamayı sürdürdük. Özellikle arz açığımızın olduğu ürünlerin üretimi hususunda çiftçimizi daha çok destekliyoruz. Bu anlayışla yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve hayvancılık gibi alanlara özel önem veriyoruz." şeklinde konuştu.
Kırsal kalkınma yatırımlarını destekleme programları kapsamında bugüne kadar 13 bin 634 projeye 3,6 milyar lira hibe verdiklerini bildiren Erdoğan, böylece 108 binin üzerinde yeni istihdamın ortaya çıkmasını sağladıklarını söyledi.
"ÇİFTÇİLERİMİZİN YAŞADIĞI SIKINTILARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ"
Toprak Mahsulleri Ofisini hem ürünlerin hak ettikleri fiyattan alımı hem de çiftçilere uygun fiyatlı hububat ve yem bitkisi satışı konusunda etkin şekilde kullandıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tarım Sigortası'ndan sonra Gelir Koruma Sigortası uygulamasını da hayata geçirerek çiftçilerimizin alın terini güvence altına almaya gayret gösteriyoruz. Çiftçimizi kuraklık karşısında korumaya yönelik sigortalardaki devlet desteğini verim değerinde yüzde 80'e, primde yüzde 70'e yükselttik. Bu yıl TARSİM kapsamında düzenlenen poliçe sayısı 1 milyon 810 bine, prim desteği miktarı da 1,8 milyar liraya çıktı. Topraklarımızın verimini artıran sulama sistemlerini yaygınlaştırıyoruz. Bugüne kadar 600 baraj ve 1457 sulama tesisi inşa ederek ülkemizin hizmetine sunduk. Hükümetlerimiz döneminde 20 milyon hektar yeni alanı sulamaya açarak yılda 60 milyar liralık zirai gelir artışı sağladık. Geçtiğimiz hafta tamamlanan Su Şurası'nın ardından ülkemizin kısa, orta ve uzun vadeli su stratejilerini kamuoyuyla paylaştık. Elbette son dönemde her kesim gibi çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntıları da yakından takip ediyoruz."
Erdoğan, salgınla birlikte başlayan küresel üretim ve lojistik krizinin, tarım sektöründe gübre, yem ve enerji fiyatlarında çok ciddi artışlara yol açtığına işaret ederek, "Küresel gelişmeler kaynaklı girdi maliyetlerindeki artışları üreticilerimize en az şekilde yansıtmak için her türlü gayreti gösteriyoruz. Üreticilerimizden ricam, tek karış boş araziyi bırakmadan tarlalarını ve seralarını ekmeleri, ahırlarını dolu tutmalarıdır." dedi.
"TARIM SEKTÖRÜ EN AZ SAVUNMA SANAYİ KADAR ÖNEMLİ"
Dünyadaki bu dalgalanmanın bir müddet daha süreceğinin anlaşıldığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu zor dönemde yapılan hiçbir fedakarlığın, verilen hiçbir emeğin, dökülen hiçbir alın terinin karşılıksız kalmayacağından emin olmanızı özellikle istiyorum. Açıkladığımız alım fiyatlarını bu anlayışla en yüksek seviyede belirliyoruz. Tarım ürünlerinde fiyat istikrarı ve üretim planlaması için sözleşmeye dayalı yeni modeller geliştiriyoruz. Bizim için tarım sektörü en az savunma sanayi kadar önemlidir. Üreticiyi koruyan, tüketiciyi kollayan bir yaklaşımla çiftçilerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz. Meclisimizin de bu konuda üzerine düşenleri yapacağından şüphe duymuyorum."
Milli iradenin tecelligahı olan Meclis'te hayata geçirilen her bir faaliyetin hem demokrasinin güçlenmesine hem de milletin geleceğine daha güvenle bakmasına vesile olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yasama sorumluluklarınız yanında cumhur ile Cumhuriyetin tüm kurumları arasındaki en güçlü ilişkiyi de sağlayan milletvekillerinin üzerlerindeki ağır yükün farkındayız. Bu kutlu çatı altında görev yapan her bir parlamenter için milleti temsil etme şerefinden daha değerli bir paye olamaz. Her bir milletvekili, seçildiği günden itibaren ismini tarihe altın harflerle kazımaya başlamış demektir. Görev süreleri boyunca seçim bölgelerinde ve Meclis'te ortaya koydukları gayretle, elde ettikleri başarıyla, geride bıraktıkları hayırlı izlerle her milletvekili kendi karnesini kendi eliyle doldurmaktadır. Yaptıkları hizmetler ve insanlarla kurdukları gönül köprüleri ile milletin kalbini kazanmayı başaran milletvekili, nesiller boyunca unutulmaz, hep saygı ile sevgi ile takdirle yad edilir. Siyasetini bu çıtaya yükseltmeyi başarmış milletvekili emeğinin karşılığını sandıkta da mutlaka alır.
AK Parti kurulduğu günden itibaren siyasete hep bu anlayışla yaklaşmıştır. Girdiğimiz ilk seçimden tek başına iktidar olarak çıktığımızdan beri aynı ilkelerle yolumuza devam ediyoruz. Bu sayede parti olarak katıldığımız her milletvekili ve belediye başkanlığı seçimini her halk oylamasını birincilikle tamamlamayı başardık. Aynı şekilde doğrudan halk tarafından belirlenmeye başladığı 2014'ten beri de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ipi göğüsleyen hep biz olduk."
Erdoğan, AK Parti'nin 20 yıllık geçmişindeki başarı zincirinin kendi kendine ortaya çıkmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her dönemde sahada milletimizle bağımızı en güçlü şekilde tutarken yönetim seviyesinde de zorlu bir mücadele verdik. Tıpkı Türkiye'nin ve milletimizin bu coğrafyadaki varlığını bin yıldır hazmedemeyenler olduğu gibi AK Parti'nin 20 yılı geride bırakan iktidarını da hala kabullenemeyenler var. İlk günden beri söylediğimiz gibi bizim tüm bu başarılarımızın tek formülü Allah'ın ipine sarılmak ve milletimize güvenmek, milletimize dayanmaktadır." diye konuştu.
Mehmet Akif Ersoy'un "İmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür" dizesini hatırlatan Erdoğan, "Biz imanımızla, inancımızla, azmimizle, gece gündüz çalışmakla bugünlere geldik. Karşımıza çıkan her engeli, önümüze kurulan her tuzağı, arkamızdan yazılan her senaryoyu bu şekilde aşarak yolumuza devam ettik." dedi.
AK Parti iktidarının ilk gününden itibaren sürekli rejim tartışmalarının yürütüldüğünü belirten Erdoğan, "Aradan 20 yıl geçti. Hala aynı tartışmanın ekmeğini yemeye çalışanlar olduğunu görüyoruz. Halbuki Türkiye bu süreçte demokraside, ekonomide, diplomaside, temel hizmet altyapılarında nice tarihi reformları hayata geçirdi. Eğitimiyle, sağlığıyla, güvenliğiyle, adaletiyle, ulaştırmasıyla, enerjisiyle, sanayisiyle, tarımıyla, şehirciliğiyle, sporuyla, turizmiyle, sosyal yardımlarıyla, her alanda ülkenin çehresini biz değiştirdik." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerle, refah seviyesi yükselen, hayat kalitesi artan, ufku genişleyen milletimiz geleceğine güvenle bakmaya başlamıştır. Buna rağmen kendi siyasi ve şahsi ikbalini çalışmak ve proje üretmek yerine ülkenin ve milletin felaketine bağlayanların çırpınışları, hezeyanları, yalan ve iftira kampanyaları hiç durmamıştır. Türkiye'ye husumet besleyenler veya besleyen çevreler, terör örgütleriyle, küresel şer çeteleriyle birlikte çalışmaktan çekinmeyecek kadar gözü dönen, eşi benzeri görülmemiş bir ekiple karşı karşıyayız. Bunlar sürekli olarak 'Ülke çöktü, devlet battı, millet bitti.' edebiyatı yapmaktadır. Kalbinin ve kafasının pusulası, kendi ülkesini ve milletini değil de başka yerleri gösterenler ile bu toprakların asil evlatları arasındaki mücadele hiç bitmedi, bitmeyecek.
Biz düşmanın fiziki olarak bu topraklardan attık ama geride bıraktığı zihniyet kirinden hâlâ kurtulamadık. Tarihi veya güncel konular üzerinden ülkemize yönelik her saldırının gönüllü fedaisi olmayı, varlık gayeleri haline getirenlere en güzel cevabı yine merhum Akif veriyor:
'Âfâkına yüklense de binlerce mehalik, batmazdı bu devlet, 'Batacaktır!' demeyeydik. Batmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır; tek sen uluyan ye'si gebert, azmi uyandır. Kâfî ona can vermeye bir nefha-i îman; davransın ümîdin, bu ne heybet, bu ne hirman? Mâzideki hicranları susturmaya başla; evlâdına sağlam bir emel mâyesi aşla. Allah’a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol; yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.'
Nice aşılmaz sanılan engelleri aştığımız, bitirilemez sanılan sıkıntıları bitirdiğimiz gibi bu kirli, karanlık, bozguncu zihniyetin de köklerini Allah'ın izniyle kurutacağız. Umutsuzluk ve kötümserlik yerine azmi ve çalışkanlığı esas alan bir yaklaşımla milletimizin her meselesinin çözümü için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını adım adım gerçekleştiriyoruz."
"HDP'LİLERE AĞIZLARININ PAYINI VERMESİ BEKLENİRDİ"
Dün TBMM Genel Kurulunda, Türkiye'nin Irak ve Suriye topraklarına terörle mücadele amacıyla sınır ötesi operasyonlar yapabilmesi için Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılması ile ilgili bir tezkere oylandığını anımsatan Erdoğan, esasen bu tezkerenin Türkiye'ye yönelik sınır ötesi terör tehditlerine karşı uzun yıllardır devam eden rutin bir uygulama olduğunu; son 71 yılda 76 ayrı tezkerenin Mecliste görüşülüp ve kabul edildiğini söyledi.
"Suriye ve Irak ile ilgili tezkerenin amacı da sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör koridoruna izin vermemek ve ülkemize yönelik terör saldırılarını kaynağında kurutmak." diyen Erdoğan, bu tehdidin PKK, YPG'nin yanında DEAŞ gibi terör örgütlerinden de kaynaklandığını ifade etti.
Son tezkere oylaması öncesinde HDP yöneticileri CHP'ye bir çağrı yaptıklarını hatırlatan Erdoğan şunları kaydetti:
"Bu çağrıda, HDP'nin içinde fiilen yer aldığı ama resmen varlığının inkar edildiği siyasi ittifakın devamı, CHP'nin tezkereye destek olmaması şartına bağlanıyordu. Hatta bununla da kalınmayarak CHP açıkça tehdit ediliyordu. Tabii böyle bir durumda onurlu bir partinin ve liderin çıkıp 'Siz kim oluyorsunuz da bizi tehdit ediyorsunuz, biz kendi politikamızı kendimiz belirleriz.' diyerek HDP'lilere ağızlarının payını vermesi beklenirdi. Ama karşımızda maalesef artık böyle bir CHP mevcut değildir. CHP yönetimi oylamaya saatler kala tezkereye 'hayır' diyeceklerini ilan etti. Biz bugüne kadar nasıl CHP ve iplerini ellerine verdiği efendilerine rağmen ülkemizin güvenliğini sağlayacak adımları atmışsak bundan sonra da atmayı sürdüreceğiz."
Erdoğan, Türkiye'yi Suriye'den dışlamak isteyenlerin kullandığı argümanların ve sergilediği çirkefliklerin hepsinin, soru olarak önlerine koyulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tamam biz kimin kılıcını çaldığınızı biliyoruz da siz kendinizi bu kadar belli etmeyin bari. Hiç şüphesiz burada asıl önemli olan; ülkemizin en büyük 2. partisi durumundaki CHP'nin, terör örgütünün oyuncağı HDP'ye teslim olması, HDP'ye biat etmesi, HDP'ye boyun eğmesidir. Hem demokrasimiz adına hem milli güvenliğimiz adına ne kadar üzüntü verici, ne kadar hazin bir tablo." diye konuştu.
"ASKERLİĞİ, TELEVİZYON ŞOVU SANAN CEHALET..."
"Kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri' diyenlerin, onlara 'Mustafa Kemal'in itleri' diyerek hakaret edenlerin dümen suyuna girdiğini görmek bizim bile ağırımıza gidiyor" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Allah, CHP'ye gönül veren vatandaşlarımızın sabrını artırsın. Anlaşılan o ki CHP yönetimi bu fotoğraftan herhangi bir rahatsızlık duymuyor. CHP Genel Başkanı'nın askerliği, çocuk oyuncağı veya televizyon şovu sanan cehaletini de milletin takdirine bırakıyorum. Küresel ve bölgesel askeri iş birlikleri, diplomatik incelikler, ülkenin ve milletin menfaati için atılacak adımlar konusunda en küçük bir fikri, daha doğrusu böyle bir derdi olmayanla bu hususları konuşmak bile abestir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharip gücünün tamamının profesyonel askerlerden oluştuğunu bilmeyecek, sınır ötesi harekatlarının sokaktan toplanan rastgele kişilerle yapıldığını sanacak kadar cahil bir tiple karşı karşıyayız. Bizim Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı olduğumuz doğrudur. Asıl sorulması gereken soru Kılıçdaroğlu'nun nasıl olup da HDP'nin emir eri konumuna geldiğidir."
"İYİ PARTİ'NİN TEZKEREYİ DESTEKLEMELERİNİ MEMNUNİYETLE KARŞILADIK"
Türkiye'nin ve Türk milletinin aleyhinde ne malzeme varsa hemen dört elle sarılanların, ülkenin menfaatleri söz konusu olduğunda savrulmalar yaşamalarına şaşırmadıklarını belirten Erdoğan, CHP ile HDP'nin perde arkasında zaten bildikleri ortaklığının, bu tezkere oylaması vesilesiyle aleniyet kazandığını dile getirdi.
Buna karşılılık ittifakın diğer resmi ortağı İYİ Parti'nin, tezkereye "evet" oyu vererek CHP ve HDP'den farklı bir yol izlediğine işaret eden Erdoğan, "İYİ Parti yönetimi ve milletvekillerinin siyaset üstü milli bir konu olan Suriye ve Irak'taki terörle mücadele operasyonlarına imkan veren bu tezkereyi desteklemelerini biz de memnuniyetle karşıladık. Cumhur İttifakı'nı oluşturan AK Parti ve MHP olarak ülkemizin bekasıyla ilgili her mesele gibi bu konuda da tam bir görüş, eylem birliği içerisinde olduğumuzu tekrarlamaya gerek bile duymuyorum." görüşünü paylaştı.
"BÖYLE HAYSİYETLİ DURUŞU ANLAMASINI ZATEN BEKLEMİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir grup büyükelçinin, Türkiye'de halen yürüyen bir davaya dair yaptığı hadsiz açıklama konusunda sergiledikleri ilkeli ve onurlu duruşun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu rahatsız ettiğini vurguladı.
Erdoğan, "Bir dönem başında olduğu SSK'yı batıran, partisine bir kaset kumpası sayesinde Genel Başkan olan, ülkenin dört bir yanında yükselen partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık skandallarına sırtını dönen, girdiği her seçimi kaybettiği ve böyle bir durumda gereğini yapacağını söylediği halde yerinden kıpırdamayan bir yüzsüzlük abidesinin böyle haysiyetli duruşu anlamasını ve desteklemesini zaten beklemiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Büyükelçilerin açıklamasını, ülkeye ve yargı kurumlarına ağır bir hakaret olarak gördüğünü belirten Erdoğan, kimin nerede durduğunu hep birlikte takip ettiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin "gayri milli tutumunu gösterdiğini" ifade ettiği bir video izlettirdi.
Video sonrası Erdoğan, "Bu tür hadiseleri aynı zamanda ülkemizdeki yerli ve milli duruş sahipleriyle müstemleke zihniyetlileri ayırt etmenin bir vesilesi olarak görüyoruz. Ülkemize, yargımıza bühtan edilen ilk açıklamayı sevinçle karşılayıp, özür açıklaması karşısında hayal kırıklığına kapılanların bu topraklarla ne gönül bağı ne kök bağı yoktur, olamaz." ifadesini kullandı.
"TEK PARTİ CHP'SİNİN FAŞİZMİNİ GERİ GETİRME GAYRETİ"
Kılıçdaroğlu'nun, alışkanlık haline getirdiği kamu görevlilerine yönelik sözlü saldırılarını son dönemde artırdığını söyleyen Erdoğan, "Ülkenin askerinden polisine, hakim ve savcısından öğretmenine, emeklisinden çiftçisine, esnafından sanayicisine herkesi hedef alan Kılıçdaroğlu, tek parti CHP'sinin faşizmini geri getirmenin gayreti içerisindedir." sözlerini sarf etti.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik sözlerinin yer aldığı bir videoyu da izlettirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her bireyinin, devletin koruması ve güvencesi altında yer aldığını, Kılıçdaroğlu'nun hezeyanlarının, kendini rezil etmenin ötesinde bir anlama sahip olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun kendi partisini yönetmekten aciz olduğunu, altında olup bitenler karşısında çaresiz kaldığını vurgulayan Erdoğan, ağzından çıkanlardan habersiz bir genel başkanın, ülke idaresi hususunda atıp tutmasından daha komik bir şeyin bulunmadığını belirtti.
"2023, İNŞALLAH BAY KEMAL'İN YENİ BİR DERS ALDIĞI YIL OLACAK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu zavallının durumunun tababet ilminin görev alanına girdiğini daha önce zaten söylemiştik. Dolayısıyla lafı daha fazla uzatmaya gerek yok. Adama bak; Osmanlı'ya hakaret ediyor. Sen kimsin, Osmanlı'ya nasıl hakaret edersin? 600 yıl dünyaya nam salmış bir Osmanlı'ya sen nasıl hakaret edersin? Bu ne saygısızlıktır. Buna bizim kitabımızda cibilliyet itibarıyla bozuk derler. 6 asır dünyaya nam salacak, dünyanın bir ucundan, diğer ucuna nam salacak, böyle bir ecdada hakaret edeceksin. Buna müsaade etmeyiz, buna fırsat vermeyiz. Sen kimlerle, nerede, nasıl geçineceksen geçin.
Bu kadar merak ettiğin Suriye'de bile o ecdadın ayak izleri var. Çok merak ediyorsun ya. Misakı Milli denilen o anlaşmanın da yerinde yine Osmanlı'nın mirası var. Biz her zaman olduğu gibi bugünde milletimizin irfanına, ferasetine güveniyoruz, milletimizin iradesine tabiyiz. İnanıyorum ki 2023, inşallah Bay Kemal'in yeni bir ders aldığı yıl olacaktır. Fakat çok çalışacağız, çok gayret edeceğiz."
"TOPLU AÇILIŞLARDA 106 FABRİKA AÇILIŞI YAPTIK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Eskişehir'deki toplu açılış törenlerine de değindi.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, "Ne yapıyorlar" söylemlerine karşılık, "Toplu açılışlarda 52 fabrika açılışı, 106 ayrıca fabrika açılışı yaptık. Daha yeni Eskişehir'de olanları söylüyorum. Biz buyuz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan'da 8 ayda yapımı tamamlanan havalimanı açılışına katıldığını anımsattı.
Akıllı tarım ile ilgili atılan adımların açılışlarına da katıldıklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Azerbaycan'da farklı bir gelişme var. İnşallah Fuzuli'den İstanbul'a bir hareket olacak. Bu yolların yapımına yönelik çalışmalar hızla devam ediyor. Azeri-Türk müşterek yaptıkları çalışmalarla hamdolsun güzel bir gardaşlık sergiliyorlar. Bu gardaşlıkla inşallah Azerbaycan çok ciddi bir kalkınmanın, ayağa kalkışın örneklerini veriyor. Aramızdaki bu dayanışma inşallah devam etmek suretiyle çok kısa zamanda da Azerbaycan parmakla gösterilen ülkeler arasında yerini alacaktır.
Tarımda güzel adımlar atıyorlar. Şu anda Ermenilerin döşediği mayınlar temizleniyor. O mayınların temizlendiği yerler de tarım alanı haline getiriliyor. Bu konuda da yoğun çalışmaları var. Bizim Makina Kimya Endüstrisinin ürettiği bir mayın tarama aracından Azerbaycan'a verdik. Şu anda uzaktan kumanda ile mayın temizliği yapıyorlar. Bunlar da ülkemizde nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından çok çok önemli. Bir taraftan Karabağ bir taraftan Şuşa, turizm olarak da ciddi bir patlamayı yapacaklar. Rabb'im onların da bizim de yar ve yardımcımız olsun."