banner2

Rasulüllah'ın (S.A.V) oğlu İbrahim dxünyaya geldiğinde Rasulüllah (S.A.V) Medine'nin yoksullarına çocuğun saçı ağırlığınca gümüşü sadaka olarak dağıttıktan sonra, doğumun yedinci günü bir koç kesti. Ensar kadınları da İbrahim'i emzirmek için yarıştılar. Bebek İbrahim sütanneye,  Ümmü Bürde Havle bint Münzir'e verildi. Hz. İbrahim vefatına kadar, sütannesi Ümmü Bürde Havle'nin yanında kalmıştır.

İki yaşma yaklaşırken İbrahim rahatsızlandı. Annesi telâşlanarak kız kardeşi Sirin'i çağırdı. İkisi de üzüntüden âdeta eriyerek yavrucağın döşeği etrafında uykusuz geceler geçirmeye başladılar. Ne yazık ki, İbrahim bebeğin hayatı yavaş yavaş sona eriyordu. Babası Rasulüllah (S.A.V) ise üzüntüsünün şiddetinden Abdurrahman b. Avf'ın elinden tutarak İbrahim'in yayına gitti. Can çekişmekte olan yavrusunu Mariye'nin kucağından alıp bağrına bastı. Kalbi mahzun ve çaresizdi. Kederle şu sözleri söyledi:

"İbrahimim, Allah'tan sana gelen hiç bir şeye karşı koyamayız." Sonra gözlerinden yaşlar boşanarak yavrusunun cesedine eğildi ve onu öptü. Sonra kendini tutmaya çalışarak:

"İbrahimim, gerçek olan bir emir, dosdoğru bir va'd olmasaydı, önce gelenlerimiz sonra gelenlerimize ahirette kavuşmayacak olsalardı, bugünkünden daha şiddetli bir şekilde senin ayrılığına üzülürdük. İbrahimim, biz senin ayrılığına çok üzgünüz. Göz ağlar kalb mahzun, ama Rabbimizi kızdıracak bir şeyi söylemeyiz" buyurdu.

Daha sonra Mariye'ye üzüntüyle baktı ve onu teselli ederek: "İbrahim benim oğlumdur. O memeden kesilmeden vefat etti. Cennet'te onun süt emme süresini tamamlamak üzere iki sütanne tayin olunmuştur" buyurdu.

Rasûiüllah (S.A.V)'in amcazadesi Fadl b.Abbas gelip küçüğün cenazesini yıkadı. Bu esnada İbrahim'in babası Rasûlüllah son derece üzüntülü olarak olanları seyrediyordu. Cenaze küçük bir tabuta kondu. Cenaze namazını Rasûlüllah (S.A.V) dört tekbirle kıldırdı. Sonra cenazenin ardından Baki' kabristanına kadar yürüdü. Kabre bizzat kendi eliyle koydu. Kabrin toprağını düzelterek üzerine su dökmelerini emretti.

Cenazeyi taşıyanlar Medine'ye endişeyle döndüler. Zira gündüz olduğu halde ortalık kararmış ve güneş tutulmuştu. Bazıları da:"Güneş İbrahim'in ölümü sebebiyle tutuldu" demeye başlamışlardı. Bu sözler Rasûlüllah (S.A.V)'in kulağına gelince, ashabına dönerek: "Güneş ve ay Allah'ın ayetlerinden iki işarettirler. Hiç kimsenin ne ölümü, ne de dirisi için tutulmazlar" buyurdu. Bu hadis, ümmetin yanlış inanışlara sapmaması için adeta bir yol işaretiydi.

Rasulüllah'ın vefatından sonra Mariye artık tamamen inzivaya çekilmiş gibiydi. Hemen hemen kız kardeşi Sirin'den başkasıyla görüşmüyor, Bakî' kabristanındaki yavrusunun kabrini ziyaret etmesi dışında evinden dışarı çıkmıyordu.

Mariye hicretin on altıncı yılında vefat ettiğinde müminlerin emiri Ömer (r.a) halkı onun cenaze namazı için topladı ve namazını kıldırdı, ardından Bakî' kabristanına defnetti.

Kuşkusuz er nefis ölümü tadacaktır. Ancak Mariye'nin Rasûlüllah (S.A.V)'in hayatına girmesi ve Rasulüllah'ın (S.A.V) biricik oğlu İbrahim'in annesi olması Onun için büyük bir ayrıcalıktır.

Rasulüllah (S.A.V) Mariye'yi ve oğlu Ibrahim'i çok severdi. Onun hatırı için tüm Mısırlıları akraba kabul etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Mısır halkı hakkında birbirinize hayır tavsiyesinde bulunun. Çünkü onların emniyet ve akrabalık hakkı vardır."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.