banner2
Kendi uçaklarımız tarafından 28 Aralık 2011 tarihinde 34 vatandaşımızın bombalanarak ölümüyle sonuçlanan Uludere Faciası aradan geçen 6 aya rağmen halen tartışılmaya devam ettiği gibi karanlıkta da bırakılmaya devam ediliyor.
Aradan geçen 6 ay gibi uzun bir zaman olmasına rağmen sorumluları hakkında en ufak bir gelişme olmadı. Sanki iktidar/hükümet bu konuyu geçiştirmek ve geçmişte de olduğu gibi bu olayın üstünü örtmek istiyor, gibi.
Geçen haftadan beridir tartışılmaya yeniden başlanan bu konuda, istihbaratın kim veya kimler tarafından verildiği tartışılırken, en güzel soruyu; Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş sordu. Kurtulmuş açıklamasında: “Bu istihbaratı Amerika verse ne olur, İsrail verse ne olur, bizim yerli kaynaklarımızdan bu istihbaratı alsak ne olur? Sonuç değişiyor mu? Gerçek olan 34 tane masum insan ölmüş” dedi.
Çok isabetli bir tespit dersek yeridir. Evet 34 tane insanımız, gencimiz hem de devletimizin bombalarıyla parçalandılar. Ve aradan uzun zaman geçmesine rağmen halen istihbarat kimden geldi tartışmaları devam ediyor. Tam bir kepazelik! Bunca zamandır bu emri verenin, kimden, nasıl, niçin bilgi aldığı öğrenilemiyorsa koca bir devlet tarafından burada büyük bir zafiyet ve üstü örtülmek istenen bir gerçek var demektir.
Hükümet bu olayı geçiştirerek zamanla unutturmayı düşünüyorsa, büyük risk alıyor demektir. Çünkü Ak parti diğer iktidarlardan farklı ve güçlü bir halk desteği ile gelmiştir. Geçmiş hükümetlerin yaptığı hataya düşmeden kamuoyunu aydınlatmalı ve tatmin edici açıklama ve uygulamalar ivedilikle gerçekleştirmelidir.
Hükümet bir takım mazeretlerin arkasına saklanarak işi muammada bırakmamalı, acilen bu olayın gerçek yüzünü uygun bir şekilde halkına açıklamalı. Hem devlete zarar vermeyecek hem de milletimizi vicdanen tatmin edecek şekilde… Ve mağdur olan Uluderelilere tazminatları ödenmeli. Tüm halktan özür dilenmeli. Böyle acı olayların yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmalı, bu olayda ihmali ve kastı olanlar en ağır şekilde kamuoyu önünde cezalandırılmalı ki; daha sonra kimse böyle suçlara meyletmesin.
Caydırıcı olmayan cezalar, suça meyilli olanların cesaretini artırır. Cezalar adaletli ve caydırıcı olmalı ki, başkaları da ihmalkâr davranmasın ve suç işlemesinler.
Ak parti hükümeti bu konuda sınıfta kalmıştır, çünkü Bakan İdris Naim Şahin yaptığı açıklamayla bir kez daha mazlum Kürt halkının yüreğine ateş düşürmüştür. Bakan Şahin’in yaptığı açıklama talihsiz ve izaha muhtaç bir açıklamadır. Adeta; Bakan Şahin; Şecaat arz edeyim derken, merdi Kıpti sirkatin eyler, gibi...
Bakan Şahin’in açıklaması şöyle; "Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz. Bu vatandaşlarımız kaçakçılık yaparken vurulmuştur. Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Kaçakçılık olayı gölgede kaldı. O bölge KCK’nın kontrolünde olan bir bölgedir. Bölücü terör örgütünün sıktığı kurşun, giydiği giysi ve ayakkabı parayla alınıyor. Bu gençler figüranlardır. Filmin baş aktörleri vardır. BDP bu olayın parçası durumundadır. Kaçakçılık emrini bizzat BDP veriyor. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür. Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür. Filmin bütününe bakılınca özür dilenecek bir şey yoktur."
Bir bakan nasıl böyle mantıktan uzak (!) bir açıklama yapar anlamadım! Oysa bu insanlar kaçakçılık yapmak zorunda bırakıldıkları için devlet sorumludur. İhtiyacı olmayan, zor durumda kalmayan insan hayatını 100 Lira kazanmak için tehlikeye atarak mayınlı araziden geçmek ister mi?
Bir yerde insanlar hayatları pahasına küçük bir kazanç elde etmeye çalışıyorlarsa bu onların değil, devletin, hükümetlerin, siyasetçilerin ayıbıdır, suçudur.
Burada o köylüler değil, devlet, aktif siyasetçiler kendilerini sorgulamalıdırlar. Mecliste kendi maaşlarına zam yapmak için jet hızıyla yasa çıkaranlar, mağdur ve mazlum bir halkın nasıl geçindiklerini, nasıl ekmek parası kazandıklarını düşündüler mi? Onlara iş imkânı, kazanç yolları sağladılar mı ki; bundan ötürü hesap ta soruyorlar?
Ak parti hükümetinin özrü kabahatinden büyük, 34 masum insanı katledenlerin sorumlularını cezalandıracaklarına, bahanelere sarılarak vatandaşlara suç bulmaya çalışıyorlar. Sayın başbakanın deyimiyle; “velev ki” bu insanlar kaçakçılık suçlusu olsalar dahi ölümü hak etmezler. Bu mantıkla hareket edecek olursak, tüm suçluları bombalamak lazım ki bu da ülkenin en az üçte birine tekabül eder. Öyle ya; şu veya bu şekilde her insanın kanunen suçu olabilir. Elektrik parasını vermeyen, vergi kaçıran, hırsızlık yapan, rüşvet vesaire… Tüm suç işleyenleri öldürmeye kalkarsanız, ülkeyi tamamen yakmak lazım gelir!
Kaldı ki bakan bey; devletin uçakları tarafından bombalanan insanlarımız için PKK’lı imasından bulunarak da büyük bir hataya düşmüştür. Çünkü ölenlerin içinde Ak Parti üyesi olanlar var, korucu aileler var. Nereden bakarsanız bakın tutarlı bir tarafı yok bu açıklamaların.
Halkımız; hükümetten basit ve uydurma bahaneleri bırakarak halkın yanında duran, mazlumun hakkını koruyan bir iktidar istiyor. Mazlum ve mağdur edilmiş halkını suçlu ilan eden değil.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.