banner2

Okumak insanlar için en elzem ve vazgeçilmez bir uğraştır. İnsanlık tarihinde okumak hep olmuştur, okumanın önemi her yerde ve fırsatta vurgulanmıştır. Kutsal ilahi kitabımız olan Kuran-i Kerim okuma üzerine, okunması için inmiştir. Hatta Hz. Peygamber efendimize gelen ilk emir/ilk ayet ‘ikra’  yani oku olmuştur. Bu yüzden okumak… doğru okumak basite alınacak bir iş değildir.

Ama maalesef bazen öyle okuyucular görüyoruz ki, bazılarına gülüyorsunuz, bazılarına kızıyorsunuz, bazılarına acıyorsunuz, bazen acaba gerçekten bu insan bu yazıyı okumuş mu diye kendinize sormadan edemiyorsunuz.

Mesela ben okumayı seven bir insanım, aynı zaman da yıllardır çeşitli gazete dergi ve sitelerde yazıyorum. Yazarken elimden geldiğince kimseyi incitmeden ve mecbur kalmadıkça kimseyi kırmadan yazmaya özen gösteriyorum.

Şahsen iyi bir yazar değilsem de iyi bir okuyucuyum diyebilirim. Çünkü ben okumayı önemsiyorum. İnsanları önemsiyorum. Kimseyi kırmamayı ve incitmemeyi önemsiyorum. Haksızlık etmemeyi ve adaletten sapmamayı çok önemsiyorum.

Bazen insanlara dikkat ederim. Nasıl gazete okuyorlar, ne okuyorlar diye. Yıllardır bunu takip ettim ve kendimce birkaç ‘okuyucu çeşidi’ tespitinde bulundum. Bunu sizlerle paylaşmak istedim. Kaç çeşit okuyucu varmış buyurun beraber bakalım:

Eline aldığı gazeteyi evirip çevirerek darmadağın edip okumadan öylece yerine bırakanlar.

Gazeteyi aslında okumadığı halde okumuş/okuyormuş gibi yapanlar.

Gazete veya dergiyi kaldırıp sağına soluna bakarak tekrar yerine düzenlice koyanlar.

Gazeteyi alıp sadece spor sayfasına bakanlar ve başka bir yerini okumayanlar.

Sadece bir köşe yazarını takip ettiği için her gün gazete alanlar.

Sadece manşete bakanlar.

Çıplak kadınlara bakmak için gazete alanlar veya gördüğü yerde bakanlar.

Gazeteyi didik didik tarayarak okuyabildikleri kadar okuyanlar.

Okuyucudur bu, ne yapacağı belli olmaz. Birde internet sitelerinde haber ve yazar takipçileri var. Onlarda farklı farklı tabi…

Okuduğunu anlamadan küfredenler…

Başlığa bakarak yorum yazanlar ve hakaret edenler…

Daha önce okuduğu bir yazarın yazısını beğenip; “sayın yazar çok güzel yazmışsınız sizi kutlarım, tebrik ederim, bu gibi yazılara devam” diye yorum yazan bir okuyucu, daha sonraki bir zaman diliminde aynı yazarın yazmış olduğu ve fakat yazı hoşuna gitmediği için; “ulan sen kendini yazar mı zannediyorsun, bırak bu işleri” demesi gibi…

Ulusal da veya yerel de olsun, bir gazete veya sitede köşe yazıları yazıyorsunuz, doğal olarak çeşitli konularda yazmak ve günlük sorunlar, halkın talepleri doğrultusunda, size göre yanlış gelen bazı konularda yazmak ve sorunları, eksikleri dile getirmek zorunda kalıyorsunuz.

Haliyle bazen siyasetçileri, idarecileri, kurum amirlerini veya belediye başkanlarını ilgilendiren veya zor durumda bırakan yazılar yazarak eksiklerini, hatalarını görev ve sorumluluk alanlarında olan sıkıntıları kaleme alıyorsunuz.

O zaman da hakkında yazdığınız muhatabınızın tarafları/hayranları, fanatikleri (!) başlıyorlar size saldırmaya, hakaret, küfür falan filan…

Vay efendim size bir şey vermedi diye mi bunları yazıyorsunuz. Size rant sağlamadı diye mi iftira ediyorsunuz. Biz sizin ne mal olduğunuzu bilmez miyiz gibi ucuz yorumlar.

Hâlbuki siz hakkında yazı yazdığınız o kişiyi şahsen ne tanıyorsunuz, ne görmüşsünüz, nede onunla şahsi bir ilişkiniz ve maddi bir işiniz var.

Tabi her zaman böyle olmuyor, bazen de tam tersi durumlar söz konusu oluyor, siz bir şahsın yaptığı çalışmalarını, faydalı icraatlarını ve dürüstlüğünü yazıp, yaptıklarını kamuoyuyla paylaşıyorsunuz, amacınız hem o şahsı daha fazla motive etmek, hem de başkalarına örnek gösterip onları da çalışmaya, toplumun faydasına olacak işlerde bulunmasına teşvik etmek istiyorsunuz. Aynı şekilde o şahısla da hiçbir maddi ilişkiniz ve menfaatiniz yok.

Ama yine yaftalanmaktan kurtulamıyorsunuz. Okuyuculardan bazıları başlar, bunu yazmak için kaç para aldın. Hangi ihaleyi sana verdi, yâda verecek. Sen yazar değil kalemşorsun… vs.

Yazdığınız yazının konusu/içeriğiyle, okuyucunun yorumunda dile getirdiği şeyler arasında bazen uçurumlar oluyor.

Tabi takdir eden ve olaylara objektif bir yaklaşımla yaklaşan, iyi niyetle bakan ve okuduğunu anlayan ve ona göre yorumlayan okuyucularda var. Haklarını yemeyelim.

Bazen yazdığınız bir yazıya öyle yorumlar gelir ki, sizi eleştirdiği halde ona sevinirsiniz. Çünkü akıllıca, mantık çerçevesinde sizi eleştirmiş, size yol göstermiş, size yardımcı olmuştur. Bu tür yorumlar yazarları memnun ederler.

Çünkü o okuyucu, okuduğunu anlamış, fikir eleğinden geçirmiş, akıl terazisinde tartmış, sonra mantık çerçevesinde size gerekli cevabı vermiştir. Bu durumda siz onu eleştiri olarak görmüyorsunuz, yazınıza ve mesleğinize bir katkı olarak görüyorsunuz.

Bu vesileyle beni takip eden, yazılarımı okuyan ve bilhassa amacımı bilen,  iyi niyetimden şüphe etmeyen, yazdıklarımı anlayarak okuyan, bana yorumlarıyla destek olan, katkıda bulunan tüm değerli okuyucularıma teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Selam ve dua ile…

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.