banner2

     1) Cemaatle Namaz ve Cuma Namazı

       Kürtlerin ekserisi namaza önem verirler. Evin gençleri ve kadınları vakit namazlarını evlerde kılarken büyükler camiye giderek cemaatle namaz kılmayı tercih ederlerdi. Seydaların ve medreselerin bulundukları köylerde namaz kılmayan insanlar hemem hemen yok denilecek kadar az olurdu. Kürtlerin namazlarına dikkat etmelerinde Seydaların ve şeyhlerin büyük etkisi vardır. Nitekim Şeyhlerin ve hocaların olmadığı köylerde cehalet ve bedevilik hemen halkı tesir altına alır ve insanlar yavaş yavaş dinden soğumaya başlarlar. Hırsızlık, kavga ve namazları terk etmek sıradan işler haline gelirdi.

       Cuma namazları Müslüman Kürtlerin ibadet hayatında önemli bir yere Sahip bulunuyor. Kürtler Şafii Mezhebine bağlı oldukları için Cuma namazı 40 kişiden az bir sayıyla kılınmamaktadır. Bu yüzden, uzakta olanların gelmeleri ve 40 sayısının tamamlanması için öğle namazı bazen köylerde, ikindiye yakın bir zamana kadar tehir edilirdi. Cuma namazını mazeretsiz bir şekilde terk edenin imanından şüphe edilirdi.

            

         2) Hac, Sünnet ve Düğün Yemekleri

           Kürtler arasında hacca gitmiş olmak çok önemli bir saygınlık ve güvenilirlik vesilesi kabul edilirdi. Maddi durumu müsait olan insanlar hacca gitmek için büyük gayret gösterirlerdi. Hac ibadetini eda edip dönenler kapılarının üzerine bir ka’be resmini asar; böylece “Hacı” olduğu herkes tarafından anlaşılmış olurdu. Haçtan döndükten sonra ziyarete gelen insanlara hediyeler vermek, hurma ikram etmek ve yemek yedirmek de adettendi. Zengin insanların gerçekleştirdikleri evlilik törenlerinde, ayrıca erkek çocukları için gerçekleştirdikleri sünnet düğününde yemek yedirmek de sevap kabul edilen bir uygulamaydı. Gerek evlilik gerek Sünnet düğünleri, gerekse Hac dönüşü verilen yemekler, fakirlerin yedirilip içirilmesi ve maddi ihtiyaçlarının giderilmesi için bir vesile kabul edilirdi.

 

       3) Ölü İçin Yapılan Hizmetler

       Vefat eden bir insanın çocukları ve yakınlarının desteğiyle, vefatın ilk gününde ruhuna hatimler indirilir. Definden sonra, çoğu zaman da ölü defnedilmeden önce mütevaffanın geçmiş günahlarının affedilmesi için “İskat” denilen bir devir işlemi yapılırdı. İskatla ilgilenen ve yardımı dağıtacak olan, mahallenin veya köyün hocasıydı. Iskat işlemi bittikten sonra, ölü sahiplerinin takdir ettikleri meblağı öncelikle mahallenin yetimlerine ve medreselerdeki talebelere eşit bir şekilde dağıtırdı. Vefatın birinci gününden itibaren taziye başlar, müteveffayı tanıyan herkes onun oğullarına, babasına veya kardeşlerine taziyede bulunurlardı. Taziye süresi, üç günden az olmamak üzere, vefat eden şahsın şöhretine ve sosyal mevkiine göre bir aya kadar da uzayabilirdi. Hangi vakitte gelirse gelsin, taziyeye gelen hiç kimse yemeksiz gönderilmezdi. Vefattan üç gün sonra da, tüm mahalle sakinlerine dağıtılmak üzere, adına “Sé-rok” denilen ve ekmek arası helvanın oluşturduğu bir ziyafet verilirdi. Vefattan birkaç ay sonra, yani vefat üzerinden henüz bir yıl geçmeden, bütün köy/mahalle halkının davet edildiği büyük bir etli yemek verilirdi. Bu ziyafete “Mevlid” denilirdi.

    

4) Gayrimüslimlerle İlişkiler

        İslam toplumu birçok ırktan oluşmuştu. Bunların en önemlileri, Arap, Fars, Kürt ve Türk ırklarıydı. Kuşkusuz, onlarla birlikte yaşayan gayri Müslim ırklar da vardı. O zamanki toplum, değişik seviyedeki statüler üzerine kuruluydu. Aralarındaki hayat dengeleri birbirinden oldukça uzaktı. Fakat bu dengeleri eşitleyen tek değer İslam diniydi.

 

Müslümanların arasında yaşayan Yahudi ve Hıristiyan gibi gayrimüslim azınlıklarda bir huzursuzluk yoktu. Onlar hürriyet ve emniyetlerini sağlama konusunda eman almışlardı. Diğer taraftan ticarî hayatlarında ve benzeri başka işlerinde yeteri kadar serbesttiler ve tam bir huzur içindeydiler.

      

     Kürtler çevrelerinde yaşayan gayr-i Müslimlerin daha rahat yaşamaları için ellerinden gelen her kolaylığı sağlarlardı. Farklı dinlere mensup olan Kürtlerin komşuları, çarşı-pazarlarda alış-verişlerini rahatça yapabilirler ve onların haklarının yenmesine asla izin verilmezdi. Gayri Müslimlerle Kürtler arasında sıkı bir dostluk geleneği de vardı. Gayrimüslim olanlar vefat ederken “hakkını helal etmesini bilmezler” düşüncesiyle hocalar camilerde, gayri Müslimlerin mallarını yememeleri konusunda halka uyarılar yaparlardı. Bu yüzden gayrimüslim bir köyün arazisinden geçen Müslüman Kürtlerin araziye zarar vermemek için büyük bir dikkat sarf etmekteydiler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.