banner2

İbni Hanbel'in rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v) arkadaşlarıyla Bedir kuysuna vardıklarında Mekkeliler için casusluk yapan iki şahıs yakaladılar. Birisi Kurayşliydi, diğeri de Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ın kölesiydi. Kurayşli olan bir yolunu bulup kaçtı, diğeri ise ashap tarafından sorguya çekildi. Müslümanların amacı, Mekke'lilerin asker sayısını öğrenmekti. Fakat yakalanan casus, Müslümanların maksadını anlamış olmalı ki, bir türlü gerçek sayıyı söylemiyordu. Sadece, "onlar çokturlar, güçleri fazladır" deyip duruyordu.

Nihayet onu Rasulüllah'ın(s.a.v) yanına götürdüler. Rasulüllah (s.a.v) de: "Ey Fülan! Mekke'liler kaç kişidir" şeklinde bir soru sorduğunda aynı cevabı almıştı. Kuşkusuz harb bir hiledir. Adam kurnazca cevap veriyordu. Bu kez Resul-i Ekrem (s.a.v) adamın kurnazlığının önünü kesmek için: "onlar günde kaç deve kesiyorlardı?" diye sordu. Adam bu sorunun cevabının sayısal olarak işe yaramayacağını düşünerek doğruyu söyledi: "Günde on deve kesiyorlardı" dedi. Rasulüllah (s.a.v): "Tamam, gidebilirsin" dedi ve onu serbest bıraktı. Sonra da arkadaşlarına dönerek: "Anladım; her bir deve yüz kişi için kesilir. Onlar yaklaşık olarak bin kişidirler" buyurdu.

Hz. Ali (r.a) sabah namazında Kufe camisinde (bugünkü Necef) şehit edileceği gün sabah erkenden kumandanı Malik Eşterle birlikte camiye gidiyordu. Yolları üzerinde erkenden kümeslerinden çıkmış kazlar duruyordu. Bu hayvanlar her gün Hz. Ali'yi ve arkadaşını sakin karşılarlarken her nedense bu sabah Hz. Ali'ye ve Onun arkadaşı Malik Eşter'e doğru ciyak ciyak öterek bağırmaya başladılar. Hz. Ali kazların susmadıklarını görünce; "Ya Malik, bunlar bize yas tutarlar" dedi. Denilir ki: eğer Hz. Ali öldürülmemek için o sabah camiye gitmekten vazgeçseydi, "Aliyü'l-Murtada" makamına ulaşamazdı.

Hz. Ali (r.a), H. 40. yılın Ramazan ayının 17. Cuma günü. (M. 24 Ocak 661)  sabah namazına giderken,  Beni Murad kabilesinden Abdurrahman b. Mulcem el-Harici tarafından zehirli bir hançerle vuruldu. Abdurrahman Hz. Ali'yi yaralayınca tutuklandı ve caminin bir köşesinde bağlı bir şekilde bekletiliyordu. Bir ara kendisini gözetim altında tutan Hz. Hasan'ı çağırarak: "Ey Hasan! Baban Ali ölecek. Çünkü ben o hançeri bin dirheme aldım ve bin dirheme de zehirledim. Beni serbest bırakırsanız gidip düşmanınız olan Muaviye'yi öldüreceğim" dedi.  Hz. Hasan: "Sus ey melun! Bizim düşmanlarımız kâfirlerdir" dedi.

Bu kez Abdurrahman b. Mülcem başka bir yol denedi ve tekrar Hz. Hasan'a seslendi:  "Ya Hasan, yanıma gel; sana önemli bir sır açıklayacağım." dedi. Fakat Hz. Hasan "Hayır,  sen bana sır verecek adam değilsin, aksine kulağımı ısırmak istiyorsun" dedi.  Abdurrahman b. Mülcem Hz. Hasan'ın bu zekâsına hayran kaldı ve: "Helal olsun, Hasan da babası Ali b. Ebu Talip kadar zeki bir insandır. Gerçekten Hasan kulağını bana yaklaştırsaydı onun kulağını dipten koparacaktım" dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.