Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, Şanlıurfalı Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, 11 Nisan Şanlıurfa'nın Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 96. yıldönümü dolayısıyla Büyükşehir Belediyesinin düzenleyeceği çeşitli etkinlikleri ve programları anlattı.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, Şanlıurfalı Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, 11 Nisan Şanlıurfa'nın Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 96. yıldönümü dolayısıyla Büyükşehir Belediyesinin düzenleyeceği çeşitli etkinlikleri ve programları anlattı.
Urfalıların Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği Şanlı direnişi ve destansı zaferini yeni nesillere yaşatmak için Büyükşehir Belediyesi tarafından 9,10 ve 11 Nisan tarihilerinde kent gelinde Kortej yürüyüşleri, Ödüllü 11 Nisan koşusu, Şehitleri anma ve mevlit programları, kurtuluş mücadelesi söyleyişi, eski kurtuluş savaşı resim ve fotoğraf sergisi ve bir çok farklı etkinlik düzenleyecek.
Büyükşehir Belediyesi tarafından düzlenecek olan etkinlikler kapsamında Şanlıurfalı STK Temsilcileriyle bir araya gelen Başkan Nihat Çiftçi, etkinliklerle ilgili STK Temsilcilerinin de görüş ve önerilerini aldı.
Büyükşehir Belediyesini Şanlıurfalılarla birlikte yönettiklerine dikkat çeken Başkan Nihat Çiftçi, Büyükşehir Belediyesi olarak Şanlıurfa'ya yakışır bir şekilde 11 Nisan etkinliklerini düzenleyeceklerini belirtti.
Ülkemizde son zamanlarda yaşanan terör olayları nedeniyle üzüntü içerisinde olduklarını ifade eden Başkan Nihat Çiftçi, "Şanlıurfa'mıza yakışır bir şekilde 11 Nisan etkinlikleri düzenleyeceğiz fakat eğlence kapsamında etkinlikler yer almayacak. Yarışmalar, ödül törenleri, Şanlıurfa'ya hizmet etmiş esnaf, bürokrat, sanatçı, iş adamı, siyasetçilerin buluşmaları olacak" dedi.
ETKİNKLER; 9 NİSAN'DA KORTEJ YÜRÜYÜŞÜ İLE BAŞLAYACAK
11 Nisan etkinlerini detaylı bir şekilde STK Temsilcileriyle paylaşan Başkan Nihat Çiftçi," Şanlıurfa'da 3 gün sürecek olan 11 Nisan Kurtuluş etkinleri ilk olarak 9 Nisan'da Balıklıgöl Platosundan kortej yürüyüşü ile başlayacak. Şanlıurfa'mızın en önemli kesimi olan esnafımızı ve temsilcileriyle hep birlikte esnaf teşkilatları, şehit aileleri, halkımızla birlikte tüm dünyaya birlik ve beraberlik duruşunu göstereceğiz. Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen Milis Kuvvetleri ve kurtuluş mücadelesini sembolize eden çetelerin katılımı da olacak. Daha sonra 7 bölgeden katılımla mehteran gösterisi ile Meydan da kortej yürüyüşünü sona erdireceğiz. 9 Nisan'da başlayacak olan programlarımız yarışma ve ödül törenlerini de içeriyor. Gençler arasında 11 Nisanın ruhunu ve özünü anlatacak olan ödüllü resim, kompozisyon ve şiir yarışmaları düzenleyeceğiz bir tören ile de ödüllerini takdim edeceğiz. Daha sonrasında 'Kurtuluş' konulu resim sergimiz öğleden sonra 14.30 da açılacak. Akşamı saat 20.00 de ise Mehmet Akif İnan Konferans salonunda 'Kurtuluş Müzikali' gerçekleşecek" dedi.
TÜRK YILDIZLARI'NIN GELMESİ İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
11 Nisan Şanlıurfa'nın kurtuluşu etkinleri kapsamında 10 Nisan günü Türk Yıldızları Gösteri ekibiyle Şanlıurfa semalarında gösteri yapmayı planladıklarını belirten Başkan Nihat Çiftçi, "Genel Kurmay Başkanlığı ile görüşmelerimiz sürüyor. Allah'ın izniyle 11 Nisan etkinliklerinde Akrobasi uçuş ekibini Şanlıurfa'ya getirmeyi planlıyoruz" dedi.
ÖDÜLLÜ 11 NİSAN KOŞUSU
10 Nisan Pazar günü ödüllü 11 Nisan 11 Kilometrelik Kurtuluş Koşusunun startını vereceklerini belirten Başkan Nihat Çiftçi," 10 Nisan saat 09.00'da tarihi mekanlarda bulunan Hasan Paşa Camii önünde başlayacak koşu ile; Atatürk Bulvarı Cumhuriyet Caddesi, Uçak Savar Kavşağı, Tayip Erdoğan Bulvarı, Abide Kavşağı, Rabia Meydanı, Topçu Meydanı, Lekler Caddesinden Balıklıgöl platasunda son bulacak" şeklinde konuştu.
ŞEHİTLER İÇİN MEVLİD OKUNACAK
Düzenlenen programlar kapsamında Şehitler için mevlid programı yapacaklarını belirten Başkan Nihat Çiftçi, "Vefa Berat Takdimi olacak ve şehitlerimiz için Mevlit okutacağız. Mevlit sonrası Urfa'nın değerleri Vefa Buluşmalarını gerçekleştirerek eskileri yad edip gelecek nesillerimize bu güzel miraslarımızı aktaracağız" dedi.
DEV PROJELERİN TEMELİ ATILACAK
11 Nisan Etkinlikleri kapsamında dev projelerimizin temel atma törenlerini gerçekleştireceklerini belirten Başkan Nihat Çiftçi, "11 Nisan pazar günü saat 10.30'da Büyükşehir Belediyesi Mehmet Akif İnan Konferans ve Sergi Salonunda 'Kurtuluş Töreni Konferansı' gerçekleştireceğiz. Düzenlenen programda Şanlıurfa'nın kurtuluşu çeşitli gösterilerle sergilenecek. Ardından Büyükşehir belediyesi olarak başlatmış olduğumuz büyük projelerimizin 'Temel Atma Töreni'ni gerçekleştireceğiz. Daha sonrasında Müslüm Akalın'ın anlatımıyla 'Kurtuluş Söyleşisi' gerçekleştirerek programı sonlandıracağız" şeklinde konuştu.
Sohbet havasında geçen toplantıda, STK Temsilcileri de bir bir önerlerini Başkan Nihat Çiftçi'ye ilettiler.
Kurtuluş Savaşında Urfa, 11 Nisan Urfa'nın kurtuluşu
Mondros Mütarekenâmesinin 7. maddesinde yer alan Müttefikler, güvenlerini tehdit edecek bir durum ortaya çıktığında herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına haiz olacaklardır hükmü, Urfayı işgale gerekçe yapılarak 24 Mart 1919 (bazı kaynaklara göre 7 Mart 1919) tarihinde Urfa, İngilizler tarafından işgal edildi.
Bir İngiliz yarbayı, iki subay ve bir zırhlı otomobille geldikleri Urfada İngiliz Kumandan, ziyaret ettiği Mutasarrıf Nusret Beye Galip bir hükümetin askeri neden karşılanmıyor? diye sorduğunda ondan Haksız yere memleketi işgal eden bir kuvveti karşılamaya çıkmak bir Türk mutasarrıfına yakışmaz. Bir misafir gibi gelseydiniz, sizi Birecikde karşılardım cevabını alıyordu.
200 kişilik bir piyade bölüğü, bir zırhlı, 6 yük ve 3 binek olmak üzere 10 otomobil ve 50 yük arabasıyla Urfayı işgal eden İngilizler, ertesi gün Urfada bulunan 1. Süvari Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Beyden Alayın Urfayı terketmesini istediler. Durum, üst makamlara bildirilerek ve Urfada bir subay komutasında bir süvari takımı bırakılarak Alay, Karaköprüye, daha sonra da Sivereke çekildi.
İngilizler, yörede bulundukları süre içerisinde özellikle aşiretlerle ilişki kurmaya çalıştılar. Özel bir önem verdikleri Milli Aşireti reisi İbrahim Paşanın oğlu Mahmud Beye, Kürt Lawrenceı olarak adlandırılan Binbaşı Noel ve Yüzbaşı Woolleyi gönderip Kafkasya ile Mezopotamya arasında kurulabilecek bir tampon bölge için yoklamalar yaptılar. Bununla da yetinmeyerek Halepdeki İngiliz Generali Barrow, Mahmud Beyi 30 Haziranda Urfaya davet etti. Mahmud Bey, nasıl davranması gerektiğini sorduğu 13. Kolordudan aldığı talimat çerçevesinde buluşmaya gitmedi. Suruç civarında aşiretle yapılan toplantıda ise Ketkanlı aşiret reisi Basravi, kendisiyle aşiretinin Osmanlı tebaası olmayacağını, eski dostu bulunan İngilizler kabul etmediği takdirde herhangi bir ecnebi devletin tebaası olacağını ve bunlar da kabul etmediği takdirde Arap hükümetlerine katılacağını söyledi.
İngilizlerin şehir merkezindeki Ermenilere duyduğu ilgi, onlara Ermeni mahallelerinde silah talimi yaptırmaya kadar gidiyordu. İngilizlerle birlikte Urfaya gelen Ermeni gönüllülerinin üstlendiği bu talimlerden başka Ermeniler ikide bir dükkânlarını kapatıp evlerine çekiliyor, çanlar çalıyorlar, asayişsizlik havası yaratmaya çalışıyorlar ve İngilizlere istihbarat çalışmalarında yardımcı oluyorlardı.
Mutasarrıf Nusret Beyin davranışı, İngilizlerin hoşlarına gitmediği için tehcir bahânesiyle görevinden azledilerek İstanbula gönderildi. Ancak Nusret Beyin 6. Ordu Kumandanı Ali İhsan Paşanın tavsiyesiyle oluşturduğu milis kuvvetlerinin silahları henüz toplanmamıştı. Erzurum Kongresi için yapılan davete katılabileceğini mutasarrıfa tebliğ eden Müftü Hasan Efendiye hayranlık duyan Jandarma Kumandanı Binbaşı Ali Rıza Bey, Erzurum Kongresinin beyannamesini Milli aşiret reisi Mahmud Beyden elde edince, dağılan milis kuvvetlerini bir cemiyet olarak örgütlemek düşüncesini, mutasarrıf olarak Nusret Beyin yerine atanan Ali Rıza Beye açmış ve Meclis-i İdare azasından Hacı Kâmilzâde Hacı Mustafa aracılığıyla kurulan temas sonucu 4-5 Eylül 1919 gecesi Güllüzâde Hacı Osman Efendinin evinde toplanan eşraf ve aydınlar, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin temellerini atmışlar ve bu toplantıda bulunanlar, halk arasında Onikiler olarak adlandırılmışlardır. Kurtuluşa kadar mücâdele edileceğine Kurân-ı Kerim üzerine and içen ve Jandarma Kumandanı Binbaşı Ali Rıza Bey başkanlığında toplanan 12 reis şunlardı:
1. Mecli-i İdâre eski azalarından Belediye Reisi Hacı Kâmilzâde Hacı Mustafa Efendi.
2. Barutçuzâde Hacı İmam Efendi
3. Eşraftan Tüccâr Hacı Kâmilzâde Hacı Mustafa Reşid Efendi.
4. Mollazâde Mahmud Efendi.
5. Polis Komiserliğinden Mustafi Arabikâtibizâde Şakir Efendi.
6. Güllüzâde Osman Efendi.
7. Esnaftan Şellizâde Ali Ağa.
8. Tüccârdan Nebozâde Hacı İmam Efendi.
9. Eşraftan Hacı Bedirağazâde Halil Ağa.
10. Jandarma Tabur mülhakı İzmirli Adil Hulusi Efendi.
11. Takım kumandanlarından Mülazım-ı Evvel Hüseyin Pertev Efendi.
12. Jandarma Çavuşu Sofi oğlu Hacı Mustafa Çavuş.
Cemiyetin kuruluşu Sivasta Heyet-i Temsiliye Başkanlığına bildirildi ve alınan cevapta örgütlenmenin genişletilmesi, 13. Kolordu Kumandanlığı Kurmay Başkanlığı ve Mardindeki 5. Tümen Kumandanıyla temas kurulması istendi. Bunun üzerine Arabikatibizâde Şakir Efendi ve Mollazâde Mahmud Efendiler, 13. Kolordu Kurmay Başkanı Halit Bey ile muhabere etmek amacıyla Sivereke gittiler.
Ekim ayı içerisinde İngilizlere işgal edilen yerlerin Fransızlara devredileceği söylentileri yaygınlaştı. 15 Eylül 1919 tarihinde Pariste yapılan ve Suriye İtilafnamesi olarak da bilinen Suriye ve Kilikyada İşgal Kuvvetlerinin Değiştirilmesine İlişkin İngiliz-Fransız Anlaşmasına göre Urfa ve çevresi Fransızlara verilecekti. Fransız Generali E. Bremondun Tarihimizde Fransanın başına konan talih kuşunu bir defa daha ürkütüp kaçırdığı elemli bir devre dediği Kilikya olarak adlandırılan bölgenin işgali bu şekilde kararlaştırılırken, Mustafa Kemal Fransız işgalini haksızlık üstüne haksızlık olarak nitelendiriyor ve bu bölgelerin Fransızlara işgal ettirilmemesini istiyor ve 13. Kolordu Kumandanlığına çektiği bir telgrafla İngilizlerin Urfayı boşaltmasından sonra, Urfadan çekilen 1. Süvari Alayı ile Urfanın derhal işgaliyle Fransız işgalinin bu şekilde önlenmesi gerektiğini bildiriyor. Ancak 13. Kolordu Kumandanı, bu hususta hükümetten onay alamıyordu. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Urfa Müftüsü ve eşrafına çektiği telgrafta Göç doğru değildir. Milli örgütlenişi genişletin. Her türlü haksızlığı protesto ve icabında fiilen reddedin talimatını veriyordu.
Ancak fiili hiçbir hareket vuku bulmuyor ve İngilizler Ekim ayı sonunda Urfayı boşaltarak Fransızlara teslim ediyorlar, fakat Fransızlar gelmeden önce Urfalılara silah dağıtmayı da unutmuyorlardı. Nusret Beyin İngilizlere karşı davranışıyla azlolunduğunu bilen Mutasarrıf Ali Rıza Bey, Fransız kumandanını ayakta karşılıyor ve daha önceki uysal ve durumu idare edici davranışlarıyla sinirlendirdiği Mustafa Kemalden başka, 13. kolordu Kumandanlığının da tepkisine neden oluyordu.
Fransız kuvvetlerinin komutanı Binbaşı Hauger ve siyasi yönetici Yüzbaşı Sajous, hükümet dairesinde bütün memurları toplayarak her memurun nerede olduğunu, harpten önce hangi yerlerde bulunduklarını ve adlarını sordular. Bütün memurların görevlerini günü gününe yapmalarını isteyerek Osmanlı Hükümeti ile Fransız Cumhuriyetinin pek eski dostlar olduklarını, iki milletin de harp etmek amacında değilken istemeyerek bir harp meydana geldiğini belirttiler ve jandarmaların iyi çalışmasını, Fransız subaylarıyla iyi geçinilmesini tavsiye ettiler.
Kasım ayı içerisinde Binbaşı Ali Rıza Bey, aşiretleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine katmaya çalıştı. Harrandaki İmam Bakırda Arap aşiretlerini toplayarak hepsini İmam Bakırın kabri ve Kurân üzerine yemin ettirdi. Toplantıya Geysi aşiretinin bütün kabileleri katıldığı halde, Siyala reisi Salih el-Abdullah katılmadı. Ve istenmesine rağmen yağma ettiği Kısas Köyünün eşyalarını getirmedi ve toplantıyı Fransızlara ihbar etti. Yüzbaşı Sajousun durumu Carablusa bildirmesi üzerine de Yarbay Depoir Urfaya gelerek Binbaşı Ali Rıza Beyi karargaha davet etti. Binbaşı Ali Rıza Beyin cevaplarından tatmin olmayan Fransız kumandan, Ali Rıza Beye tutuklu olduğunu, Adana üzerinden İstanbula gönderileceğini söyledi ve azledildiğini mutasarrıflığa bildirdi. Ali Rıza Bey, Taburun devri teslimi gerekçesiyle aldığı izinden yararlanarak Sivereke doğru firar etti. Fransızlar, bölgeye Ali Rıza Beyin girmesini yasakladılar. Bölgeye girmesine hoşgörülü davrananlara para ve hapis cezası verileceğini ve kendilerine teslim edene 500 lira ödül vereceklerini bir bildiriyle mutasarrıflığa tebliğ ettiler.
Ali Rıza Beyın firarına büyük tepki duyan Fransızlar, Urfa halkına ve idareye karşı davranışlarını sertleştirdiler. İlk olarak Suruç Kaymakamı Mesut Bey ve Suruç Jandarma Kumandanlığına vekalet eden Onikilerden Mülazım-ı Evvel Hüseyin Pertev Efendiyi tutuklatarak, Adana yoluyla İstanbula gönderdiler. Ardından Kürt ve Arap reislerinin Fransızlarla görüşmelerini engellemeyi, Fransızların savunduğu özgürlük ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle cezalandıracaklarını mutasarrıfa bildirdiler. Ertesi gün de Fransız işgalindeki bölgelere gidecek kişilere verilecek seyahat belgelerinin Fransızlarca vize edilmesi mecburiyetini getirdiler.
Milli Mücâdele yanlılarına göz açtırmamayı kafasına koyan Fransız işgal komutanlığı, Aralık ayında eşraftan dört kişinin ihbarı üzerine Binbaşı Ali Rıza Bey ile mektuplaştığı öne sürülen Siverekli Ali Efendiyi tutuklayarak 200 Türk altını para cezasına çarptırdılar. Bucak aşireti mensubu Ali Efendinin tutuklanması, aşiretlerde rahatsızlık doğurduğundan Badıllı aşireti reisi Sait Bey, Ali Efendinin tahliye edilmemesi halinde aşiretlerle Urfaya hücum edileceğini bir mektupla Fransızlara bildirdi. Sait Beyin ikinci mektubu Ali Efendinin tahliyesini sağladı. Ancak Fransızlar, mülki idare üzerindeki baskılarını sürdürdüler. Memurların yaptıkları görevlere atanmalarından Urfa Belediyesinin bütçesine kadar her işe karışmaya devam ettiler.
Bu sıralarda Mardindeki 5. Tümen Komutanı Yarbay Kenan Bey tarafından özel görevle Urfaya gönderilen Seyit Mehmet Efendi adındaki görevli, verdiği raporda, Urfada iki cemiyet, iki fikrin bulunduğunu, Mutasarrıf, Şükrü Nasih Bey (Son Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi) ve arkadaşlarının bir harekât-ı ihtilaliyle yapılmayarak siyasi çatışmada bulunmak, diğerlerinin ise bir kıyım yapmak fikrinde bulunduklarını belirtiyordu. Bu son görüştekiler Binbaşı Ali Rıza Beyin görüşlerini paylaşanlardı. Mutasarrıf Ali Rıza Bey kendisinin, Fransızların tutuklamaları üzerine firar Binbaşı Ali Rıza Beyin memleketin başına bir felâket getirecek mahiyette işlere kalkıştığından, fikrini iştirak eylemediğini Kenan Beye bildiriyor, şu sıra ayaklanmanın doğru olmayacağı görüşünü savunuyordu. Mutasarrıf Ali Rıza Beyin bu yumuşak tavrı, milli mücâdele yanlılarını rahatsız ediyor, sözgelimi Milli aşireti reisi Mahmud Beyin Mutasarrıf Ali Rıza Bey, âmal ve maksad-ı milliye tecviz etmiyor, âmal-ı milliyeyi takip edenleri tenkid ediyor biçiminde 13. Kolorduya yakınmasına neden oluyordu.
Binbaşı Ali Rıza Beyin yerine Urfa Jandarma Komutanlığına atanan Yüzbaşı Ali Saip Bey, Aralık ayı sonunda Urfaya geldi. Emekli Binbaşı İhsan Bey, Harran Kaymakamı Şevket Bey, Baytar Müfettişi Adil Bey, Meclis-i Mebusan azası Ali Efendi, Belediye Reisi Hacı Mustafa Efendi, Barutçuzâde Hacı İmam Efendi ve Bedirağazâde Halil Ağa ile görüştü ve ayaklanma düşüncesini onlara açtı. Onlardan tasvip görünce, 15 Ocakta bir ayaklanma planı hazırladı. Buna göre, 15 Ocak günü saat 8de aşiret reisleri Urfa, Telebyâd ve Arappınarındaki Fransız işgal kuvveti kumandanlıklarına birer ültimatom verecekler ve Fransızlara Urfayı boşaltmaları için 24 saat mühlet tanıyacaklardı. Fransızlar ültimatomu reddettikleri takdirde Aneze aşireti reisi Haçım Bey, şimendifer hattının Siftek ile Fırat arasını tahrip ederek telgraf hatlarını kesecek, Suruç aşiretleri Suruç ve Arappınarındaki Fransız kuvvetlerini püskürtecek, Dögerli Badıllı, merkez sancağına bağlı aşiretlerinle Kuva-i Milliye ve Jandarma kuvvetleri de Urfadaki Fransız kuvvetlerini çıkaracak ve Urfa ile diğer yerler arasındaki telgraf hatlarını keseceklerdi. Aşiret reislerinin Fransızlara verecekleri ültimatom metni şu şekilde hazırlanmıştı:
Gerek Wilson ilkelerine ve gerekse Mondros Mütarekenamesi hükümlerine aykırı olarak memleketi sebepsiz işgalinizi şiddetle red ve protesto eder ve kısa bir müddet içinde bulunduğunuz yeri boşaltmadığınız takdirde zorla savaşılarak çıkartılmanız yoluna gidileceğinden, bu suretle akacak kanların sorumluluğu tamamen size ait olacaktır.
Ocak ayının 14ünde Fransız Albay Normandın Urfaya uğraması dolayısıyla Fransız Kumandanlığında verilen çay ziyafetine çağrılan Ali Saip Bey, gizlice aşiretlere gönderdiği harekat planının Fransızlarca öğrenildiğini anladı ve aynı akşam bir grup arkadaşıyla Urfadan firar etti. Fransızlar Urfada kalan Mülâzım-ı Evvel Adil Hulusi Efendiyi karargâha çağırıp sıkıştırıp sorguladılar ve Ali Saip Beyin ne amaçla kaçtığını öğrenmeye çalıştılar. Bu arada da kaldıkları binalarda tahkimat yapmaya başladılar.
Ocak ayının 24ünde iki Fransız askerinin kadınların bulunduğu Vezir Hamamına girmeleri şehirde büyük tepki yarattı. Ertesi gün Mutasarrıf Ali Rıza Bey olayı protesto etti:
Fransız Hakimi Siyasisine;
Kanunusaninin 24 Ocak Cumartesi günü saat alaturka 9 kararlarında Sarayönü Çarşısında kain Vezir Hamamında çıplak olarak yıkanmakta bulunan kadınların bulundukları sırada Fransız Kıta-yı askeriyesinden iki neferin sarhoş olarak mezkur hamama duhul ettiği polis idaresinde tanzim edilen ve bir suretle leffen irsal olunan zabıtnameyle tezahur etmiştir.
Kadınlara mahsus olan bir hamama erkeklerin girebilmesi hiçbir din ve mezhebin kabul edemeyeceği efalden olmak cihetle katiyyen gayr-ı caiz olmakla beraber beynel-halal bir hadise-i müessifeyi mucip olabilmesi mütehammil olduğundan eşkal ve kıyafetler mezkur zabıtnamede musarih olan mezur Fransız neferleri hakkında icap eden muamele-i enbitahiyenin tasrihi icrasiyle beraber adem tekerrürü esbabının istikmalini ehemmiyetle temenni olunur efendim.
Mutasarrıf Ali Rıza
25 Ocakta Mustafa Kemalin kolordulara genelgesi yayınlandı. Buna göre Fransızlar aleyhine Kuvayi Milliyenin harekete geçmesinin daha fazla ertelenmesinde mahzurlar vardı. Peyderpey başlatılacak ayaklanmanın birinci dönemi Urfadan başlayacaktı. Üstüste gelen olaylar halkın zaten sabrını taşırmıştı. Mutasarrıf Ali Rıza Bey, 13. Kolorduya çektiği telgrafta Urfada kıyamın hissedilmekte olduğunu bildiriyordu. Nitekim Ali Saip Beyin beyannamesini alan aşiretler Suruçda işe başlamışlardı bile. Aneze aşireti reisi Haçım Bey ile Berazi aşireti reisi Mustafa Bey, tren hattının bazı bölümlerini tahirip etmişler ve Fransızlara 24 saat içinde çekilmeleri için ültimatom vermişlerdi. Milli aşireti reisi Mahmud Bey, kolordudan kendilerine sahip çıkılmasını istemiş, artık protestolarla reisleri yatıştıramadığını, Fransızların bölgedeki Ermenileri silahlandırarak ve onları kendi askerleri arasına sokarak katliam yaparcasına hareketler yapmaya devam ederlerse, kıyamın yalnız Urfada değil, her tarafta yapılacağını bildiriyor. Fransız kumandanı ise, Urfa Mutasarrıfına gönderdiği yazıda Ermenilere asker elbisesi giydirdikleri iddialarının doğru olmadığını bildiriyordu.
Siverekte aşiretlerle görüşüp Siverek halkının ve Müdafa-yı Hukuk Cemiyetinin tam desteğini alan Ali Saip Bey, 6 Şubatta aşiret kuvvetleriyle beraber Urfaya doğru hareket etti. Ertesi gün Karaköprüde diğer aşiretlerle buluşacak olan Ali Saip Bey, Kuvayı Milliye Kumandanı Namık imzasıyla Fransızların 24 saat içinde Urfayı boşaltmaları için bir ültimatom gönderdiyse de Fransız kumandanından gelen cevapta, Urfanın boşaltılmasına General Gouraurun karar verebileceği belirtildi. Toplanın kuvvetlerle 9 Şubatta Urfaya girildi. Bir tutanak yapılarak cephâne, ağalar arasında paylaşıldı. Hapishânenin boşaltılması sırasında tahliyeden habersiz nöbetçinin firar var zannıyla bir el uyarı ateşi atması, siperlerde bekleyen Fransızların şehre şiddetli bir ateş açması sonucunu doğurdu, bundan sonraki günler, artık karşılıklı ateşle geçecekti. Artık Fransızlar, müstahkem binalarda kuşatma altındaydılar.
17 Şubat tarihinde, şehirde teşkil edilen milis bölükleri komutanlarından Yedek Subay Akif (Sözeri) kumandanlığında bir kuvvet Fransızların işgalindeki Külaflı Tepesini zaptederek Fransızların çekilmelerini sağladı. 20 Şubatta Ermenilerle Fransızların haberleşme noktası olan Bediüzzaman karakolu, İzollu aşiret reisi Bozam Bey komutasına verilen kuvvetlerle zaptedildi.
Kış bütün gücüyle bastırmış, kar fırtınası başlamıştı. Ali Saip Bey, iki günde bir Fransız kumandanına şehri boşaltmaları için haber gönderiyor, ama Fransızlardan ilk günkü cevabı alıyordu. Fransızların müstahkem binalardan nasıl çıkarılacakları tartışılırken, binalara giden suyun yolu değiştiriliyor, Fransızların erzak sıkıntılarına bir de su sıkıntısı ekleniyordu. Ancak İsviçreli Dr. Fischer, Fransızların bulundukları binalardaki gizli kuyuları göstererek Fransızları susuzluktan kurtarıyordu.
28 Şubat tarihinde düşman karargâhına ikiyüz metredeki Karalökün Bağına bir hücum planlandı. Yedek Subay Ahmet Mestçinin de bulunduğu kuvvetler, bağa hücum ettiklerinde Fransızlar şiddetli hücuma dayanamayıp teslim olacaklarını bildirdiklerinde, muharebe dışı kalması kararlaştırılan Ermeni Yetimhânesinden açılan yan ateşi mücâhitleri avladı. Kemancızâde Fuat Efendi ve Ahmet Mestçi yaralandılar. Rastgeldizâde Hacı Ahmet Efendi, Teyfur, Mamıki ve Muhacir Arif şehid oldular. Ali Saip Bey, Ermeni Yetimhânesi Müdiresi Miss Holmese ve Dr. Fischere yazarak protesto ettiyse de Yetimhaneden ateş açıldığı inkâr edildi.
Mart başlarında Mülazım Kemal kumandasında 2 top Siverekten Urfaya getirildi. Aşiret kuvvetleri ve çetelerle birlikte genel bir taarruz kararlaştırıldı. Buna göre, Fransızların işgali altındaki Kürkçüzâde Osman Efendi, Kürkçüzâde Mahmud Nedim Efendi ve Şişkonun evine hücum edilecekti. 4 Mart günü gelen topların desteğinde mücâdelenin en etkili taarruzu başlatıldı. Birkaç kez Fransız mevzilerine girildiği halde, kuvvetlerimiz püskürtüldü. Çok kanlı ve şiddetli geçen taarruzda Urfalılar çok kayıp verdiler. Yalnız tanınanların sayısı 82 idi. Buna köylülerden ve sahibi tarafından götürülen şehidler dahil değildi. Hastane dolmuştu. Bir Fransız subayının Türkler yarın da aynı şiddetle hücuma devam ederlerse dayanamayız. Geceyi dehşetli bir korku içerisinde geçirdik dediği saldırıda, topların irca yayı kırıldığı için müstahkem binalar yeterince dövülememiş, muharebe disiplinsizliği yüzünden büyük kayıplar verilmişti. Mustafa Kemal de, Urfa ve civarındaki aşiret ve Müdaafa-yı Hukuk cemiyetlerinin kendilerine top, cephâne vs. için müracaatlarına karşılık, 13. Kolordu Kumandanlığıyla 5. Tümen Kumandanlıklarına çektiği telgrafta Urfada yalnız birkaç binada düşman bulunmasına nazaran telaş etmeye mahal olmadığını belirtiyor ve Anlaşıldığına göre, Urfadaki işler harpten ve askerlikten anlamayan adamlar tarafından idare olunuyor. Oradakilere baş olacak münasip bir zatın kolorduca gönderilmesinin münasip olduğu fikrindeyiz diyordu.
Bu arada Ali Saip Beye, verilen büyük kayıplardan dolayı tepkiler başlamıştı. 13. Kolorduya bağlı 2. Tümen kumandanı Yarbay Akif Bey, Sivereke gelip Kolorduya verdiği raporda Aşayir ve ahaliyi kumanda, muhal denecek kadar güç bir şey olduğu müsellem olduğundan Urfa Kuvayı Milliye Kumandanına bir hoşnutsuzluk vardır diyordu.
Bir taraftan kayıplar, bir taraftan Fransızlara imdat geleceği haberleri halkın moralini bozuyordu. Urfa ahalisi, 19 Martta Karaköprüden Heyet-i Temsiliye Başkanlığına çektiği telgrafta, 13. Kolordu Komutanlığına muntazam kuvvetlerin gönderilmesi için yaptıkları başvuruya cevap alamadıklarını, 2 saat içinde muntazam gönderileceğine dair cevap alınamazsa, Urfaya dönüp Urfalılara başlarının çaresine bakmalarına mecbur olduklarını tebliğ edeceğiz; diyorlardı. Mustafa Kemal bunun üzerine, 13. Kolordu Kumandanlığına bir miktar muntazam kuvvetin milli kuvvetler görünümünde Urfaya gönderilmesini istiyor, 13. Kolordu Kumandanlığı muntazam kuvvetlerin işe karıştırılmasının Fransaya harp ilanı anlamına geleceği gerekçesiyle bundan kaçınıyordu.
Bu arada yakalanan bir Fransız casusunun üzerinde çıkan pusulada, Fransızların erzak bakımından son derece sıkıntılı oldukları öğreniliyordu. 30 Marta Şişkonun Bağındaki ağılda (bugünkü Müzenin yeri) bulunan Fransız askerlerine baskın yapmayı planlayan ve Nino Hacı Bekirin Hanından (bugünkü Topçu Hanı) hareket eden Yedeksubaylardan Muradın oğlu Hacı Osman (Keskinkılıç) kumandasındaki Badıllı aşiret kuvvetleri, Fransızların uyanık bulunmaları nedeniyle şiddetli ateşle karşılaştılar ve 7 şehit, 3 yaralı verdiler. Ertesi gün, erzak elde etmek için şehre karşı hücum düzenleyen Fransızlar, çetelerin ateşiyle karşılaştı ve geri çekildi.
Nisan ayı başlarında, bekledikleri yardımdan ümitlerini kesen Fransızların erzakları bitmiş, Urfayı boşaltmayı düşünür olmuşlardı. Ancak öyle bir formül bulunmalıydı ki, Urfayı Fransanın şerefine uygun bir şekilde boşaltmalıydılar. Bulunan formül de şuydu: Urfadaki Ermeniler, Fransızlara açlığa düştükleri gerekçesiyle başvuracaklar, Fransızlar da onların hatırı için Urfayı boşaltacaklardı. Urfadaki Ermeni cemaati, Fransızların bu formülüne itiraz ettiler. Eğer böyle bir şey olursa Urfalılar, Fransızlar Ermeniler için geldiler, yine onların hatırı için Urfayı terkediyorlar diye düşüneceklerdi ve bu da Ermeniler için çok kötü olacaktı. Sajous, teklif yaptığı Ermeni cemaati liderlerinden Dr. Beşliyana Doktor, bundan böyle bu Ermeni kalbidir diyerek kalbini göstermesine rağmen, Ermenileri ikna edemedi. Dr. Beşliyan diyordu ki, Velhasıl anladık ki, Fransızlar bizi kurbanlık koyun gibi Hacı Mustafaya bırakıp kendileri şerefle sıvışmak peşinde. Yani kasap yağ derdinde, keçi can derdinde.
Ermenilerin bu çözümü reddetmeleri üzerine İsviçreli Dr. Fischer, bu görevi üstlenip Ermenilerin açlığını ileri sürerek Fransızların Urfayı tahliye için görüşebileceklerini şartlarla beraber mutasarrıflığa bildirdi. Sonradan Ali Saip Köprüsü adı verilen Millet Köprüsü üzerinde 9 Nisan günü Mutasarrıf Ali Rıza Bey, Ali Saip Bey, Belediye Reise Hacı Mustafa, Fransız Kumandanı Hauger, Yüzbaşı Sajous ve Dr. Beşliyan buluştular. Şartlar görüşüldü, anlaşmaya varıldı. Fransızların tahliye şartları şunlardı:
1. Ermenilerin hayatlarının korunması.
2. Amerikalıların hayatlarının ve mallarının korunması
3. Urfada ölen Fransızların mezarına saygı gösterilmesi.
4. Carablusa kadar ağırlıkların taşınması için 60 deve ve 25 yük arabasının verilmesi.
5. 17 Şubatta esir edilen Fransız askerlerinin geri verilmesi.
6. Urfa eşrafından 10 kişinin Carablusa kadar kendilerine eşlik etmesi.
7. Dr. Fischer hastanesinden bulunup taşınması mümkün olmayan yaralıların hayatlarının korunması.
8. Fransız kuvvetlerinin gidecekleri yere kadar güvendiklerinin korunması.
9. Savaşmaya derhal son verilmesi.
10. Düzenlenecek andlaşma hükümlerinin bir taraftan işgal kumandanı, diğer taraftan mutasarrıf, belediye reisi ve Kuva-yı Milliye kumandanınca imza edilip onaylanması
Diğer şartlar kabul edilmekle birlikte, 6.maddedeki eşraftan 10 kişi yerine Teğmen Ömer İzzet Efendi (Durakbaşı) komutasında 10 jandarma eri refakatçi olarak verildi.
10 Nisanı 11 Nisana bağlayan yarı gece Fransız kuvvetleri, Hastane ve Hızmalı Köprü yolunu izleyerek iki koldan Suruç yönüne doğru yola çıktı. Sabah saatlerinde silah sesleri gelmeye başladığında Fransız kuvvetlerini arkadan izleyen Teğmen Halil Münir Efendiden Ali Saip Beye şu rapor geldi:
Düşman öncüsü, bilhassa öncüde bulunan Ermenilerin yolda rastladıkları aşiretlere ve bilhassa yol üzerindeki köylülere ateş etmeleri üzerine Şebeke Boğazında şiddetli bir çatışma başladı. Kumandan, Fransız kuvvetlerine savaş düzeni aldırdı. Bize karşı da ateş etmeye başladılar. Urfa yolunu koruma altında bulunduruyorum, durumumuz tehlikelidir, acele etmenizi bekliyorum. Bu sırada halk ve aşiretler akın akın olay yerine gidiyordu. Olay yerine hareket eden Ali Saip Bey, yarı yolda Ömer İzzet Efendi ile karşılaştı. Ömer İzzet Efendiden durumu öğrenen Ali Saip, olay yerine vardığında Sajous ve subaylar öldürülmüş yerde yatıyorlardı. Muharebe sonucunda kalan 100 Fransız askeri de esir edilerek Urfaya getirilmişti.