banner2
Öne Çıkanlar haber Urfa karbonmonoksit Balıklıgöl Tomas Wiesner

İşte AK Parti-Gülen savaşını bitirecek formül

Haber7’deki yazısında İslam tarihinin sayısız, “muhabbete adavet” (Emeviyet) “adavete muhabbet” (Şia) pratikleriyle dolup taştığını ifade eden Bulut, “Bütün acılar, fitneler, yıkımlar öyle gelmiş” dedi.

Son iki ay inzivaya çekilerek Kur’an, Hadis ve çeşitli eserlere yoğunlaştığını hatırlatan Bulut, yazısında şu görüşleri dile getirdi:

YA DÜŞMANLIK ETMEYİ SEVİYORUZ YA MUHABBET ETMEYİ TERK ETMİŞİZ

“Şu iki ay boyunca Türkiye’de yaşananlara herhangi bir tarafın tesirinde kalmadan baktım ve gördüm ki, yaşananlar yeni bir Emevilik ve Hüseynîlik kavgası!

Ya ‘muhabbete’  adavet (düşmanlık) etmişiz ki, Emevilerin Ehli Beyte olan düşmanlığı böyle bir örnektir! Ya ‘adavete’ muhabbet etmişiz (düşmanlık etmeyi sevmişiz!) ki Alevilik ve Şiilik, böyle bir haldir.

“Emevilik” (yani iktidarlar), iktidarı elde tutmak için ‘ehli beyti’ ve onları severleri kendine “kırmızı kuvvet” yapmış! Her şer, kendi düşmanını var eder ki varlığının devamına vicdanında yer bulsun! Bu hep böyle olmuş. Ve yazık ki “adavete muhabbet” edenler (düşmanlık yapmayı sevenler) de bilerek bu oyunda rol almışlar 

“Muhabbete” adavet (düşmanlık), ne kadar batıl ve insafsızlık ise “Adavete” muhabbet (Düşmanlık yapmayı sevmek) de o kadar batıldır, şeytanidir ve büyük zulümdür. Ama yazık ki İslam dünyası, dün olduğu gibi bugün de bu alışkanlığını sürdürüyor, terk etmiyor!

Ya düşmanlık etmeyi seviyoruz muhalif olarak, ya muhabbet etmeyi terk etmişiz iktidar olarak!

KAYBEDEN İSLAM OLUYOR, ÜMMET OLUYOR!

Şu da bir realite; ‘Muhabbete Adavet edenlere’ (iktidarlara) karşı, ‘adavete muhabbet ederek” -(bugünkü örneği ile Anti-Erdoğanizm) bir yere varılmıyor. İslam tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Yol o değil yani!

Şu islam tarihini mahvetmiş ‘adavet ve muhabbet kavgası’nın, günümüze yansıyan örneği Cemaat ile AK Parti kapışmasıdır. Cemaat, Tayyip Beye muhalefet edeceğim diye zındıklarla, bölücülerle, hainlerle, binlerce hukuk-ı ibâdı mahvetmiş mülhitlerle işbirliği yapmakta sakınca görmüyor. Bu hali gören iktidar da, “şu insanlar da Müslümandır, mümindir, içinde masum vardır, insaf edeyim!” demiyor, bulduğu yerde başına çöküyor! Kaybeden de İslam oluyor, ümmet oluyor!

Birisi düşmanlığı dost edinerek, güya iktidara düşmanlık edeceğim diye milletin geleceğini dinamitliyor. Öbürü de ben bunların başını ezmeliyim diyerek, facir-masum ayırımı yapmaya ihtiyaç duymuyor. “Bunların hepsi birdir, hepsi hıyanet içindedir” diyor.

Haaa şunu da söyleyeyim. Bu üç taş oyunu başlamışsa, bunun önünü alamazsınız. Ya ikisi de helak olacak ya da bir taraf yok olacak. Bu da ufukta görünmüyor!

PEKİ, ÜMMET NE YAPMALI, MİLLET NE YAPMALI?

Ben fakir diyorum ki “Hüseynîlik” (Hüseynî duruş) ile (Hz. Hüseyni (ra) tenzih ederek söylüyorum) Emeviyete karşı gelinmiyor, gelinememiş, gelinemeyecek. Bin dört yüz yıl da baş edememiş. Çünkü o yol doğru bir yol değil. Üstelik artık o tür usullerin vakti geçti. İktidar kılıçla düzeltilmez. Hz. Ömer (ra)’e “seni kılıçlarımızla düzeltiriz”, diyen sahabe, başka bir sulh yolu bilseydi eminim onu tercih ederdi. Çünkü o Ömer’e değil, yanlış harekete düşmanlık edileceğini biliyordu! Bunlar ise zata düşmanlık ediyor! Düşmanlıkları Aliye olan muhabbetten beslenmiyor, Ömer’e duydukları öfkeden kaynaklanıyor… o yüzden de muvaffak olması mümkün değildir!

Dolayısıyla Emeviyete (haksızlıkla itham ettiğiniz iktidara) karşı düşmanlıkla hareket ederseniz, sonunda haksız hale düşersiniz. Nitekim de düşmüşsünüz, tarihte de olduğu gibi.

Düşünün! İbret alın ki o gün “zalimlikle” suçladığınız Emevilikten “ehli sünnet” anlayışı doğmuştu. Buna karşılık Hak ve adalet sandığınız “Ali Taraftarığı”ndan (Hz. Ali (ra)’yi tenzih ederim) da Şia çıkmış, gulat (sapık) mezhepler çıkmış, Haricilik çıkmış, iktidara muhalefet adı altında İslamiyet’e düşmanlık çıkmış… O düşmanlık İslam’ın belini kırdı. Bu din, -Hasan Sabbah belasından sonra-  İran’dan çektiğini, hiçbir düşmandan çekmedi… Çünkü Hasan Sabbah ile birlikte İran, yüreğinde sakladığı “muhabbete düşmanlık” anlayışını (yani ehlisünnete sürekli muhalefeti/düşmanlığı) meslek haline getirmiştir!

EĞER ŞU CEMAAT HAKİKATEN RİSALE-İ NURDAN BESLENMİŞ OLSAYDI…

Şimdi cemaat de onu yapıyor. Eğer şu cemaat hakikaten Risale-i Nurdan beslenmiş olsaydı şu yollara asla tevessül etmezlerdi. Zira Risale-i Nur’un getirdiği meslek, Hüseynî (kavga ve cidal) duruş değil Hasanî Meslek’tir.  Bugüne kadar hiçbir ehli sünnet âlimi; hakiki ilim ve hikmet sahipleri iktidar ile böyle bir kavga yoluna gitmemişlerdir. Esasında bu gelenek Ehli Sünnet çizgisinde yok. Bu yol Şia âlimlerinin yoludur. Ayetullah, makamına çıkmış olanlar aynı zamanda “masum” da sayıldıkları için hem siyasete müdahale ediyorlar hem ahirete.

Bu doğru bir yol değildir. Müslümanların gerek iktidarlara karşı takip etmeleri gereken yol ve yöntem, gerekse iktidara gelmeleri için ortaya koymaları gereken hareket ve üslup da bu değildir. Onların yol ve yöntemi Hasani Meslek olabilir!.

MERKEZ NURCULARA DA CİDDİ İŞ DÜŞÜYOR

Onun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek isteyenler, Risale-i Nur’daki, siyasi düsturlara ve ilkelere baksınlar. Sadece Münazarat’ı tetkik etseler bile onun umdelerini bulacaklar.

Zira medenilere galebe ikna iledir. Kavga ve itham ile değil. Dâhilde cihad olmaz, harice karşı olan cihat ise Kur’an ahlakı ve ilkeleri ile yapılır.

Bu gidişat ve çekişmelere bir son verilmezse ve cemaatin “Adavete muhabbet” (İktidara düşmanlık yapmayı sevmek!) şeklindeki mücadelesi devam ederse bu millet rahat yüzü görmeyecek!

Ümmetin bir şekilde müdahil olması lazım! Bu konuda merkez nurculara da ciddi iş düşüyor. Acilen Hasanî Mesleğin ne olduğuna dair bir usul ve erkân ortaya koymalılar. Mesela neden bu iktidarı desteklediklerini umdeleri ile ortaya koymalılar. Onlar da aynı hataya düşmemeliler! “Cemaate adavetinden dolayı” iktidara yakın duruyorlarmış hissini vererek Risale mesleği temsil edilmez! Risalelerdeki gerçek siyaset mesleğini ortaya koymalılar ki iktidarın yanında durmanın, bir nanu nimet meselesi olmadığı anlaşılsın! Yani neden buna yakın, şuna uzak durduklarını, prensipler çerçevesinde ortaya koymalılar. Şu mesleğin izzeti, bunu hak ediyor!

ŞU KAVGALARIN REÇETESİ RİSALELERDE!

Üstad “Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir.” diyor. Şu mesleğin ne olduğu acilen ortaya konmalı ve hükümetlere, siyasi ekiplere sunulacak bir program haline getirilmeli. O zaman iktidara verdiğiniz destek de meşru sayılır.

Aksi takdirde, İslam ümmeti, ”Adavete muhabbet edenler” (cemaat ve benzeri) ile “muhabbete adavet edenler” (Ak Parti ve benzeri) yüzünden daha çoook acılar çekecek! 

Şu kavgaların reçetesi Risalelerde! Onu tatbik edilebilir ve sürdürülebilir bir siyaset belgesi veya tatbik edilebilir bir program haline getirmek Nur Talebesi olan hukukçuların ve siyaset bilimcilerin görevi! 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.