banner2

Her çocuk Müslüman fıtratı üzere doğar ancak, anne babanın din ilişkisine göre ve yaşadığı dine göre inanç sahibi olur. Örneğin Müslüman bir ailenin çocuğu, namaza duran aile bireylerinin yanında çocuk da namaza durup namaz kılan o büyüğünü taklit eder. Bu örnek diğer “batıl dinler” için de geçerlidir. Müslüman çocukları Cami’ye, Hıristiyan çocukları Kilise’ye, Yahudi çocukları Havra’ya Museviler ise sinagog’a giderler. Anne baba İslami olarak donanımlı ise doğan çocuk iyi bir Müslüman olarak yetişir dinini diyanetini tanır ve inancı şekillenir.

Çocuklar anne ile sevgiyi, saygıyı, baba ile de sosyalleşmeyi, kendine güvenmeyi, yani kurallara uymayı, paylaşmayı ve problem çözmeyi öğrenirler. Erkek çocuğunun baba ile özdeşleşmesi, cinsel gelişimi ve toplumsallaşma açısından önemlidir. Günümüz erkekleri kısmi olarak erkek çocuklarını ihmal ettikleri için erkek çocukları zamanlarını daha çok anneleri ile geçiriyor. Bu durum da çocukların babalarından alacağı duygusal verimi eksik bırakıyor. ‘'Eskiden benim babam senin babanı döver ‘'söylemi şimdilerde ise ‘'Benim annem senin anneni döver.'' Söylemlerine dönüşmekte ve çoğalmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre; çocukların zekâ seviyesi ile babanın ilgisi arasında pozitif bir ilişki vardır. Çünkü babanın varlığı, çocuğa uyaran yönünden daha zengin bir çevre sağlamış oluyor. Bu da çocuğun kelime hazinesini artıyor. Çocuğun zihin, dil ve sosyal gelişimine büyük katkıda bulunuyor. Babasıyla iyi ilişkileri olan çocuklar özgüveni yüksek ve kendini rahat ifade edebilen başarılı birer birey olurlar.

Babayla iyi bir ilişki, sağlam bir ruh sağlığının da tamamlayıcısı oluyor dersek yerinde olur. Babayla yapılan sağlıklı iletişimin hem çocuklukta hem de yetişkinlikte; ruhsal sorunlara ve sıkıntılara karşı, çocuğun ruh sağlığı üzerinde koruyucu etkisi bulunur. Babanın gücünü arkasında hisseden çocuklar sosyal hayatta daha dayanıklı oluyorlar. Sonuç olarak baba çocuğun yanında hiçbir şey yapmasa da hastaya verilen oksijen misalidir.  Çocuk da babadan güven ve huzur solur. Çünkü Yüce Rabbimiz babaları çocuklarına huzur ve güven hissi verecek kabiliyette yaratmıştır.

Gençlik dediğimiz dönem ise ergenliğin başlangıcında başlayıp ortalama 25 yaşına kadar süren zaman dilimidir. Birey için bu dönemin önem arz etmesinin sebeplerini ise şöyle özetleyebiliriz: Birey bu dönemde aklı belli niteliklere erişir, bedeni ve zihini olarak olgunlaşır, mensup olduğu dinin emirleri ile artık yükümlü olmaya başlar... Bireyde dini şuurun uyanışı 12-14 yaş aralığında olur. Bu yaşa kadar bireyin ailesinde görüp tanıdığı din faktörü artık kendisi için de anlam ifade etmeye başlar. Ruhi ve manevi bir yapı oluşumu başlar ve birey “Allah, cennet, cehennem, ölüm, kabir ve günah “ gibi kavramları düşünmeye başlar... Bu düşünce ve arayış tamamen duygusaldır. Ergenliğin asıl bunalımlı dönemine gelmeden önce birey ruhsal bir olgunluğa ulaşır ve mensup olduğu dini en ince ayrıntısına kadar hatta bazen aşırıya kaçarak yaşamaya başlar ve bu durum çok uzun sürmez...

14-18 yaş aralığında birey bazı şeyleri sorgulamaya, dini olarak kafasında bazı şüpheler oluşmaya başlar. Bu dönemde bireyde bağımsızlık ve güçlülük duyguları baskınlaşır ve aşırı bir tavra bürünür. Artık din onun kafasındaki sorularla çelişen bir faktör olmaya başlamıştır... Daha öncesinde ailesinden etkilenen birey bu dönemde dış dünyanın, sosyal çevresinin etkisinde daha çok kalır. Özellikle liseli yılları ve sosyal çevresinde görüp tanıdığı başka düşünce ve inançlardan etkilenmeye başlar. Yapılan araştırmalara göre kızlara göre erkekler bu evreleri daha çok yaşarlar. Yaşanılan bu çelişki ve bunalımlar tamamen duygusaldır... 17-18 yaşlarına doğru bireyde iman şüpheleri yavaş yavaş kafasından çıkmaya başlar ve yerini suçluluk ve günah duygusuna bırakır...

Bu yaşlarda cinsi duygularıyla tanışan birey günahı bu duygularla eşleştirir. Yaptığı hatalardan pişmanlık duymaya başlar ve yine yapılan araştırmalara göre yaptığı hatalardan pişmanlık duyan bireylerin% 50'sı çözüm olarak Allah'tan af dilemeyi tercih ederler... Geçirdiği bu bunalım ve sorgulamaların ardından bir bireyde dini inanç ve tutumlarının netleşmesi 19-22 yaş aralığında olur. Bir dine mensup olan bu yaşlarda olurken dinsizliği seçen birey de yine bu yaşlarda seçer... Yaşadığımız toplumda yapılan araştırmalara göre dine ilgisiz ve duyarsız olan insanların ortalama olarak toplumun %5-25 ni oluştururken, geriye kalan bireyler ise yaşamasalar bile dinin üzerlerinde bir etki oluşturduğunu düşünür ve hisseder... Selamla kalın selamette kalın.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.