banner2

               Cahiliye: Bilgisizlik manasına gelir ve İslam’dan önceki hâkim olan kültür ve hayat şeklini içine alır. Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyip heva ve heveslerinden uydurulan, insanlar tarafından konulan hükümlere ve düşüncelere uymak, cahiliye devrinin yaptığı şeylerdendir. İslam’dan önce demek; cahiliyetin bittiği, daha gelmeyeceği anlamına gelmez. Hangi asırda ve çağda cahiliye adetleri çoğalırsa, o zaman cahiliye devridir.  

        Cahiliye kavramı, hakka-hukuka-hakikate dayanmayan her türlü itikadî ve ameli unsurları kapsar.

        Cahiliye düzeninde her şey güce dayanır. Adalet; “adeta rafa kaldırılmış ve rafta unutulmuş gibidir.” Gücü yetenler zorbalık yaparlar, insanları köleleştirirler, kadınları fuhşa sürüklerler, bir mal gibi satarlar. Menfaat için adam öldürürler…

        Adamları öldürülenler adaletle değil, intikamla karşılık verirler. Cahiliye düzeninde her türlü ahlaksızlık mevcuttur.

        Kast-ettiğimiz,  günümüz yaşantısıyla cahiliye devrindeki yaşantı arasında fazla bir fark olduğunu düşünmüyorum.

        Fark şu ki: o da bazı pisliklerin, yanlışların ve sapıklıkların isminin değişmesidir. Ya da teknolojinin gelişmesiyle bazı şeylerin daha da kolaylaşmış olmasıdır. 

        Mesela; eskiden eşkıyaların dağ başında veya çölde insanları soyması, bir cahiliye âdetidir. Şimdi ise eşkıyalar şehirlere inmiş, şehirlerde kravat takıp insanları ve devleti kibarca soyuyorlar.  Aradaki fark; biri çağdaş bir şekilde, biri ilkel yollarla yapıyor olmasıdır. Yani şimdiki bu kibar hırsızların, soyguncuların ve de ahlaksızların beyefendi muamelesi ile karşılanmasıdır.

        Ensesi kalın, cebi ve göbeği şişkin olan bu beyefendiler! Cahiliye düzeninde olduğu gibi insanları fakirleştirip kendileri de saltanatlarını ve insanlara dayattırdıkları ideolojilerini ayakta tutmak için başvurmadıkları hile yoktur.

       Ellerinde bulundurdukları güçlerle (medya, banka, petrol, sermaye) ve benzeri şeylerle insanları “tüketime, modaya, çılgınlığa, bunalıma, işsizliğe zorlarlar...”  

      Cahiliye düzeninde her iş, her şey düzensizdir/uyumsuzdur,  çirkindir, maneviyattan uzaktır. Her şeylerini dünya üzerine kurmuş olan ve ona göre düşünen, nefsini tatmin etmekten başka şey bilmeyen insanlardan ne beklenir ki?

      Asrımız televizyon denen bir aletle kitleleri (her yaş grubundan insanı) ekrana kilitleyen ve kitleleri başta şiddet, tembellik, zenginliğe özendirme, kısa yoldan şöhret olma, haram malla köşeyi dönme, ahlaksızlık ve bin bir çeşit rezillik sergileyen bir tehlikeyle baş başa bırakılmıştır. İnsanların, birbirlerine olan güven, sevgi ve kardeşlik duyguları yok denecek kadar azalmıştır. Bırakınız birbirlerine yabancı olanları, toplumu ayakta tutan ve nesilleri devam ettiren, inancımıza göre kutsal sayılan ailede bile geçimsizlik, şiddet ve boşanma başını almış gitmektedir. Bir anne kendi öz çocuğunu sokağa bırakabilecek kadar merhamet duygusundan uzaklaşmıştır. 

      Şeker toplamak için kapısına gelen üç tane masum-günahsız- çocuğu içeri alıp hunharca katleden cani ile cahiliye devrindeki caniler arasında ne fark var. 

     Aracına binen genç kıza cinsel ilişki teklif eden, ret cevabı alınca; tecavüz etmeye kalkışıp genç kızın kendisini kurtarmak için kaçtığını görünce hayvani duyguları uğruna kızı kovalayarak yakalayan ve kafasını taşla ezerek öldüren sapık kişi, cahil düzenin bir oyuncağı değil-midir?

      İnsanın o yaşta tokat atmaya kıyamadığı, en sinirli anımızda bile bir tokat atarken içimizin yandığı bir çocuk, 9 yaşında bir çocuk. Ama bir kadın düşünün ki 9 yaşında ki çocuğa kıyabiliyor, onu hunharca katlediyor. Üvey evladını öldürüp parçalara bölen, sonra çöplüğe atan bir kadın ki; üveyde olsa o bir ‘anne’ bir annenin masum bir çocuğu öldürüp parçalara bölmesini düşünmek bile istemiyor insan. İnanmak, duymak bile istemiyorsun. Eminim ki keşke o anda gözlerim kör, kulaklarım sağır olsa demek geliyor içinden her merhamet ve vicdan sahibi insanın.

       İçimizi kararttın dediğinizi hissediyor gibiyim fakat: Tüm bu gayri insani ve gayri İslami hareket ve düşüncelerin yaşandığı bir cahiliye düzeninde insanın içinin yanmaması ve kararmaması mümkün değildir.

       Ki bu olaylar, bana göre farklı bir açıdan bakınca bireysel olaylar değildir. Çünkü suçları çoğu zaman toplum-düzen- sistem- hazırlar; birey de o suçu işler. Bu yaşanan vahşice olaylar; kökü cahiliye düzenine dayanan, insanlığın baş belası İzmlerin ve kapitalist düşüncelerin eserleridir. Fertleri yalnızlığa iten, paranın ve çıplaklığın kölesi haline getiren, değer yargıları bozan, cinsellik ve fuhşu yaygınlaştıran bir sistemde, bu tür olayların vuku bulması kaçınılmazdır.

       Maneviyatı kabul etmeyen, dini dışlayan resmi ideolojinin hâkim olduğu bir yerde, toplum kendini kaybeder. Dinin emirlerini ve din ahlakını reddeden bir sistemin topluma vereceği her şey; cahiliye çarkına yarayacak, toplumun geneline zarar verecektir. Bu, böyle bilinmelidir.

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.