banner2

Tarihçilerin beyanına göre, Cemiyet-i Muhammediyye olarak da bilinen İttihad-i Muhammedi Cemiyeti, siyasi bir parti olup 3 Nisan 1909'da İstanbul'da kurulmuş, ancak 31 Mart Vakasıyla birlikte (13 Nisan 1909) kapatılmıştır. Kurucusu Derviş Vahdeti, yayın organı da Volkan gazetesidir. Kurucuları arasında Feyzullah Efendizade Mehmed Sadık Efendi,  Beyazıt dersiamlarından (Profesör) Mehmed Emin Hayreti, Fatih dersiamlarından Kadızade Abdullah ve Ziyaeddin Efendi gibi isimler zikredilmektedir.
Tarihçiler İttihad-i Muhammedi cemiyetinin kurucuları arasında Bediüzzaman Said Kürdi ismini de zikretmekle birlikte,  Abdülkadır Badıllı'nın da ifade ettiği gibi, Bediüzzaman cemiyetin ilk kurucuları arasında yoktur. Daha sonra, kutsal ve mübarek kavramlar bazı kimseler tarafından kötüye kullanılmasın diye kendisi de cemiyete dâhil olmuştur. Aslında mahkeme savunmaları esnasında söylediği sözler, kendisinin cemiyetin kurucuları arasında yer almadığının açık bir kanıtıdır. Özetle öyle der:

"İşittim ki, "İtthad-i Muhammedi" adında bir cemiyet kurulmuştur. Bu mübarek ismin altında bazılarının bir yanlış hareketi olur diye büyük endişeye kapıldım.  Sonra Süheyl Paşa ve Şeyh Sadık gibi zatların, siyasetten uzak bir şekilde, cemiyeti dini ibadetlere ve sünnet-i seniyyeye uymaya tahsis ettiklerini duydum. Fakat, bu isim tüm ümmetin malıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez diye,  yine de bazılarının bu ismi belli kimselere tahsis etmelerinden endişe ettim.
Ancak amaçlarının bir olduğunu görünce ben de bu mübarek isme intisap ettim. Lakin tarif ettiğim vecihle... Bana göre bu cemiyet doğudan batıya ve kuzeyden güneye uzanan nurani bir silsileye bağlı bir dairedir. Bu daireye dâhil olanlar bu zamanda 300 milyondan fazladır. Bütün müminler bu cemiyetin mensuplarıdır. Bu cemiyetin isim defteri levh-i mahfuzdur. Yayın organları bütün İslami kitaplardır. Kulüpleri, camiler ve mescitlerdir. Merkezi haremeyn-i Şerifeyndir. Reisi Fahr-i âlemdir (a.s.v). Şeriat yüzde doksan dokuz ahlak, ibadet ve faziletten ibarettir. Yüzde bir siyasi konulardır. Onu da yetkililer düşünsün. İşte ben bu ittihadın efradındanım. Yoksa ayrılığa sebep olan siyasi fırkalardan değilim."
Bediüzzaman, Divan-ı Harb-i Örfi adlı eserinde 31 Mart Vakasının gerçek sebepleri üzerinde durmakta ve özetle şunları söylemektedir:

"Hakkın hatırını kırmayacağım, hakikati söyleyeceğim. Zira hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun. 31 Mart hadisesine sebebiyet veren yedi mesele ve onunla birlikte yedi hal nazar-ı dikkate alınsa "hakikat" tezahür eder. Onlar da şudur:

Birincisi, 31 Mart olayı, yüzde doksan dokuz nispetinde İttihat ve Terakki hükümetinin zulüm ve zorbalıkları aleyhinde yapılan bir gösteri ve kötü yönetime gösterilen bir tepkiydi.

İkincisi, Partilerin kavga meydanı haline gelen meclisteki vekilleri değiştirme yönünde bir talepti.

Üçüncüsü, olaylardan sonra tahttan indirilen padişahı bütün bütün yetkisiz kılmamaktı.

Dördüncüsü, dindar olan ve edep dairesinde yetişen askerlerin duygularına ters düşen telkinleri durdurmaktı.

Beşincisi, Çok büyütülen gazeteci Hasan Fehmi Bey'in katillerini araştırıp bulmaktı.

Altıncısı,  Kadro dışına itilen ve askeriyeden atılan "alaylı" komutanları mağdur etmemekti.

Yedincisi, hürriyet ve meşrutiyetin her türlü sefahetlere müsait bir şey olmadığını ilan edip hürriyeti şeriatın adabıyla sınırlamak, ayrıca, halkın "şeriat"ten anladığı kısas ve el kesme gibi hadlerin icra edilmesini sağlamaktı.

"Fakat zemin bataklık ve tuzaklar iyi hazırlanmıştı. Hatta mukaddes olan askeri itaati bile menfur emellerine feda etmişlerdi."

film izle - film izle

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.