banner2

Bediüzzaman Hucurat Suresinin 13. ayetini tefsir ederken, "Şu ayet-i kerimenin ifade ettiği yüksek hakikat hayat-i ictimaiyeye ait olduğu için, hayat-i ictimaiyeden çekilmek isteyen Yeni Said lisanıyla değil, belki İslamın hayat-i ictmaiyesiyle alakadar olan Eski Said lisanıyla, Kur'an-i Azimü'ş-Şana bir hizmet maksadıyla ve haksız hücumlara bir siper teşkil etmek fikriyle yazmaya mecbur oldum"  diyerek Hucurat Suresi 13. ayetinin, tüm insanlığın ve özellikle Müslümanların toplumsal hayatına baktığını ve Müslümanları bir araya getirmenin temel şartlarına işaret ettiğini ifade ediyor. Ona göre Kur'an'a ait olan her şey çok değerlidir.  İnsanların bir kadınla bir erkekten yaratıldıklarını, sonra kavim ve kabilelere ayrıldığını gösteren bu ayetin, İslam birliğinin şartlarını ifade etmesi bakımından yüksek bir hakikat ihtiva etmektedir. 

Bediüzzaman ayette geçen "Tearüf" (tanışma) kelimesinin ifade ettiği mana üzerinde durarak "ayet-i kerimenin ifade ettiği tearüf ve teavün düsturunun beyanı için" özetle şöyle diyor: "Bilindiği gibi bir ordu tugaylara, tugaylar alaylara, alaylar taburlara, taburlar bölüklere, bölükler takımlara ayrılıyor.

Bunun amacı, askerlerin değişik yönlerini ve yeteneklerini ortaya koymak ve o yeteneklere göre görev dağılımını yapmaktır. Böylece o ordunun fertleri yardımlaşma prensibiyle gerçek bir görev yerine getirmiş olacaklar ve toplumun sosyal hayatı düşmanın saldırısından korunmuş olacak.  Hiç şüphesiz ordunun muhtelif kısımlara ayrılmasından maksat, tugay ve taburların birbirilerine karşı husumet beslemeleri ve kavga etmeleri değildir.

Tıpkı bunun gibi, İslam toplumu da kabile, kavim ve gruplara ayrılmış büyük bir ordu hükmündedir. Fakat bu toplumun çok sayıda birliğini gerektiren yönler vardır. Her şeyden önce Yaratıcıları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir… Bu kadar birlikler elbette ki kardeşliği, muhabbeti ve birliği gerektiriyor. Anlaşılıyor ki, kabile ve gruplara bölünmüş olmak, şu ayetin ifade ettiği gibi, tanışmak, yardımlaşmak ve dayanışmak içindir, birbirini inkâr etmek ya da birbirileriyle kavga etmek için değildir."

Kur'an'ın ifade ettiği milliyet fikri hakkındaki görüşlerini bir paragrafta izah eden Bediüzzaman, özellikle zalim Avrupa yöneticilerinin tahrikiyle gelişme gösteren günümüz milliyetçilik hareketlerine dikkat çekerek şöyle diyor: "Milliyet fikri bu asırda çok ileri gitmiş, özellikle de dessas Avrupa zalimleri, parçalayıp yutsunlar diye bu fikri Müslümanlar içinde menfi bir şekilde uyandırıyorlar."

Bediüzzaman'a göre milliyet fikri içinde nefsanî bir zevk, gafletkarane bir lezzet ve uğursuzca bir güç vardır.  Onun için bu zamanda sosyal hayatın içinde olanları bu zevkten vazgeçirmek mümkün görünmediği için onlara "milliyetçilik yapmayınız"" denilmez.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.