banner2
Türkiye geçmişten beri hep Almanya’ya baskı yapar, her fırsatta dile getirir ve ister, Almanya’da yaşayan Türklere anadilde eğitim hakkı verilsin diye. Buna Sayın başbakan Erdoğan’da dâhil, çünkü Almanya da ki konuşmalarında bunu dile getirmiştir zaman zaman. Belki bu haklı bir taleptir, buna karşı çıkmıyoruz ve yadırgamıyoruz ama sıra anavatanlarında ki mazlum Kürt halkına gelince, bu haklı talebe yok, olmaz, bu bölücülüktür diyorlar, işte tamda bam telinin kırılma noktası bu.
Misafir olan kendi vatandaşlarınız, soydaşlarınız için ana dilde eğitim hakkı isterken, kendi öz vatanlarında yaşayan, anayurtlarında ki halklara gelince ana dilde eğitim hakkınız yok demek; en hafif tabir ile büyük bir çelişkidir. Üstelik siz bu talep için bölücülük, bunu isteyenleri istisnasız hain, terörist ilan ederseniz, bu çelişkinin de ötesinde haksızlık ve faşistlik olur.
Kürtlerin istediği çok şey değil, sadece ve sadece kendi dil ve kültür hakları. Anadillerin de eğitim ve yönetimde statü hakkı. Bunu çok gören resmi ideoloji yetmezmiş gibi din adamlarının ve kanaat önderlerinin de bu koroya katılması tuhaf bir durum.
Tuhaftır çünkü Peygamber efendimiz; “kendiniz için istediğinizi din kardeşiniz için de istemedikçe gerçek mümin olamazsınız” diye buyurmaktadır. O halde neden her Kürt halkının haklarından bahsedenler ve anadilde eğitim isteyenler potansiyel suçlu gibi lanse edilir. Ve buna din adamları da destek verir. Oysa milyonlarca insanların lisan hakkını savunmak onların birinci vazifelerinden biridir. Ayette:
“O'nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır.” (Rum, 30/22)
Bu ayette yaratıcı insanları farklı lisan ve renklerde yarattığını ve dolaysıyla tüm insanların buna saygı göstermesini emrediyor. Bunda akıl sahipleri için ibretler olduğunu açıklıyor. Buna rağmen anadilde eğitim talebinin hak olmadığını, gereksiz olduğunu, bölücülük olduğunu, düşman oyunu olduğunu… Söyleyenler yalan söylemektedirler. Halkları kandırmakta ve uyutmaktadırlar.
Evet şu gerçeği bilmek ve söylemek zorundayız, fazla değil daha 15 yıl öncesine kadar böyle bir yazıyı yazmak, anadilde eğitim veya azınlık haklarından bahsetmek çok zor ve tehlikeli bir durumdu. Bugün geldiğimiz bu nokta da çok mesafe aldığımızı inkar edemeyiz. Bugün bunları yazıyor ve konuşuyor olmamız iyi bir yol aldığımızın işaretidir.
Ancak çözümün her bir parçası konumunda ki siyasiler, bürokratlar, medyanın büyük kesimi ve yazarların bir kısmı, bazı gerçekleri sindiremediklerinden, yâda eski alışkanlıklarını terk etmek istemediklerinden olsa gerek ki; koro halinde halen istemezük havasındalar.
Mevcut hükümet bir yandan TRT 6 (şeş) ile övünürken diğer yandan da anadilde eğitim için olmaz, kabul etmeyiz diyor. Oysa barış; haklar verilerek sağlanır. Sorun çözülmek isteniyorsa anadilde eğitim mutlaka olmalı, aksi halde samimi olmadıkları ve barıştan yana tavır almadıkları kesinleşir.
Şu satırları Yazar Fehim Işık'ın son yazısından alıntıladım; "Biliyorsunuz, Kürtler göçmen olarak bulundukları ülkelerin bir kısmında uzun yıllardır anadillerini öğrenme hakkına sahipler. Kürtlerin, İsveç’te ise uzun yıllardır kendi anadillerinde eğitim görme hakları da var. Bu hak göçmen olarak bulundukları ülkelerde Kürtlere tanınmış iken, kendi kadim coğrafyalarında Kürtlere dillerinin seçmeli olarak öğretilmesi, bir lütuf değil, hatta önemli bir ayıptır. Ayrıca Kürtlerin önemli bir bölümü yüzyıla yakındır süren yasaklama ve engellemelere rağmen hala dillerini konuşabiliyorlar. Burada esas olan Kürtlere kendi dilleri olan Kürtçeyi öğretmek değil, onlara kendi anadillerinde eğitim olanağı sağlamaktır."

Ben bu yazıyı henüz yazarken görsel ve internet medyasına şöyle bir haber düştü; KÜRTÇE SEÇMELİ DERS
“Milli Eğitim Bakanlığı, 4+4+4 eğitim sisteminde ortaokullar için hazırladığı seçmeli ders listesine Kürtçeyi de aldı. Eğer öğrenci İngilizce istemezse, haftada 6 saat Kürtçe görebilecek. MEB’in çalışmasına göre Kürtçe seçmeli ders, 5. sınıftan itibaren, yani ortaokulda başlayacak. Talim Terbiye Kurulu’nun çalışmayı tamamlamasının ardından Bakan Dinçer’e sunacağı programa, Dinçer onay verirse, müfredat ilkokulun son sınıfından, yani 4. sınıftan itibaren de başlayabilecek. Ancak planlamaların ortaokula (5. sınıftan itibaren) göre yapıldığı ifade ediliyor.”
Bu çok önemli ve olumlu bir gelişme ancak yeterli değil. Dikkat edelim ki Kürtçe yabancı dil değildir. Kürtçe bu ülkede yaşayan yaklaşık 30 milyon insanın anadilidir. Yaklaşık 30 milyon nüfuslu bir halkı Kendi anayurtlarında yabancı sınıfında değerlendirmek haksızlıktır. Dolaysıyla Kürtçe eğitimin seçmeli ders olarak değil, zorunlu ders olarak verilmesi gerekir.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.