Türkiye ile ABD arasında geçtiğimiz günlerde yapılan mutabakat sonucu PYD güçlerinin denetlemediği Azez-Cerablus hattında Suriyeli mülteciler için kurulması planlanan Güvenli Bölge gündemdeki yerini koruyor. ABD ve Türkiye'nin Fırat Nehri'nin batısında kurmayı planladığı güvenli bölge ile Türkiye; hem ülkeye sığınmış Suriyelileri oraya yerleştirerek ekonomik yükünü hafifletmeyi hem de sınırını sızma ve saldırılara karşı güvenceye almayı amaçlarken ABD ise bölgeyi IŞİD'ten temizlemeyi planlıyor.
Hükümet, Güvenli Bölgenin sınırlarının Birleşmiş Milletler ve NATO tarafından ilan edilmesi gerektiğini düşünüyor. PYD ise, Güvenli Bölge adımını, kurdukları kantonların birleşmesine engel olmak amacıyla atılmış bir adım olarak görüyor.
Fırat Nehrinin doğusunu elinde bulunduran YPGnin Fıratın batısında yer alan Güvenli Bölgeye yönelik ne yapacağı tam olarak bilinmiyor. ABD kontrolündeki koalisyon ve Suriye'deki ılımlı muhaliflerle iş birliği yapma sözü verdiği belirtilen YPG, Fırat'ın batısına geçmeme taahhüdünde bulunmadığını ifade etmesi kafalarda soru işareti bırakıyor.
Konuyla ilgili İlke Haber Ajansı (İLKHA) mikrofonlarına açıklamalarda bulunan Suriyeliler ve STK başkanları, oluşturulacak güvenli bölgenin en öncelikli meselesinin güvenlik olduğunu hatta buna benzer alanların diğer bölgelere de kurulması gerektiğini ifade ediyor.
Sadece Cerablus yetmez aynı bölge Haseke'de de kurulmalı
Sadece Cerablus bölgesinde değil diğer birçok bölgede güvenli bölgenin açılması gerektiğini savunan Araplarla Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ARAP-DER) Başkanı Şükrü Kırboğa, Sadece Cerablus bölgesinde böyle bir alanın açılması yeterli değildir. Özellikle Haseke bölgesinde de güvenli bölgenin oluşturulması gerekiyor. Çünkü El Cezire bölgesinde insanlar evlerinden tehcir ediliyor. İnsanların köyleri yok ediliyor.
O yüzden bu bölgeleri sadece Araplar ve Türkmenler istemiyor bu bölgeleri Kürt kardeşlerimiz de istiyor. El Cezire bölgesinde birçok Kürt kardeşimiz PYDden gördüğü zulmü sineye çekerek kendilerini onlardanmış gibi gösteriyor. O yüzden sadece Arap ve Türkmenlerin yaşadığı bölgeye değil Arap ve Kürtlerin yaşadığı Haseke gibi diğer bölgelere de güvenli bölge oluşturulmasının daha isabetli olacağını düşünüyorum.
"Tüm etnik grupları içerisine alan bir bakış açısıyla hareket edilmelidir
Güvenli bölgenin oluşturulmasına yönelik endişelerini de dile getiren Kırboğa, oluşturulacak bölgede Suriyenin farklı etnik yapılarının dikkate alınarak adım atılması gerektiğini söyledi.
Kırboğa, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer siz kalkıp olaya Türkmen cephesinden bakarsanız Arap ile Kürtü küstürürsünüz, Arap penceresinden bakarsanız Türkmenle Kürtü küstürürsünüz o yüzden tüm etnik grupları içerisine alan bir bakış açısıyla hareket edilmelidir. Eğer siz çıkıp TVlerde sadece Türkmen kardeşlerimiz derseniz Arap ve Kürtleri kaybetmiş olursunuz en azından zihnen insanlar uzaklaşmış oluyor. Eğer gerçekten Türkiye bu konuda başarılı olmak istiyorsa genel bir çatı altında herkesi kapsayıcı adımlar atmalıdır.
Suriye tamamen güvenli olmadan dönüşler tam sağlanamaz
Güvenli bölgeye geçişin zaman alacağını ifade eden Kırboğa, 50 kilometrekarelik bir alana 2 milyon insanın yerleşmesinin mümkün değildir. Bir kere Suriyenin tamamen güvenli hale gelmesi gerekir. Eğer Beşar düşerse, IŞİD ve diğerleri giderse orası ekonomik açıdan düzelirse, altyapı ve yıkılan şehirler onarılırsa insanlar o zaman tamamen memleketine döner. Yıkılmış bir Suriyenin inşası açısından ilişkilerimizin devam edeceğini düşünüyorum. şeklinde konuştu.
Suriyede kalan halkın durumu içler acısı
Suriyede yaşayan halkın çok zor günler geçirdiğini belirten Hassan Yassawi Suriye şu an üç parçaya bölünmüş durumdadır. Bir parça Esedin elinde, bir parça muhaliflerin elinde bir parça da IŞİDin elindedir. Suriyenin şu anki durumu şu an pek iyi değildir. Muhaliflerin kontrolünde olan Halep, Dyrezor gibi şehirlerde halkın durumu biraz daha iyi durumdadır. Ama diğer bölgelerde maalesef halkın durumu iyi değildir. Elektrik, su, yiyecek, ilaç gibi maddeler yok. Bu günlerde siyasi çözüm haberleri gündeme gelse de zor görünüyor. O yüzden yeni oluşturulacak güvenli bölgenin iyi olacağını düşünüyorum. diye konuştu.
Güvenli bölgede ile ticari ve iktisadi geçişlere izin verilmelidir
Türkiyedeki Suriyelilerin güvenli bölgeye geçişine değinen insani yardım aktivisti İsa Bunni, Türkiyede kalan Suriyelilerin büyük çoğunluğu Suriyeye dönmek ister. Ama Suriyede iken durumu iyi olmayıp da burada durumu iyi olan Suriyeliler dönmek istemeyeceklerdir. Ama bu kesim çok az sayıda bir kesimdir. Bir de Suriyedeki durumun (elektrik, su, iş ve emniyet) iyi olduğuna emin olduktan sonra dönecektir. şeklinde konuştu.
Türkiyenin güvenli bölge ile ticari ve iktisadi geçişlere izin vermesinin Suriyelilerin bölgeye gitmesine büyük katkı sağlayacağını söyleyen Bunni, şöyle konuştu: Suriyelilerin güvenli bölgeye gitmesi için bölgeye ticari geçişlere izin verilmesi gerekir. Bölgenin inşası için her şeyin geçişine izin verilmelidir. Yani oraya yiyecek, içecek, çimento, su, gıda, makineler, elektrik makineleri vb. eşyalar
Tüm bunlar hayatın idame edilmesi için mühimdir.
Güvenli bölge hem Suriyeliler hem de Türkiye için faydalı olacaktır
Oluşturulması düşünülen güvenli bölgenin hem Suriye halkına hem de Türkiye halkına faydalı olacağına inandığını belirten Şam yetimleri Derneği Başkanı Ebu Muhammed İbrahim ise, Bu bölgenin Suriyelilere faydası şudur: bu güvenli bölge oluşursa savaşın ortasında kalan Suriyeliler bu bölgelere geçerek bombaların altından kurtulacaktır. Çünkü Suriyenin diğer bölgelerinde elektriksiz, susuz kalan insanlar bu bölgeye gelecektir. Türkiyeye faydası ise biliyorsunuz savaş sonrası Türkiyeye geçen Suriyelilerin içinde art niyetli olup sürekli problem çıkaran insanlar var işte bu insanların oraya gitmesi de Türkiye için iyi olur. Ayrıca, bu bölgeyle Türkiyenin sınırını tehdit eden gruplar da sınırdan uzaklaşmış olacaklardır. Bu da Türkiye için iyidir. ifadelerini kullandı.
Suriyeli halkı güvenlik konusunda ikna edilmeli
Söz konusu bölgede hem Esedin bombalama tehlikesine karşı hem de diğer grupların saldırılarından emniyette olması konusunda güvenlik garantisinin verilmesi gerektiğini ifade eden Muhammed, emniyet konusunda ikna edilmesi durumunda tüm Suriyelilerin söz konusu bölgeye gideceğini söyledi. (Osman Gülebak, Mustafa Bikeç - İLKHA)