banner2

Bugüne kadar nerede bir darbe olmuşsa ABD İstihbarat örgütün parmağı olduğu hep bilinmektedir. Amerikalılar da, “Hayır, bizim bu işlerden haberimiz olmaz. Biz neden başkalarının işine karışalım ki?”  demediler. Aksine darbelerden birkaç yıl geçtikten sonra, Amerika’da o ülkelerin darbe tarihleri hakkında makaleler yazıldı veya filimler yapıldı.  Amerikalılar 1960’tan beri Türkiye’de birkaç darbe başardılar. 1960, 1971, 1980 ve 1997… Bu darbelerde Amerikalılar hep ön sıradaydı. Darbe sonucuna hiçbir itirazları olmadı. Görevden uzaklaştırılan hükümetleri arayıp, “Geçmiş olsun, biz bu darbeleri kabul etmiyoruz. Darbeler demokrasiyi sekteye uğratır. Biz meşru ve seçilmiş hükümetin yanındayız” dediler mi? Aksine, “Bizim çocuklar bu işi başardılar” diyerek çocuklarının başarılarını kutladılar.

Fakat 15 Temmuz’da yapılan darbe girişiminde çok farklı bir şey oldu. 15 Temmuz’da çok, ama çok modern bir darbe planlanmıştı ve ABD’nin elbette ki bundan haberi vardı. Türk hava kuvvetlerini ve donanmayı ele geçiren ABD’nin “gayri meşru çocukları” Fetöcüler, hiç hesap etmedikleri bir halk direnişiyle karşılaştılar. ABD’li yetkililer inkâr etseler bile,  bu darbeden haberdar edilmemiş olmaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Her şeyden önce Hava kuvvetleri imamı Adil Öksüz darbeden bir gün önce ABD’deki hocasının yanından dönüyor ve darbenin başlama tarihini darbecilere bildiriyor.

Şimdi birileri çıkıp, “ABD’nin bu darbe girişiminden haberi yoktu” diyecek ve biz de inanacağız, öyle mi? Bu kez ABD’li yetkililer hiçbir darbede yapmadıkları bir şey yaptılar. Önceleri, “Aman Allahım, neler oluyor. Bizim çocuklar beceremediler. Şimdi ne olacak?” deyip şoka girdiler. Hatta bu şokun tesiriyle ABD’li bir General, “Türk hükümeti, çalışma arkadaşlarımız olan bütün subayları içeri atmış” diyecek kadar darbecilerle ne kadar sıkı-fıkı olduklarını ilan etmiş oldular.

 İlk şoku atlattıktan ABD’li yetkililer Genel Kurmay başkanı ve Başkan yardımcısı seviyesinde Türkiye’yi ziyarete geldiler. Burada oldukları süre zarfında Türkiye’yi öve öve bitiremediler. Korkmuş oldukları ve çekindikleri her hallerinden belliydi. Aslında Türkiye’nin Rusya ve İran’la barışmasının hesabını sormaya hazırlanan ABD, 15 Temmuz gecesi tanklara kafa vuran Türkleri görünce hesap sorma bir yana Türkiye’ye hesap vermeye geldiler. Türkiye’nin Fırat kalkanı harekâtını başlatması bunun en açık işaretidir. Bu operasyon ABD’ye ve PYD’ye rağmen yapılıyor. Bu harekâtın başlamasından sonra PYD zannetmesin ki, Cizre’nin karşısındaki Malikiye’den Menbiç’e kadar uzanan bölgeyi kontrolü altında tutabilecektir. Bu asla mümkün olmayacaktır. Türkiye gerekirse bu iş için Şam rejimiyle de barışabilir.

Peki, Türkiye’de darbeyi başaramayan ABD şimdi ne yapmak istiyor? Kuşkusuz ABD pes etmeyecek ve entrikalara devam edecektir. “Yeni bir darbe geliyor, bir milyondan fazla mağdur yaratıldı, FETÖ’yle alakası olmayanlar ihraç edildi” gibi laflarla 15 Temmuz’u unutturmaya çalışacaktır ABD. En önemlisi, “Yeni bir darbe geliyor fitnesini yayarak hapisteki FETÖcülere moral takviyesi yapıp itirafçı olmalarını engellemek isteyeceklerdir. Zira darbeci FETÖcüler konuştukça Gülen’in ne kadar darbe ile alakalı olduğu ve ABD’nin ne kadar işin içinde olduğu ortaya çıkacaktır. Buna karşı dikkatli olmamız gerekiyor. ABD bu kara propagandadan netice almazsa daha da sertleşebilir. Mesela Türkiye’yi uluslararası arenada siyasi ve ekonomik yönden yalnızlaştırmaya çalışabilir. Fakat Türkiye, Rusya, İran ve İsrail’le anlaşarak (hatta bana göre, PYD’ye karşı Şam rejimiyle de anlaşmalıdır)  ABD’ye mahkûm olmadığını göstermiş oldu. Bu yüzden Fırat kalkanı operasyonu ABD’ye ve PYD’ye rağmen sürdürülüyor.

Sonuç olarak Türkiye artık bölgenin en önemli oyuncularından birisi olduğunu göstermiştir. Ok yaydan çıkmıştır. Artık İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa’nın ve ABD’nin orta doğuda ne işleri varsa Türkiye’nin de o anlamda bu bölgede yapacak çok işleri vardır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.