banner2

İnsanlar ve toplumlar üzerinde etkili olabilmenin birçok yönü vardır. Para, güç kuvvet, zorbalık… yönetimi ele geçirerek… psikolojik baskı uygulayarak ve insanların algısını değiştirerek…

Psikolojik baskı; en etkili yöntemlerden biridir. İnsanları herhangi bir konuda psikolojik olarak hazırlamak; onlara veya onlar üzerinden yapacağınız şeyi yapmanızı kolaylaştırır.

Yapacağınız şeyin tepki çekmemesini veya kabul görmesini istiyorsanız, ilk önce onların algısını değiştirmeniz ve dolayısıyla toplumu gerçekleştirmek istediğiniz şeye doğru hazırlamanız gerekecektir. Bu yüzden önce algılarla oynamalısınız! Öyleyse önce ALGI nedir ona bakalım.

Kısaca algı:

“Psikoloji ve bilinçsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir.

Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur.

Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Öğrenme, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir.

Algı, bu "yukarıdan aşağıya etkileri" kapsadığı gibi duyusal girdinin "aşağıdan yukarıya" işlenmesini de içerir.

"Aşağıdan yukarıya işlemler", basitçe, düşük seviye bilgi kullanılarak daha yüksek seviyede bilginin (örneğin nesne tanımada şekiller) oluşturulmasıdır.

Yukarıdan aşağıya işlemler ile kastedilen, kişinin kavram ve beklentilerinin algıyı etkilemesidir. Algılama, sinir sisteminin kompleks işlemlerine dayanır, ancak bilinçsel farkındalığın dışında gerçekleştiği için çoğu zaman kişilere zahmetsizce gerçekleşir.”

Yukarıda kısa ve öz olarak ALGI hakkında uzman kaynaklardan aldığımız bilgileri sizinle paylaşarak, algının bilimsel olarak ne anlama geldiğini beraber öğrenmeye çalıştık.

Ancak bizi bu yazıyı yazmaya zorlayan bazı Saikler vardı. Bu yüzden onlar üzerinde durmaya çalışacağız.

Birincisi bu ülkede birçok etnik köken vardır. Bunların çoğu azınlık sayılır. Ancak bunun çoğunluğunu Türkler, ikinci sırada ise Kürtlerin geldiğini bilmeyenimiz yoktur.

Türkiye’de Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber bu ülkede Kürtlere baskı ve asimilasyon uygulanarak Kürtler; Türkleştirilme politikasıyla karşı karşıya bırakılmışlardır. Bunu yaparken bir yandan da insanların hafızasına şu yerleştirilmiştir. “Türk-Kürt kardeştir.” “Etle tırnak gibiyiz” “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türk’tür” ve benzeri argümanlarla insanların algılarıyla oynanmış ve bu yönde başarılı da olmuşlardır. Öyle ki; zaman gelmiş, Kürdüm demek suç olmuş ve bir utanma hali almıştır, insanların hafızalarında.

Çünkü baskın ve resmi ideoloji öyle bir algı oluşturmuş ki insanlar kendi kendilerini inkar etmek zorunda bırakılmışlardır.

Hakeza bir alimden ve bir şeyhten soytarı çıkarmışlardır. Bugün Türkiye’nin en ünlü İslam alimlerinin torunlarının haline bakın ve onları tanıyıp kimin hangi alimin, hangi şahsiyetin torunu olduğunu öğrendiğinizde adeta şok olacaksınız.

Öyle bir değer yozlaşması yaşatılmış ve psikolojik baskı uygulanmış ki; Müslüman olduğu halde insanlar kıyafetinden utanır hale gelmişlerdir. Annesinin başörtüsünden, babasının sakalından utanan bir nesil yetiştirmiştir bu ülkenin baskıcı politikaları.

Bu ülkede yıllarca insanların zihin dünyasına şöyle bir algı yerleştirilmiştir; bir doktor, hemşire, avukat, siyasetçi vs.. başörtüsü takamaz. Bunu ancak hizmetçiler, hademeler, temizlikçiler takabilirler.

Toplumun hafızasına bir sakallı, bir örtülü lüks arabaya binemez, önemli makamlara gelemez, üst düzeyde siyasetçi olamaz. İdarede söz sahibi olamaz algısı yerleştirildi.

Ak partinin başa gelmesiyle beraber bu konularda (eksikler yok diyemeyiz tabi) ancak çok mesafe kat edildi. Daha özgürlükçü, daha dindar, daha çoğulcu bir toplum, yönetim ve siyaset anlayışı hakim oldu diyebiliriz.

Yazımızın genel akışıyla olmasa da, başlıkta ki konuyla paralel olan bir Fakıbaba meselesini de yazmadan geçemeyeceğim.

Efendim Şanlıurfa’mızın Efsane başkanı olan Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba… Efsane diyorum çünkü gerçekten tarihte Urfa’da bu kadar ses getiren, tüm Türkiye’nin tanıdığı ve konuştuğu bir başkan yoktur. Tabi bu Sayın Fakıbaba’nın çok iyi olduğu, yada çok kötü olduğu anlamına gelmez. Bunun böyle olmasını tetikleyen birçok faktör vardır. Ve bu uzun bir araştırma konusudur.

Yalnız burada da yine başlıkta ki konumuz olan bir ALGI psikolojisine şahit oluyoruz. Son zamanlarda bazı çevrelerin ısrarla Urfa’ya Fakıbaba dayatmasını irdelediğimizde.. Isıtılıp ısıtılıp insanın önüne koyulan yemek gibi!

Geçmiş dönemlerde yakılan ceketleri, kutuplaştırılan Urfa halkını unutmadık. O dönemde Başbakan olan Erdoğan’ın Urfa’da yuhalatılması.. vs.

Şimdi son birkaç haftadadır bakıyoruz o gizli güçler yine sahnedeler, aslında kendileri yok, gölgeleri var. Çünkü geçmişte olanların unutulduğunu sanarak tekrar Sayın ‘Fakıbaba’ millete kurtarıcı olarak sunulmak isteniyor.

Öyle bir algı oluşturuluyor ki; sanki mevcut belediyeler hiç çalışmıyormuş gibi, hiç temizlik yapılmıyormuş gibi bir algı oluşturuluyor ve devamlı- ISRARLA- Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba gündeme getiriliyor.

Oysa Sayın Fakıbaba, günah ve sevaplarıyla, doğru ve yanlışlarıyla beraber, hizmetini tamamladı ve gitti. Yani miadını doldurdu. Gözlemlediğim kadarıyla halkın çoğu da Sayın Fakıbaba’yı istemiyor.

Ama bazı derin çevreler, sanki Urfa halkının tamamı Fakıbaba’yı arıyormuş algısını oluşturarak geçmişte ki ceket olayı gibi tekrar Fakıbaba’yı servis etmeye çalışıyorlar. Bana göre bu beyhude bir çalışma ve taktiktir.

Kaldı ki, önümüzde bir yerel seçim yok, önümüzde ki seçimler milletvekilliği seçimidir. Milletvekilliği seçimlerinde belediyeyi gündeme getirmek, sanki belediye seçimleri varmış havası estirmek; ne kadar iyi niyetli bir yaklaşımdır bilemiyorum! Değerlendirmeyi siz değerli halkımıza ve okuyucularımıza bırakıyorum. Vesselam…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.