banner2

İnsanlar eğitimle bir şekilde irtibatlıdır. Eğitim bazılarını, öğrenci, öğretmen veya başka bir şekilde direkt olarak ilgilendirirken, bazılarını endirekt olarak ilgilendirir.

Eğitim nedir?

Günümüzde daha çok tercih edilen tanım: “bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde( eğitimin amaçlarına uygun ) değişme meydana getirme sürecidir.” Bu tanıma göre;

Eğitim bir süreçtir.

Eğitim sürecinde, bireyin davranışlarının istenilen yönde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

Davranışlarındaki değişme kasıtlı olarak gerçekleştirilmektedir.

Eğitim sürecinde bireyin kendi yaşantıları esastır.

Bu girişten sonra gelelim Şanlıurfa Öğretmenevinde düzenlenen 18. Milli Eğitim Şurasına!...

Dört gün boyunca süren Şura çalışmalarına İl Milli Eğitim Müdürü Hanifi Şahin, Talim terbiye kurulu üyesi Dr. Hacı Mustafa Açıköz, Milli Eğitim Müdür Yardımcıları, şube müdürleri, okul müdürleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarından katılımın olması önemli bir ayrıntıdır. Çünkü öğretici kadroda olanlar neredeyse aynı paralelde düşünebiliyorlar. STK temsilcileri ise farklı düşünceleriyle farklı pencereden eğitimi değerlendirebildiler.

Katılımcılar; 

*Öğretmenin yetiştirilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi

*Eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği

*İlköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, ortaöğretime erişimin sağlanması

*Spor, sanat, beceri ve değerler eğitimi

*Psikolojik danışma, rehberlik ve yönlendirme,

Konulu beş komisyon şeklinde çalıştılar.

Temmuz ayında, hem de Şanlıurfa gibi sıcaklardan dolayı kavrulan bir yerde eğitime kafa vererek beyin jimnastiği yapıp “Milli Eğitim”e yeni bir şeyler katma gayreti gösteren tüm eğitimcileri ve STK temsilcilerini takdir ediyorum.

Eğitimcilerin özelikle vurguladığı “eğitimcinin yaşam standartı” gündem oluştururken, geleneksel adabımıza aykırı ve ahlaki yozlaşma sorunu yaşan yeni nesil'in nasıl bu duruma gelinildiği tartışılan konuların başındaydı.

Buradan da ifade edeceğim; Ben çalışma grubumuzda bulunan tüm arkadaşların değerli fikirleri yanında ısrarla üzerinde durduğum nokta Milli Eğitim müfredatı oldu. Müfredata mutlaka “Etnik ve Dini” kimliklere güçlü vurgu yapacak şekilde yeniden yapılandırılmasını talep ettim.

Çünkü; Türkiye çok farklı ırkların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Eğitimde sadece bir ırk kabul ettiğin zaman orada asimile başlar… Allah insanları yaratırken bir din bir dil bir kültür üzerine yaratabilirdi. Fakat Allah (cc) farklı farklı şekillerde insanları yarattı. Dolayısıyla farklılıklar ayrışma sebebi olmasın, zenginlik olarak değerlendirelim. İnsan nerde doğacağını ve annne-babasını seçemez. Bu nedenle hiç bir ırk diğer ırktan üstün değildir.

Eğitimin her aşamasında dini inanç serbestliği sağlanmalı; çünkü insanlar yaratılış gayesinde “rububiyet” vardır. Yani bir “nesne”ye tapma vardır. Hiçbir insan “rab”siz değildir. Hiçbir dine inanmayan biri “ateizm” dinine inanmak zorunda kalır. Kim hangi inançtaysa onun inancına saygı duyulmalı.

Eğer tek tipçilik anlayışla eğitim vereyim derseniz, orada verilen "eğitim" kavramına aykırı bir takım icraatlar ortaya çıkar. Sonuç olarak insanın fıtratına aykırı şekilde bir baskı yaparsan o insanı hırçınlaştırırsın. Öz'ünü kaybettirirsiniz. İnsanları asilime etmeden ve dini inancına baskı yapmadan etik anlayışına yönelik eğitim verilmeli, diye düşünüyorum.

Komisyonlarda çözüm önerisi olarak ortaya çıkan fikirler, beş komisyonun ortak kararıyla kabul edilerek bölge şurasında görüşülmek üzere dosyalandı. 18. il şura çalışmalarını başarılı bir şekilde organize eden Milli Eğitim Müdür yardımcısı Sayın Mehmet Sarmış hocama çok teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.

Gelelim can alıcı noktaya!...

Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde yapılacak olan 18. şuraya katılacaklar listesinde Harran Üniversitesinden dokuz Öğretim üyesi istenir. Gönderilen dokuz kişilik liste Doç Dr. Refik Balay, Yrd. Doç Dr. Celil Abuzer, Yrd. Doç Dr. Ahmet Kaya, Yrd. Doç Dr. Abdullah Adıgüzel, Yrd. Doç Dr. Hüseyin Şimşek, Yrd. Doç Dr. Hüseyin Yeğin, Yrd. Doç Dr. A. Suat Karahan, Yrd. Doç Dr. Mustafa Sami Çetin ve Okutman Necla Tosmur'dan oluşur.

Ancak Yrd. Doç Dr. Mustafa Sami Çetin, Hanefi Şahin tarafından veto edilir. Çünkü Yrd. Doç Dr. Mustafa Sami Çetin, Hanefi Şahin'in başarısız bir müdürlük yaptığı ve müdürlüğü döneminde Şanlıurfa eğitiminin yere çakıldığını birçok platformda vurgular. Bunun somut delili olarak da 2009 yılında Şanlıurfa'nın SBS'de sonuncu olduğunu ifade eder. ( Bu yıl alınan sonuçlar daha değerlendirilmedi) Bu eleştirilere tahammül edemeyen Milli Eğitim Müdürü Hanefi Şahin, Çetin'i Şura çalışmalarında görmek istemez. Veto yiyen Çetin'e arkadaşları tarafından destek verilir ve üniversiteden katılım olmayacağı bildirilir.

Öğretim üyeleri; 18. Milli Eğitim Şura Çalışmalarına katılmayacaklarını bir bildiri ile Şanlıurfa Valiliğine ve Milli Eğitim Bakanlığına bildirirler. Bunun üzerine Hanefi Şahin ikinci yazıyı yazarak Yrd. Doç Dr. Mustafa Sami Çetin'i kabul edeceklerini belirtir ama ok yaydan fırlamıştır bir kere. Geleceğimiz olan çocuklarımıza verilecek eğitimin tartışıldığı şura çalışmalarına kapris yapan ve eleştiriye kapalı olan bir Eğitim müdürü ve alınganlık gösteren öğretim üyelerinin kapışması nedeniyle Üniversite ayağı eksik kaldı. Çünkü katılmayanların sandalyeleri boştu.

İLGİLİSİNE

Bilgi büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı ise kibirlendirir. (Elisya)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.