banner2

 

Dünya bir âlem, durmadan insanları öğütüp duruyor! Yalnız öğütürken; kimisini pişiriyor, kimisini eziyor, kimisini yüceltip kimisini de aşağılıyor!   Güçlü olan zayıfı eziyor, bir kısım insanlar parayla nasıl ve ne yapacağını, nerede kullanacağını bilmezken, diğer bir kesim açlık ve sefaletle boğuşuyor…

  Günümüz dünyasındaki ekonomik işleyiş ve çalışma koşulları düşünüldüğünde; zengin, kapital grupların insanların çoğunu sömürdükleri ve hatta köle gibi çalıştırdıkları görüyoruz.

  Karın tokluğuna günde 10–12 saat marketlerde, fabrikalarda, atölyelerde 1000-1500 TL arası ücretle –bir kısmı- sigortasız ve iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırılan insanların emeklerinin karşılığının verilmemesi; çağdaş/modern kölelikten başka bir şey değildir.

  Gelir dağılımında büyük bir dengesizlik tüm iş kollarında ve çalışma koşullarında kendini açıkça göstermektedir. Sosyal ve ekonomik dengeler tam bir dengesizlik içerisinde yürü(tülü)yor.

  Aslında kapitalist sistemin referansı, ifsad şebekelerden biri olan; tekelci, tüketime ve hazza dayalı işleyişi olan ideolojik ‘neo liberalizm’dir. Neo liberalizm’den beslenen kapitalist ekonomi anlayışından sağlıklı ve adaletli bir gelir dağılımın olması, çalışanların haklarının tam ödenmesi beklenemez. Adaletsiz ve emperyalist düşünceye dayanan bir ekonomi anlayışının hâkim olduğu bir düzen; insanların hakkını savunamaz, tam aksine insanların çoğunu az bir kısmına muhtaç hale getirir ve devamlı o şekilde bırakır ki kendi varlığını idame ettirebilsin.

  Yanında çalışan işçilere bir ayda ödedikleri ücret; onların lüks bir restoranda oturup yedikleri bir yemek parasına yetmediği halde, bunu köle gibi çalıştırdıkları işçilere bir aylık geçinme parası olarak veriyorlar. Ve bu durumdan dolayı hiçbir şekilde vicdanlarının sızladığını da sanmıyorum. Üstelik “İşçinin/çalışanın hakkını tam olarak alın teri kurumadan veriniz” diyen bir peygamberin ümmeti de bunu yapıyor.

  Bir yanda emekli maaşının 1200-1500 Lira arasında olduğu, diğer yanda 20-30 bin Lira maaş alanların olduğu bir ülke düşünün.  Asgari ücretin 1400 olduğu bir ülkede adaletin topal olduğu anlamına gelir. Oysa istatistikler asgari geçimin en az 2000-2500 Lira arasında ile olabileceğini söylüyor.   

  Ülkemizde maaş durumları ortada… Hükümet işi taşerona vererek işçi almıyor. Kendilerince hantal çalışma sistemini bu şekilde çalıştırarak verimli hale getiriyor, kendilerince haklı olabilirler. Ancak hükümet bunu yaparken; Türkiye’deki şartları göz önünde bulundurarak işçi haklarını da koruması ve onların insanca yaşamasını da sağlaması gerekir. Bu, hükümetin öncelikli vazifelerindendir.

  Adaletli bir ülkede; insanlar arasında gelir dağılımı bu kadar farklı olamaz, arada tam bir uçurum gibi mesafe var.

 İşler iyi gidiyor, ekonomi düzeldi demekle düzelmiş sayılmaz! Esnaf zar-zor geçiniyor, çiftçi birçok sorunla boğuşuyor, asgari ücretli yoksulluk sınırında… Emeklinin hali hakeza… O halde ekonomi sadece zengine göre iyi olmuş oluyor…

 Aslında Müslüman geçinen zengin insanların çoğu zekâtlarını düzgün verseler yoksul insan kalmaz, diyeceğim fakat trilyonlarca Lira servete sahip olup her yıl hacca, umreye giden hacı efendilerin (!) sigortasız ve üç kuruşa inşaatlarında bekçi ve işçi çalıştırdıklarını görüyorum. Dolayısıyla bunu demekten vazgeçiyorum!

Oysa din; vicdan ve merhamettir.

Din yardımlaşmadır.

Din adalettir.

Din fakirleri ve yoksulları gözetmektir…

Vicdan ve adaleti olmayanın dini yoktur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.