banner2
Öne Çıkanlar Sanlıurfa Urfa URFASPOR Diyarbakır Faruk Çelik

Erdoğan: Bu Tayyip Erdoğan değişmez

Başbakan Erdoğan, TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, son 2 haftadır devam eden olayları, her boyutuyla analiz edip, değerlendirdiklerini belirtti.

Erdoğan, "İnsanımızı bu gösterilere sevk eden saiklerin neler olduğunu, sokağın ne dediğini, bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini, tüm detaylarıyla en ince noktalarına kadar tabii ki araştırıyor, tabloyu sağlıklı şekilde belirlemeye çalışıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç kimseyle, hiçbir kesimle, onların hassasiyetlerini, kulak tıkayarak bir kenera itmedik, itmeyeceğiz. Meşru taleplere, demokratik hak taleplerine bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek, bundan sonra da yine dinlemeye, anlamaya, empati kurmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

"Çark etmeleri itirazları büyüttü"

"Ancak tüm bu olaylara baktığımda, bizim göremediğimizi, anlayamadığımız, acaba ne istedikleri, ne talep ettikleri belli mi? Sizler böyle bir şey görebildiniz mi anlayabildiniz mi?" diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu noktada, bütün bunları yaparken sapla samanın birbirine karıştırılmasına, meselenin bağlamından kopartılmasına kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz, veremeyiz. Farklı zeminlerde, farklı hesaplaşmalar içine girenlere karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlı ve dirayetli duruş sergileyeceğiz. 10,5 yıldır farklı tertip, tezgahlarla, provakasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz.

Son iki hafta içinde meydana gelen olayları, homojen, tek odaklı, tek boyutlu, tek katmanlı olaylar olarak tabii ki görmüyoruz. Taksim yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı'ndaki ağaçların taşınmasına itiraz olarak başlayan olaylar, daha ilk andan itibaren çok farklı mecraya akmaya başladı. Aslında burada bir itirazın yükselmesi, ilk anlarda yanlış bilgilendirilmenin, yanlış algının, özellikle siyasi istismarın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Şunu tekrar tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum: Taksim'de yapılan Taksim'in yayalaştırma projesi kapsamında bazı ağaçların sökülüp, bir başka yere taşınmasından ibaret. Bu proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde, CHP'li üyelerin de onayı neticesinde başlatılmış bir projeydi. Şimdi bunlar onaylarını da inkar ederler, çünkü akşam başka sabah başka. Kaldırımın genişletilmesi için Gezi Parkı'nın meydan tarafındaki duvarlarının yıkılması, oradaki ağaçların taşınması gerekiyordu. Yapılan işlem sadece bundan ibaretti. Bazı siyasilerin, sürece müdahil olmaları, oy verdikleri projeye direnç göstermeleri, yani her zaman yaptıkları gibi çark etmeleri, maalesef oradaki itirazları büyütmüştür. Bir çevre katliamını, orada olanlar, bizzat icra etmişlerdir. Türkiye genelinde bizzat icra etmişlerdir."

"Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret mi?"

Başbakan Erdoğan, kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının yerlerde, paramparça edilerek sökülmesi, ağaçların yine bu göstericiler tarafından yakılması, kamu binalarının ve araçlarının, sivil vatandaşların araçlarının ateşe verilmesinin,  çevre katliamı olup olmadığını sordu.

"Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir?" diyen Erdoğan, bu olayların, süreç içinde yaşandığını ifade etti.

Erdoğan, olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazların, yine ilk andan itibaren siyasilerin, örgütlerin, farklı odak ve çevrelerin sürece dahil olmasıyla çok farklı mecrada ilerlediğini, farklı yerlere doğru dal budak sardığını kaydetti.

"Bize çevrecilik dersi vermeye kalkanlar"

Başbakan Erdoğan, iki haftadır yaşanan olayları, çevre hassasiyetiyle izah etmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir kere 'çevre hassasiyeti' diye başlatılan olaylar, bugün itibariyle arkasında maalesef dört cansız beden bırakmıştır. Üç gencimiz olaylarda hayatlarını kaybederken, genç bir komiserimiz Adana'da şehit edilmiştir. 600'den fazlası polis olmak üzere, çok sayıda vatandaşımız bu gösterilerde yaralandı. Büyükşehirlerde bazı sokak ve caddeler, ağır şekilde tahrip edilmiştir. Ankara'da bütün otobüs duraklarının halini görüyorsunuz, Kızılay'da. Bütün reklam panolarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerimizdeki,  o canım, çevre adına düzenlenmiş bütün o seramiklerin nasıl kırıldığını görüyorsunuz.  Bunlar mı çevreci, bunları çevre adına mı yaptılar, çevreye saygınız böyle mi, böyle mi yürüyecek? Bunlara karşı tedbir almayacaksınız, bildiklerini, istediklerini, istedikleri gibi yapacaklar. Yollara, duvarlara, bina duvarlarına son derece çirkin yazılar yazılmak suretiyle tam bir ahlak, çevre faciası yaşatılmıştır. Kamu malları zarar görmüş, halka hizmet veren otobüs durakları, belediye otobüsleri ağır şekilde tahrip edilmiştir. Esnafın dükkanı yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış, doğrudan zararların yanında esnafa ciddi oranlarda ciro kaybı yaşatıldı. Araç kornoları, tencere, tava sesleriyle, gece geç saatlerine kadar atılan sloganlarla evlerinde insanlar rahatsız edilmiş, çok büyük gürültü kirliliği oluşmuştur. Bu çevre değil mi? Bize  çevrecilik dersi vermeye kalkanlar, hava, gürültü, görüntü kirliliğinin de çevrecilik olduğunu, çevreye karşı bir tavır olduğunu bilmeleri gerekir."

"İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla devreye sokuldu"

Erdoğan, bunlara ek olarak, Türkiye ekonomisinin, bu olaylarla doğrudan doğruya hedef alındığını dile getirdi.

Faizlerin yükselmesi, borsanın düşmesi, yatırım ortamının kötüleşmesi, yatırımcıların ürkütülmesinin, Türkiye'nin imajının bozulması gayretlerinin, sistemli bir projeyle devreye sokulduğunu kaydeden Erdoğan, "İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla devreye sokulmuştur" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası güç ve itibarının, bu süreçte hedef alındığını belireterek, uluslararası basın ve uluslararası çevrelerin, sistematik olarak yanlış bilgilendiridiğini, artniyetli bazı uluslararası medya kuruluşlarının devreye grimesiyle, Türkiye'ye yönelik kapsamlı bir saldırı yürütüldüğünü söyledi.

"Sandıkta çıkamayanların alternatif yol arama gayreti"

Şiddet sarmalına dönüşen bu olayları, masul bir direniş, demokratik hak arama mücadelesi olarak görmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

"Şu anda Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemlerle, diğer gösteriler arasına bir çizgi çekme çabası olduğunu görüyoruz. Bir kere bu hataya hiç kimse düşmesin. Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemler, masum, demokratik, çevreci eylemler olarak yansıtılırken, şiddet içeren diğer gösterilerin, bu eylemle ilgisi olmadığı, özellikle bazı çevreler tarafından vurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil,  kusura bakmasınlar. Türkiye'ye, Türkiye ekonomisine, Türkiye'nin uluslararası gücü ve demokramize yönelik eylemler, burada fitili ateşlenen eylemlerden dolayı bu boyuta ulaşmıştır. Türkiye'nin bir çok ilinde şiddete dönüşen eylemler, hep Taksim Gezi Parkı eylemlerinin arkasına sığınmıştır. İnanın buraya gelenlerin yüzde 95'i, şu olaylardan önce Gezi Parkı nerede diye sorsanız, adresini bilmezlerdi. Buralar benim doğup, büyüdüğüm yerler, çok iyi biliyorum. Kaldı ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığım dönemden itibaren de buralardaki geleceğe yönelik adımlarımız neler olur, hep bunun hayalleri içinde olduk. Attığımız adımlar, hep buna yönelik. Yoksa olay 15 tane ağacın, o yayalaştırma projesiyle alakalı sökülmesi değil. Artık, öyle yerler vardır ki ağaçlar, ağaç sökme makinalarıyla sökülür, bir başka yere taşınmak suretiyle orada bunlar tekrar ağaç dikme çalışmaları gibi dikilir. Aynı şekilde yeni fidanları, çeşitli süs ağaçlarını bu şekilde dikersiniz, bunlar yapılır, buna mani bir hal yok. Ama buna mani bir hal varmış gibi göstermek, işte asıl sandıkta çıkamayanların kendilerine alternatif yol orama gayretidir."

 

 

Erdoğan, TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son iki haftadır başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir ve değişik şehirlerde çok farklı boyutlarda, farklı katmanlarda bir kısım gösterilere sahne olduğunu söyledi.

Başkan Erdoğan, Taksim'in yayalaştırma projesi kapsamında, Taksim Gezi Parkı'ndaki bir kaç ağacın sökülmesi, taşınması aşamasında başlayan gösterilerin amaç, kabuk değiştirerek, ilk çıktığı andan çok farklı noktaya ulaştığını belirtti.

AK Parti olarak, toplumsal olayları okumak,  yaşanan olayları  analiz etmek ve iyi değerlendirme konusunda her zaman çok büyük hassasiyet içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, sandık sonuçlarını, düzenli olarak yaptırdıkları anket sonuçlarını doğru okuyarak bugünlere ulaştıklarını ve bu başarıyı elde ettiklerini söyledi.

Sandıktan çıkan sonuçların, tartışmasız bir zafere işaret ettiğinde kendilerini mağrur, mütekkebbir muzafferlerin yerine değil, kaybetmişlerin yerine koyduklarını kaydeden Erdoğan, hiç kimsenin yenilmiş duygusuna kapılmaması için azami hassasiyet içinde olduklarını anlattı.

Erdoğan, hatta meydanlara, caddelere teşkilatlarının dolmasına izin vermediklerini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2009 mahalli seçimlerinde olduğu gibi sandıktan çıkan sonuçlar kesin zafere de işaret etse, netice istediğimiz gibi olmadığında en küçük detayına kadar süreci analiz ettik. Nerede hata yaptığımızı, yanlış yaptığımızı, tüm tarafsızlığımızla, tüm boyutlarıyla değerlendirdik. 12 Haziran seiçmlerinn ertesi günü ekiplerimizi topladık, seçim sonuçlarını analiz ettik, dersler çıkarmaya, bize oy vermeyen kitleyi de anlamaya çalıştık. Sadece sandık sonuçları değil 10, 5 yıl boyunca her toplumsal olaya böyle bir samimiyetle, hassasiyetle yaklaştık. Terör meselesine böyle bir hassasiyetle yaklaştık, farklı toplumsal kesimlerin, farklı etnik grupların, inanç gruplarının meselesine böyle bir samimiyet, hassasiyetle yaklaştık. Biliyorduk ki biz şu anda bir devlet yöneticisi olarak mal, can, akıl, nesil, inanç güvenliğini sağlamak durumundayız. Bunlar bizim asli görevlerimizdir, bunu başarmak durumandayız. Cumhuriyet mitinglerini dahi özünü, içeriğini, hedefini, gayesini bildiğimiz halde acaba göremediğimiz farklı boyutu var mıdır diyerek, son derecek dikkatli şekilde değerlendirdik.

Biz farklı toplum kesimleriyle inatlaşan bir parti asla olmadık, asla böyle bir parti de olmayacağız. Yüzde 50'nin oyuyla da iktidara gelmiş olsak, kendimizi her zaman yüzde 100'ün partisi, yüzde 100'ün iktidarı olarak gördük. Daima kucaklayıcı dil kullandık, her zaman birleştirici, bütünleştirici üslup kullandık. Yola çıkarken etnik milliyetçiliği, bölgesel milliyetçiliği, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldığımızı söyledik. Asla ülkemizde etnik ayrımcılık yapılamaz, dinsel ayrımcılık, bölgesel ayrımcılık yapılamaz dedik. Batı, bugüne kadar ne gördüyse Doğu, Güneydoğu da aynısını, Kuzey ne gördüyse Güney  de aynısını görecek dedik. 81 ilimizin tamamına eşit mesafede olduğumuzu, ülkemizin 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının, aynı şekilde, inşallah modern bir ülke anlayışıyla tarafımızdan kucaklandığını, kucaklanacağını söyledik. Bunu da büyük ölçüde başardık, başarmaya da devam ediyoruz."

"Kardeşlik kavramı, tüm faaliyetlerimizin odak kavramı"

Başbakan Erdoğan, 10,5 yıl boyunca yaptıkları tüm açıklamalar ve uygulamalarda bunun görüleceğini dile getirdi.

"10-11 yıl önce Hakkari, Şırnak, Iğdır, Ağrı, Muş'a havaalanı yapılacak dense kim inanırdı?" diye soran Erdoğan, bunların hepsinin, şu anda hayata geçtiğini, Iğdır'ın açılışını yaptığını, Hakkari ve Şırnak'ın da bitmek üzere olduğunu anlattı.

Erdoğan, bütün bunların, bölgelere, insanlara yaklaşım tarzlarını gösterdiğini belirterek, "Bir ayrımcılığın içinde olmadığımızın bunlardan daha güzel bir ifadesi, ıspatı olabilir mi? 76 milyonu bir ve beraber olarak tanımlayan millet kavramı, bizim konuşmalarımızda, açıklamalarımızda en fazla zikrettiğimiz kavramdır. Kardeşlik kavramı, tüm konuşmalarımızın olduğu kadar tüm faaliyetlerimizin odak kavramıdır. Birlik, bütünlük, dayanışma, paylaşma kavramı, her zaman üzerinde dikkatle durduğumuz, yaşadığımız ve yaşatma mücadelesi verdiğimiz kavramlardır. Ötekileştiren, ayrıştıran, farklılaştıran bir çizgiyi hiçbir zaman kabul etmedik, hiçbir zaman böyle bir çizgide ilerlemedik. Hep kucaklaşmadan, bütünleştirmeden yana olduk. Hep helalleşmeden yana olduk, komşunun komşuya saygı göstermesinden, farklı etnik kökenlerin birbirine saygı göstermesine, komşu ülkelerin dayanışmasından, medeniyetlerin ittifakına kadar her kademe, her boyutta, her  ölçekte insani değerleri en güçlü şekilde savunan bir hareket olduk" diye konuştu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.