Türkiye, Amerikanın başını çektiği koalisyona katılma konusunda bir süre direndi. Cidde bildirgesini imzalamadı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğanın Birleşmiş Milletler çalışmaları doğrultusunda yaptığı ABD ziyaretinden sonra baskılara boyun eğdi. ABD ve ortaklarının istediği tezkere Meclise gönderildi.
IŞİD bir yandan Suriyede PYDnin kontrolündeki Kobaniye yüklenirken diğer yandan Irakta Peşmergeyle çatışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğanın Amerikanın başını çektiği koalisyona katılım konusundaki kararlı açıklamalarının ardından Türkiyenin bu koalisyonda ne gibi görevler ifa edeceği konusu, tezkere sonrası netlik kazanacak. Ancak bu tezkerenin, emperyalistlerce Türkiye üzerinde oluşturulan bir baskının sonucu olduğu izlenimi ağır basıyor.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Sait Şahin, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ve gazeteci yazar Nevzat Çiçek Tezkerenin detayları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Sait Şahin, Türkiyenin bu koalisyonda yer almasının bir zillet olduğunu ifade etti. Gazeteci İsmail Kapan ise, Tezkerenin Suriye ve Irakta devam eden kaosun giderek Türkiyeye de sıçrama riskine karşı alınacak bir tedbir olduğunu belirtirken, Nevzat Çiçek de bu adımın Batılıların Türkiyeyi bölgede derinleşen bataklığa çekme manevrası olduğu görüşünü dile getirdi.
Sait Şahin: "Türkiyenin bu koalisyonda yer alması bir zillettir"
Türkiyenin bugüne kadarki Suriye politikasının sıkıntılı bir politika olduğunu hatta iç savaşa sürüklenmesinde bir nebze rolünün de olduğuna değinen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Sait Şahin, Son zamanlarda Suriyedeki IŞİD mevzilerine yönelik koalisyonun bombardımanı devam ediyor. Buna yönelik Türkiyede tezkere çıkarılıyor. Tezkere aslında ABDnin isteği doğrultusunda oluşturuldu. Bu, ABDnin Türkiyeden istediği ilk tezkere de değil. ABD, ihtiyaç duydukça karıştırdığı bu coğrafyada bahaneler üreterek askeri operasyonlar yapmıştır. Şimdi de Türkiyenin bu operasyonda yer almasını istiyor. Askeri üslerin açılması, askeri güçlerin bilfiil operasyon güçleri arasında yer alması talebinde bulunuluyor. Bu durum Türkiye için bir zillettir. diyerek ABDnin Müslüman coğrafyaya yönelik hesaplarına alet olacak mahiyetteki böyle bir tezkerenin ABDnin isteğiyle ortaya konmasının dahi zillet olduğunu dile getirdi.
Terör tehdidinin bertaraf edilmesiyle alakalı tezkerenin, terörün kaynağı olan ABDnin isteği doğrultusunda şekil aldığına dikkat çeken Şahin, tezkerenin özü, ruhu ve pratiği arasında çok ciddi tezatların olduğunu ifade etti. Şahin, Tezkerenin pratikte de Türkiyenin geleceğini tehdit eden içerikleri var. Yani yıllardır bu coğrafyaya yönelik operasyonlar yapılıyor ama yapılan her operasyon, coğrafyayı çok daha fazla şiddet ve çatışma anaforuna sürükledi. Türkiye tezkere üzerinden bu çatışma anaforuna müdahil olursa Türkiyenin de çevre ülkeler Suriye ve Irakta yaşanan yangın yerine dönmemesi için bir sebep de görünmüyor açıkçası diye konuştu.
İsmail Kapan: "Batı ikiyüzlü ama Türkiye buna mecbur"
Tezkerenin bir gereklilik mi yoksa dış mihrakların Türkiye üzerinde oluşan bir baskısından mı kaynaklandığı noktasında konuşan gazeteci yazar İsmail Kapan, Türkiye, bunu çok önceden dile getiriyordu. Diğer taraflar buna isteksiz kalıyordu. Suriye meselesinde 2-3 senedir yapılması gereken bir müdahale var. Bu yapılmadığı için bu kadar insan öldü. Bu tehlike giderek büyüdü. Şimdi Türkiye topraklarına sıçrama tehlikesi var. IŞİD tehlikesi sınır boylarına kadar geldi. Oradan atılan top ve havan mermileri Türkiye topraklarına düşüyor. Buna karşı Türkiyenin hiçbir şey yapmayıp beklemesi mümkün değil. Türkiyenin uluslararası hukuka göre bir çerçeve belirleyip hem terörle mücadele hem de Suriyede muhalefeti destekleme noktasında harekete geçmesi gerekiyor. diye konuştu.
Türkiyenin Batı ile aynı koalisyonda yer almasının Türkiye halkı açısından karşılığının ne olduğu konusuna da cevap veren Kapan şöyle devam etti: Dünyanın gerçeklerine bakmak lazım. Türkiye tek başına Amerika ve Rusya kadar güçlü olsaydı bunlara ihtiyaç duymadan kendi başına gerekli müdahaleyi yapıp kendi sınırlarının emniyetini sağlardı. Ve Suriye meselesini de çözebilirdi. Ama Türkiyenin böyle bir gücü yok. Türkiyeyi destekleyecek Ortadoğulu bir güç de şu anda mevcut değil. Hepsinin durumu meydanda; Irak, Suriye, Mısır ve İranın durumu ortada Dolayısıyla Türkiye kiminle işbirliği yapabilir. Evet, Batı çifte standartlı ve ikiyüzlü politikalar uyguluyor. Bu dünyada şöyle bir gerçek var. Hala Batının borusu ötüyor. Mecbur kalınınca işbirliğine gidiliyor. İşbirliği yapılmadığı takdirde zarar daha büyük olabiliyor.
Irak ve Afganistanın Batının işgalleri sonrası geldiği nokta ortadayken Türkiyenin Amerikanın başını çektiği koalisyona katılımının ağır sonuçları olacağına dair belirtilere yönelik de konuşan Kapan, Türkiye, Suriye meselesinde en çok etkilenen ülke. Türkiyenin sosyal durumu artık kaldırmıyor. Haksız da olsa tepkiler var. Ve Türkiyede asayişin bozulma tehlikesi var. Suriye meselesinin çözülmesi gerekiyor. Ancak Batının eline fırsat verirseniz Batı acımasızdır. Bu fırsatı sonuna kadar kullanır. İslam dünyasının en büyük kabahati Batıya fırsat sunmasıdır. Bu kadar yaşanan acı tecrübelere rağmen yüzyıldır Osmanlının yıkılmasından bu yana Batının yaptıkları ortada. Bundan ders çıkarılması gerekiyor. Ne yazık ki bundan ders çıkarılmıyor. şeklinde konuştu.
Nevzat Çiçek: "Türkiyenin koalisyonda yer alması felaketlere yol açabilir"
Gazeteci yazar İsmail Kapanın aksine gazeteci yazar Nevzat Çiçek ise, tezkerenin Meclisten geçmesiyle birlikte Türkiyenin Amerikanın başını çektiği saldırı koalisyonu içinde yer almasının büyük felaketlere yol açabileceğine dikkat çekti. Çiçek, Tezkerenin Türkiye ile ilgili kısmına baktığımızda sadece Suriye ile ilgili kısmı yok. Irakla beraber bir tezkere olduğunu görüyoruz. Türkiyenin ifade ettiği kavramların daha önce ifade ettiği kavramlardan farklılaştığı görülüyor. Bu tezkereye baktığımızda yabancı askerlerin bir şekilde Türkiyeden geçişi ve lojistik olarak buradan desteklenmesine baktığımızda bu sanki oldubittiye gelmiş bir tezkere gibi gözüküyor. dedi.
Batının bir kara harekâtı düşünmesi halinde farklı farklı seçenekleri bulunduğuna değinen Çiçek, daha önce Iraka nasıl girildiyse farklı yolların Batı için mevcut olduğunu belirterek, Ama bu tezkere ile beraber bizi korkutan mesele şu: İncirlikten ya da Türkiyenin başka bir yerinden bir uçak IŞİD bahanesiyle kalkıp Musul ya da başka bir yerde oradaki aşiretleri ya da başka yapıları vurursa bu Türkiye için geri dönülemez bir hata olur. Türkiyenin bunu telafi etme şansı çok zor olur. Diğer taraftan IŞİDin hava saldırıları ile yok edilemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Obamanın örnek verdiği Yemen ve Somaliye baktığımızda da bu şekilde devam eden bombalama neticesinde Amerikanın bir sonuç almadığı hatta daha bir çıkmaza girdiğini görüyoruz. diye konuştu.
Bu tezkerenin Türkiye açısından meselenin çıkmazlığını daha da derinleştirdiğini savunan Çiçek, bu derinleşmeyle beraber Türkiyenin tampon bölge oluşturma isteğine karşılık PKKnin, tampon bölge olursa çözüm süreci biter tehdidinde bulunduğunu ifade etti. Çiçek, Türkiyenin Suriye topraklarına operasyon yapması halinde ise Esadın tavrının nasıl olacağı durumunun da muamma olduğunu belirterek bu durumun Türkiye için bir çıkmaz olduğunu kaydetti.
Mesele tezkere değil bölgenin yeniden dizaynıdır
Batılı şer güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme çalışmaları içerisinde bir kısım unsurların yerli dinamiklere karşı öne sürüldüğünü ifade eden Çiçek, Amerika ve Batılı güçler çok net biçimde öne sürdükleri IŞİD ve benzeri örgütlerle bölgeyi dizayn ederek enerji koridorunu sağlama alıyor. Diğer taraftan bunun bekçiliğini Türkiye ve Katar gibi ülkelere vermeye çalışıyor. Bu açıdan baktığımızda Amerika ve Batılılar buradan çekildiğinde bu birbirine karşı savaşan halklar yan yana gelecek ve bu geri dönülemez bir durum olacak diye belirtti.
Tezkerenin, Türkiyenin politikaları ile uyuşmadığını söyleyen Çiçek, Bu tezkerenin ne şekilde kullanılacağı da çok önemli. Güvenli bölge oluşturmadan Esaddan bir güvence almadan, PKKnin silahlandırılması konusunda bir güvence almadan bu tezkereyi nasıl kullanacak? Türkiyenin bunu çok iyi hesaplaması gerekiyor. Bu tezkerenin neticesinde kara ve hava harekâtı olursa Türkiyeye yeni bir göç dalgası başlar, bu bir buçuk milyon insan demek. Türkiyenin bunu da çok iyi hesap etmesi gerekiyor. Mesele tezkere değil bölgenin yeniden dizaynıdır. İslama karşı İslam projesinin yeniden gelişimi için Türkiye tuzaklara düşmeden bu beladan kurtulmaya çalışmalıdır. diye konuştu. (Mehmet Özcan - İLKHA)