banner2
Öne Çıkanlar Urfa Urfa Haber Gaziantep Haliliye Belediyesi Akçakale

Suriyeli ailelerin dramı bitmek bilmiyor

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, yüz binlerce Suriyelinin katledilmesine ve daha fazlasının da başka ülkelere mülteci olarak yerleşmesine neden oldu. Ülkelerinde yaşanan iç savaş nedeniyle Diyarbakır’a yerleşen Suriyeli mültecilerin yaşadıkları dram yürek burkuyor. Çeşitli zorluklara rağmen hayata tutunmaya çalışan aileler yaşadıklarını İlke Haber Ajansı’yla (İLKHA) paylaştı.

Evlerinin varil bombalarının hedefi olan Fatma Seka Gazal, savaşın şiddetini artırmasıyla Türkiye’ye geldiklerini söyledi.

Daha önceleri Suriye’nin Halep şehrinde oturduklarını ifade eden Gazal, Halep’ten bir buçuk yıl önce Diyarbakır’a geldiklerini ifade ederek, “Biz Halep’teyken üzerimize varil bombaları atıyorlardı. O zamanlar eşim Türkiye’ye gelip çalışıyordu. Biz ise Suriye’deydik. Eşim ara ara Suriye’ye gelir bize para getirirdi. Suriye’de savaş şiddetlenince eşim bizi de Türkiye’ye getirdi.” dedi.

“En küçük oğlumu bile çalıştırmak zorunda kalıyorum”

Türkiye’de hayata tutunmanın çok zor olduğunu söyleyen Gazal, Halep’teyken oğlunun okula gittiğini ama Türkiye’ye gelince maddi durumlarının iyi olmadığı için oğlunun okulu bırakmak zorunda kaldığını ve babasına yardım etmek için çalışmaya başladığını dile getirdi.  

Oğlunun işe başladıktan sonra sol ayağını makineye kaptırdığını ve ardından ayağının kesildiğini söyleyen Gazal, iş yeri sahibinin de hastane masraflarını karşılamamasıyla sıkıntıların daha fazla arttığını belirtti.  “Oğlumun sigortası olmadığı için çok sıkıntı çektik bu durumda, patronu ise hastane masrafını karşılamadı. Evimiz kira olduğu için en küçük oğlumu bile çalıştırmak zorunda kalıyorum, okula gitmesi gerekirken onu fırında çalıştırıyorum. Ev kiramız çok fazla olduğundan dolayı kirayı karşılayamıyoruz hayırseverlerden sadece kiramızı karşılamaları için bize yardım etmelerini istiyorum.” diyerek içinde bulunduğu sıkıntı ve mağduriyetlerine dikkat çekti.

“Suriye’de ne akrabalarımız ne de evimiz kaldı”

Gazal, Türkiye’ye ilk geldiklerinde hayırseverlerin kendilerine çok yardımcı olduklarını ifade ederek ancak şuan eskisi gibi kimsenin kendilerine yardım etmediğini söyledi.

Yakınlarının tümünün Türkiye’ye geldiğini sözlerine ekleyen Gazal,  “Suriye’de ne akrabalarımız nede evimiz kaldı. Tek isteğim ayağı kesilen çocuğuma yardım etmeleri ve okula giden diğer küçük çocuklarımın okul servis ücretlerini karşılamalarıdır. ” şeklinde konuştu.

Bir ay önce girdiği işte geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle ayağı kesilen Ahmet Gazal ise bu dünyada ailesinden başka kimsenin olmadığını belirtti.

“Türkiye’de çalışıyoruz ama hiçbir sağlık güvencemiz yok”

Türkiye’ye geldikten sonra okulu bırakıp çalışmak zorunda olduğunu ifade eden Ahmet Gazal, “Bir iş buldum. İş yerinde 10 gün kadar çalıştım ayağım makineye sıkıştı ve ayağım kesildi. Bu dünyada Allah’tan ve babamdan başka kimsem yok. Babam hem bizim, hem de dedemin ev kirasını ödediğinden dolayı babama yardım etmek zorundaydım. Türkiye’de çalışıyoruz ama hiçbir sağlık güvencemiz yok. Örneğin; çalıştığım yerde ayağım kesildi ama patronum dâhil kimse bana yardımcı olmadı, durum böyle olunca onları şikâyet ettim. Benden rapor istediler hastaneye rapor almaya gittim, raporu bile bana vermediler.” dedi.

“Okul servisine verecek paramız olmadığı için okula gidemiyorum”

10 yaşındaki Nureddin Güzel ise Suriye’de okullarının yıkıldığını dile getirerek, “Birinci sınıfa gidiyorum Suriye’deki okulumuzu ise yıktılar. Burada okula gitmek istiyorum ama okul çok uzak, okul servisine de verecek paramız olmadığı için okula gidemiyorum.” ifadelerini kullandı.

“Sigortamız olmadığı içinde hiçbir hak elde edemiyoruz”

2 yıl önce Halep’ten Türkiye’ye gelen bir başka mülteci Hüseyin Halil ise Türkiye’de çalışma şartlarının çok zor olduğuna dikkat çekerek yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:  “Çalıştığım inşaata asansörle malzeme yukarı çıkarırken ayağım kaydı ve iskeleden düştüm, elim ve ayağım kırıldı.  Kimse beni hastaneye dahi götürmedi. Sigortamız olmadığı için de hiçbir hak elde edemiyoruz. Sadece ben değil burada bulunan bütün Suriyeliler böyle sigortasız ve emeklerin karşılığını almadan çalıştırılıyor. Suriye’de de aynı işi yapıyordum ama sigortamız vardı, emeğimizin karşılığını alıyorduk ama maalesef durum burada öyle değil.” 

“Üzerimizde 24 saat savaş uçakları uçuyordu”

Eşi Suriye’de cezaevinde işkence edilerek öldürülen Şemse Hasan ise gözü yaşlı şekilde şöyle mağduriyetlerini şöyle anlattı: “ Suriye’de eşimle birlikte Asrif’e gittik. Asrif’te Esed’in askerleri ‘sen Haleplisin ne işin var burada’ dediler onu yakalayıp cezaevine attılar. Cezaevinde 2 ay kaldıktan sonra bize onun öldüğünü söylediler. Üzerimizde 24 saat savaş uçakları uçuyordu. Çocuklarım burada hâlâ uçak sesi geldiğinde içeriye kaçıp ‘anne uçaklar geldi’ deyip saklanıyorlar.  Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye geldim. 5 çocuğum var. İlk geldiğim gün çocuklarımla soğuk havada, parkta yattık. Daha sonra bir hayırsever aracılığıyla bu eve yerleştik. Burada çok zor şartlar altında yaşıyoruz.”

“Herkesin memleketi kendine güzeldir, biz Suriye’yi çok özledik”

Akrabalarının her birinin bir yere dağıldığını ifade eden Hasan, “Artık kimsemiz kalmadı. Suriye’de ve Türkiye’de tanıdık hiç kimsem yok. 4 çocuğumu okula gönderiyorum. Kiramız çok yüksek, çocukların okul masrafını verdiğim zaman, kira paramı zar zor denkleştiriyorum. Ben de mecburen kirayı veriyorum okul masraflarını erteliyorum. Herkesin memleketi kendine güzeldir. Biz Suriye’yi çok özledik, keşke savaş olmasaydı. Burada çok sıkıntı içerisindeyiz yetkililerin bize yardım etmelerini istiyorum.” diye belirtti.

Suriye’de meydana gelen çatışmalarda bir oğlu katledilen Haliye Abdullah ise, evlerinin yanına atılan varil bombasıyla oğlunun 32 arkadaşıyla beraber hayatını kaybettiğini dile getirdi.

“İki kızım Halep’te bir kızım da Lübnan’da…”

Abdullah, “Oğlumun şehadetinden sonra yanımıza hiçbir şey almayarak Türkiye sınırına geldik. Yanında kaldığım oğlumla büyük bir korku içerisinde sınıra kaçtık ve Türkiye’ye geldik. Evimizdeki eşyaların hepsini Türkiye’deki komşularımız bize verdi, Allah onlardan razı olsun. Oğlum burada marangoz atölyesinde çalışıyor ben de onun yanında kalıyorum. Suriye’de çok korkuyorduk. Her gün bombalar patlıyor, silah sesleri geldiğinden dolayı gözümüze uyku girmiyordu. Eltim, annesi ve oğlu da o bombardımanda öldürüldü. Eşim savaş başlamadan 4 yıl önce Akciğer kanserinden vefat etti. Bende büyük oğlumun yanına yerleştim. İki kızım Halep’te bir kızım da Lübnan’da onlar benim canlarım onları çok özledim.” diyerek yaşadığı trajediyi anlattı.

3 yıldır Türkiye’de bulunan Halepli Muhammed Zino da Türkiye’de yoksulluk içerisinde yaşadıklarını belirtti.

“Türkiye’de çalıştığımızın karşılığını alamıyoruz”

Zino, “ Türkiye’de her şey çok pahalı olduğundan 4 çocuğumla geçinmek çok zor. Kışın ihtiyaçlar daha da artıyor. Çalışıyorum ama hakkımızı tam olarak vermiyor, hakkımızı yiyorlar. Bir de Türkiye’de çalıştığımızın karşılığını alamıyoruz. Türkiye’de çocuklarımız için okul açıldı ama biz ihtiyaçları karşılayamadığımız için çocuklarımızı okula gönderemiyoruz.” Dedi.

Suriye’nin Humus şehrinden gelen ve bir engelli çocukları olan İsmail ailesi de Türkiye’de hayata tutunmanın çok zor olduğunu belirti.

Aile reisi Fadullah Mustafa İsmail Suriye’de çatışmaların şiddetini artırmasıyla Türkiye’ye gelmek zorunda kaldıklarını oğlunun engelli olmasının kendilerini maddi yönden etkilediğini belirtti.

“İki ateş arasında kalmıştık”

Ailesinden önce Türkiye’ye geldiğini dile getiren Baba İsmail, “Suriye'de bombalama arttı, belli bir süreden sonra iki ateş arasında kaldık. Bundan dolayı kaçmak zorunda kaldık. Benim Humus’tan geldiğim esnada Humus’ta yaklaşık bin 800 kişi öldü ve insanlar yaralıları terkedip sınıra kaçtılar.  Nebik şehri üzerinden Kamışlı’ya, oradan da sınıra geçtim. Oğlum Cihad ise özürlüdür. Bir terzide çalıştım hakkımı vermediler, işten ayrılmak zorunda kaldım.” şeklinde ifadelere yer verdi.

Anne Meysa İhya İsmail de yetkililerden engelli olan oğluna için maaş bağlanmasını istedi.

Meysa İhya İsmail, “Oğlum Cihad engellidir, yürüyemiyor. Oğluma maaş bağlamak için rapor çıkarmak istedim, ama hastanede birçok problem ile karşılaştım. Dil konusunda epey sıkıntı yaşadım. Rapor karşılığında 700 lira para istediler. Borçlarım olmasına rağmen mecbur kalarak verdim ama çabalarım hepsi boşa çıktı. Bana ‘bu evrakları baştan çıkarman gerekir’ dediler. Kısacası Türkiye’de yaşam şartları çok zor.” diye konuştu.

Suriye’de yaşadıkları sıkıntılara da değinen Anne İsmail, “Biz Esed rejiminde sadece zulüm gördük. Benim ailemin hepsi dindar olduğundan dolayı ya cezaevindedir ya da öldürülmüştür. Esed, halkını katleden bir zalimdir. Bize zulmeden hiç kimse bizim liderimiz olamaz. Allah hakkımızı bırakmasın. Biz dindarlığımızdan pişman değiliz, olmayacağız da.” şeklinde konuştu. (M. Hüseyin Temel, Mustafa Kaynak- İLKHA)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.