banner2
Öne Çıkanlar Urfa Urfa Balıklıgöl ABD Şanlıurfa Balıklıgöl Balıklıgöl

Türkiye’de Erkek Olmak
AİLE BAKANI’NA HİTABEN



Aslında çok şey olmaktır, Türkiye de erkek olmak;



Türkiye’de erkek olmak; daha doğuştan bir serüvenin ve kendilerinin yaşayamadığı, hayata geçiremediği bir erkekliğin “bari oğlum, yeğenim vb. yaşasın” mantığıyla haberinin bile olmadan yaşaması için yön verilen bir amaçlar demetinin vücuda gelmesidir. Sanki babasından, amcasından, dayısından aldığı bir borçmuş gibi…



Türkiye’ de erkek olmak; eğitimin temelini oluşturduğu 0-6 yaş zamanında babası tarafından erkek gibi yetiştirilmeye çalışırken annesinin kadınsı kıskançlığıyla yetiştirilmektir.



Türkiye’ de erkek olmak; sözde sünnet olunca erkekliğe ilk adımı atıp çocukluğunda annesi tarafından erkeklik uzvunun “pis, kaka, ee” gibi ifadelerle cinsellik ve cinsel konularda hayatı üzerine tabular kurulmaktır. Kendi vücudunun bileşenlerini ve cinsiyeti unutturularak..



Türkiye’ de erkek olmak; ergenlik yaşına ulaşıncaya kadar kızlarla konuşmanın, arkadaş olmanın, beraber ders çalışmanın, herhangi bir okul müsameresinde eşleştirilmenin veya bir arada bulunmanın utancı ayıp ve günahı ile yetişmektir. Karşı cinsi tanımaması adına…



Türkiye’ de erkek olmak; bir yarış atı gibi yaşıtları arasında ülkenin en iyi üniversitesine yerleşme çabasında iken hayatın tüm gerçeklerinin unutturulup, fizyolojik ve biyolojik gereksinimlerini baskılanması, dini kültürel ve cinsel eğitimlerden uzaklaştırılarak bedeni ve ruhi kirlenmeden nasıl kurtulacağını öğrenememektir. Sanki babası ve annesinin öğretmeye utandığı gerçekleri doğru şekilde arkadaş veya çevresinden öğrenebilecekmiş gibi..



Türkiye’ de erkek olmak; ergenliğe girdiği dönemden üniversite kulvarlarında koştuğu döneme kadar baskıladığı ve öğrenemediği cinselliği öğrenmeye çalışmak için internet, tv, film vb. sektör haline gelmiş çirkefliklerin içinde bulmaktır kendini. Anne ve babasının anlatmaya ve öğretmeye imtina ettiği, pisliğe ve günaha bulaşmadan öğrenebilecekmiş gibi..



Türkiye’ de erkek olmak; çocukluğundan beri tanıyamadığı fakat tanımak için ilgi duyduğu, nelerden hoşlandığını bildiği, nereli olduğu, veya fiziksel ve ruhsal anlamda öğrenmek istediği gerçekler için takip ettiği, nerde oturduğu vb. özelliklerini bilmek için enerjisini sarf ettiği bir kıza arkadaşlık teklif edememektir. Çünkü annesinin öğretileriyle karşı cinci servet avcısı veya erkek simsarı olarak bildiği için…



Türkiye’ de erkek olmak; yukarıda zikredilen tüm özelliklerini bildiği ama annesinin genlerine kodladığı korkuları yüzünden, sevmek için canını vereceği iyi veya kötü günde her şeyi ile kabul edeceği kızı geç kaldığı için başka bir hem cinsine kaptırmaktır. Hem de soysuz, çirkef, ve kadın taciri diye nitelendirilecek bir kısa dönemli zevk simsarına…



Türkiye’ de erkek olmak; yaşadığı bu deneyimle tamamen içine kapanıp üniversitenin bitimine kadar başka bir kıza bakamamak ve konuşamamaktır. Her zaman geri çevrileceği, hata yapacağı veya teklifin erkekten gelmesini bekleyerek sahaya 1-0 galip çıkmayı bekleyen doğuştan feminist kızlarla deneyim yaşamamak için…



Türkiye’ de erkek olmak; bu psikoloji ile annesi, varsa bacısı veya olmayan eş adayının; ırzını, namusunu, şerefini korumak ve vatan adına askerlik yapıp şehit veya gazi olmaktır. Kadının zayıflık özelliğini koz olarak kullanıp, erkeklerin tamamını tüm ihtiyaçlarını karşılayıcı sağmal inek düşüncesi ile…



Türkiye’ de erkek olmak; askerlik bitiminde çevredeki eş dost ve aile bireylerinin ortak iştiraki ile alelacele evlendirilmeye çalışılmaktır. Kendi fikri sorulmaksızın…



Türkiye’ de erkek olmak; görücü usulü ile tüm manevi değerleri göz ününde tutarak gerek inançları gerekse korkuları sebebi ile baskıladığı cinselliği yaşamak ve hayatında yeni bir sayfa açmak için özellikle annesinin beğendiği ve oğluna yakıştığına inandığı, yaşlılıklarında kendilerine bakacağına inandığı vb. sebepler ve gerekçelerle ikna edilerek evlendirilmektir. Yaşadıklarına, hayat deneyimlerine inanıp güvendiğiniz ve yaşlılıklarında kendilerine eş adayınızın bakma zorunluluğuna inandırıldığınız için…



Türkiye’de erkek olmak; hayatınızda açmaya çalıştığınız beyaz sayfa için kararlaştırdığınız evlilik sürecinde; sözlenme merasimi, elbise görülmesi, nişan merasimi, düğün yemeği vb. saçmalıklarla, erkeğin alacağı ev eşyası ile, alınmış ise beğenilmediği için değiştirilmesi, tutulacak düğün salonundan tutunda çalgıcının kim olacağına kadar aptalca gerekçelerle yeniden kurmaya çalıştığın hayata başlamadan psikolojinin, maneviyatının ve maddiyatının bitirilmesidir. Sadece ailelerin “el ne der” sözlerinin bertaraf edilebilmesi için…



Türkiye’de erkek olmak; tüm bu israf saçmalıklarıyla yapılan düğün borcunu ödemek için 5 yıl gibi bir zaman kendini ipotek ettirip mutlu yaşamaya çalışmaktır. Ödeyemediğin zaman “üçkağıtçı, şerefsiz, dolandırı” muamelesi görmektir. Hayatında açtığın yeni sahife olan eşin tarafından “sen nasıl bir erkeksin borçlarını ödeyemiyorsun. Peki bana nasıl bakacaksın?” sorularıyla üzerinde ki baskının artırılmasıdır.



Türkiye’ de erkek olmak; borçlarını bir an önce bitirip eşinin baskısında kurtulabilmek için mevcut işinin haricinde 2. Bir işte daha çalışmaktır. Savaşını kazanmak için çabalaman her safhada ihmalkar, ilgisiz ve romantik olmamakla suçlanmaktır. Borç ödemek için günde 15 saat çalışman göz ardı edilerek…



Türkiye’ de erkek olmak; düğünden kalan borçlarını bitirmeye çalışırken, evlenen bir çiftin zamana bırakmak istemesine ve hayırlısını dilemesine rağmen aile ve çevre baskısıyla “Çocuğu olmuyormuş, kısırmış, erkekliği yokmuş…” denilmemesi için çocuk sahibi olmaktır. Çocuk yetiştirecek kudreti kendisinde bulamamasına rağmen…



Türkiye’ de erkek olmak; çevre ve aile baskısıyla da olsa eşinin hamile kalması haberiyle hayatının daha çok dağılışını izlemektir. Çünkü daha rahme yeni düşmüş bir ceninin cinsiyeti ve ismi hakkında yorumlar dinlemektir. Cinsiyetinin öğrenilmesi ile de ismini hiç duymadığı sülalesinin mevtaları hortlamasıdır.



Türkiye’ de erkek olmak; tabir-i caizse tohumu senin attığın evladının cinsiyetini öğrenmek için ağzının içine baktığın eşinin “kusura bakma sana söyleyemem xxxxxx isimli akrabama söz verdim. İlk önce ona söylemeliyim” diyerek yüzüne karşı isyan edilmesidir. Sanki tohumunu xxxxxx ekmiş gibi…



Türkiye’ de erkek olmak; zordur çetindir ve eziyetlidir. Tüm yaşananlar yetmezmiş gibi bir de yaratanın imtihanına katlanmaktır. 9 ay 10 gün diye beklediğin doğumun 5,5 ayda olmasıdır. Allah tan gelene katlanamayan eşin ve ailesinin senin çocuğun hakkında ölüm fermanı imzalamaya kalkmasıdır…



Türkiye’ de erkek olmak; 5,5 aylık doğması ve yaşama ihtimali oldukça az denilmesine rağmen 15 yıllık birikimin olan işyerlerini tek tek satıp yetmezmiş gibi yaklaşık 400.000 tl borca girmektir. Güvenip taşımaya çalıştığın eşinin ağzından “ bu güne kadar ne yaptın ki 5,5 ay ben taşıdım” diyerek yaptıklarına nankörlük edilmesidir…



Türkiye’ de erkek olmak; “ bir insanı kurtaran, insanlığı kurtarır” buyuran Allah’ın emrine uyarak yaşaması ihtimal olan çocuğu için anne sütünden mahrum kalmaması için süt sağım makineleri, saklama kapları, dipfriz almak ve sağdığı anne sütünü çocuğuna verebilmek için deliler gibi çabalamaktır. Daha doğururken yaşamayacak mantığı ile “bu cihaz vücudumu sarkıtıyor” diyerek annelik yaptığını zanneden annesine rağmen…



Türkiye’ de erkek olmak; öncelikle Allah’ın izni sonrasında babasının çabaları ile yaşayan kızını annesinin psikolojik rahatsızlıkları ve hastanede tedavi altında iken sahiplenmediği ama sonrasında kocası ve ailesinden kıskandığı için sahiplendiği yavrunu doya doya sevememektir.



Türkiye’ de erkek olmak; çocuğuna yapılan darp ve işkenceleri fotograflayıp, şahsına, ailesine, sövülmesine sabretmek, evinin temizliğini yapmaktan aciz eşini uyardığında “kim…. içine de temizleyeyim” gibi hakaret ve sövgülerine katlanmaktır. Tüm bunları yaklaşık 4 yıl çektikten sonra bütün hastane kayıtları fotoğraflarla dava açmaya karar verebilmektir…



Türkiye’ de erkek olmak; Boşanırken de sıkıntılıdır. Bu sefer de iki medeni insan gibi boşanmanıza izin vermezler. Önünüze çocuklar konur. Çocuk hatırına diye içi boşalmış, tükenmiş bir ilişkiyi, zorla devam ettirirler. Ne acıdır ki çocuklar, bu ülkede bazen mitralyoz gibi bir silah olarak da kullanılır. Evlinin çocuklusu, kiracının çocuksuzu makbuldür bu ülkede…



Türkiye’ de erkek olmak; velayet görevinin verildiği annenin çocuğunun geleceği için hayati önemi olan eğitimlerinin başlatılmadığı öğrenip ikametle bağlı bulunduğu okul, ilçe kaymakamlığı, ilçe milli eğitişm müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüklerine şikayette bulunmak ve velayet görevinin annede olması nedeniyle şikayet iradesinin baba sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle geri çevrilmektir. Anayasal haklar arasında sınıflandırılan eğitim hakkının engellenmesine rağmen…



Türkiye’ de erkek olmak; açmış olduğun davaya yazılı şekilde beyanda bulunan eşin tarafından kocasının evine bakmadığını, mensubu olduğu dine rağmen kocasını kusurlu gösterebilmek için anal(ters ilişki) ile suçlanmaktır.



Türkiye’ de erkek olmak; çalıştığın işten asgari ücret almana rağmen, yaptığın öğretmenlik mesleğinde kazandığın memur maaşına rağmen vb. sanki vehbi koç ile evliymiş gibi 150.000 tl maddi ,150.000 tl manevi tazminat, kendisi ve çocuklar için ayrı ayrı 1000 tl nafaka talebinde bulunulmasıdır…



Türkiye’ de erkek olmak; yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere gücünün yettiği kadarı ile fedakarlıklardan dolayı hoş görülmeyip, devleti de arkasına alan kadını tarafından ne maddi ne de manevi değerlerle ölçülendirilemeyen yapmadığın tüm pisliklerle suçlanmaktır ve “önyargılı bir bakışla yapmış olma ihtimalin vardır” diyerek adli makamlarca bile sahaya çıktığın anda 3-0 mağlup başlamaktır maça…



Türkiye’ de erkek olmak; ağır özürlü olan çocuğunu yaşı küçük ve anne bakım şefkatine muhtaç gerekçeli Yargıtay kararı ile işkenceci, ihmalkar davranış sebebiyle çocuğunu yaralayan anneye bırakarak devlet eliyle psikolojik baskı altında kalıp ŞEREFSİZ muamelesi görmektir…



Türkiye’ de erkek olmak; çocuğunun yapılması gereken hayati öneme haiz tedavi, terapi ve eğitimlerini yaptırmayan anneyi cumhuriyet savcılığına defalarca şikayet edip tüm şikayetlerinin üsulsüz ve konuya muhatap olmayan gerekçelerle geri çevrilmesi demektir…



Türkiye’ de erkek olmak; imanı ve bileğinin gücü ile Doğu Roma’yı da Batı Roma’yı da yıkıp yeni Roma olan AB’ye girmek adına paket halinde aldığı AB direktifi olan kadın ve aileyi koruma kanunu geçirmeye çalışıp erkek neslini ve aile kurumunu bitirmeye çalışıp aşağılanmaktır. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisi düsturunca



Türkiye’ de erkek olmak; eşinin şikayetçi olduğu “ana kuzusu Cafer” diye tiplediği, çekingen ve ürkek bulduğu kocası, ne acıdır ki, hemcinsi olan bir kadının ürünüdür. Çünkü ülkemizde binlerce kadın, hayata erkekler vasıtasıyla tutunmaktadır. Anne, erkek çocuğunu, gelecekte ki garanti belgesi gibi algılamakta, onun erkeksi kimliğini sulandırarak “katıksız itaat” adı altında bir nevi köleleştirmektedir. Böylelikle bir kadının “erkeksi bulmadığı çekingen ve ürkek bulduğu kocası” kendi hemcinsi olan bir başka kadının ürünüdür. Bu anlamda kadın da kadını ezmektedir. Yine ne hazindir ki, kocasını “ana kuzusu Cafer” diye eleştiren kadın, kendi oğlunu da “ana kuzusu Cafer” olarak yetiştirmeye devam eder, bilerek veya bilmeyerek…



Türkiye’ de erkek olmak; eşi tarafından maddi olgunluğa eriştiğine inanıldığında boşanmak için bahaneler aranıp AİLEYİ KORUMA KANUNU sayesinde asılsız, mesnetsiz ve haysiyetsizce iftiralarla şikayet edilmek, hapis cezası almak, tazminat ödemek, yüklü nafakalar ödemek ve çocukların şiddet görse de şahsi münasebet gerekçesi ile hayatlarının mahvedilişini seyretmektir. Savunma hakkı dahi verilmeden umutsuzca…



Türkiye’ de erkek olmak; boşanma davasının görüldüğü mahkemede savunma hakkına sahip olamamaktır. Çocuklarının velayetini isteyip atanan pedagog tarafından taraflı verilen kararla reddedilmektir, hem de 2 defa. Çocuğunu yaraladığını kabul edip hastaneye götürdüğü halde muayene ettirmeden getiren anneye “yaşının küçük olması anne bakım şefkatine muhtaç olması” gerekçesiyle



Türkiye’ de erkek olmak; eşinin “ annem senden bir çocuğumun daha olmasını istemiyor” sözleriyle kayınvalidenin yatak odana kadar karıştığını ses kayıtları, şahitler vb. ıspatlamış olmana rağmen hakim tarafından dikkate alınmamaktır. Eşin tarafından ters ilişkiye suçlandığın halde adli tıp denen bir kurumun varlığına rağmen ve bu durumu iddia eden insanı kuruma sevk etmeyerek erkeği suçlu durumda bırakmaktır…



Türkiye’ de erkek olmak; uzun zamandır göremediğin çocuğunu görmek için icra dairelerine yaklaşık 90 tl para yatırıp, icra memuru, pedagog, vesair görevlilerin geldiği taksiye 60 tl ödeyerek çocuğunu görmektir. Teslim ederken de boşanmaya çalıştığın eşinin tüm akrabalarının hazır bekleyip canına kast etmek için fırsat beklediğini görmek demektir.



Türkiye’ de erkek olmak; Kıbrıs’ta Hocalı’da Anadolu’da ve Balkanlar’da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlandığın gibi; rızkını helal yoldan temin edip, isteklerini elinden geldiğince yapıp, çocuklarına sahip çıkıp, gerek yaşam gerekse eğitim ve kültürel yetişmeleri için azami gayret sarf etmek ama sadece eşin tarafından “DOMUZDAN KOPARDIĞIN HER KIL KARDIR” mantığıyla ve devlet desteğiyle haksızlığa uğramaktır…



Türkiye’ de erkek olmak; “Çamur at, tutmasa bile izi kalır” atasözü ile tescillenip eşin tarafında yapılan lutilik suçlamasından dolayı bir daha evlenememek, yaşadığın şehirden ayrılmak, başka şehirde batakhane jigolosu olmaktır ve bir gün senden kopardıkları yetmediği için zengin yaşlı biriyle evlenip cinsel tatminini gideremeyen eski eşin tarafından çalıştığın servisce eski eşine jigolo olmaktır. Ve bir otel odasında gırtlağını sıkıp hayatını tarumar eden kadını öldürdüğün için senin nezlinde tüm erkeklerin şiddet yanlısı ve manyak ilan edilmesidir…



Türkiye’ de erkek olmak; aile ve sosyal politikalar bakanlığı adı altında kanun hazırlarken sadece kadın koruma dernekleriyle görüşüp alınan taraflı kararlara bir STK nın olmaması sebebiyle karşı çıkamamaktır.



Türkiye’ de erkek olmak; bir STK örgütü bulunan ve çıkacak kanuna paralel homoseksüel ve lezbiyen insanlarında nikahlanabilmesi talebinde bulunabilecek travestilerden daha ŞEREFSİZ ve AŞAĞILIK MAHLUK gibi görülmektir…



NETİCE-İ TALEP:



Sayın aile bakanı Fatma ŞAHİN ve bu kanun tasarısına imza atacak



MİLLETVEKİLLERİ ;



8 mart kadınlar gününe yetiştirmeye çalıştığınız “Kadınları şiddetten koruyacak yeni yasa tasarısı” na imzalarınızı atmadan önce eğer gerçekten bu kanunla uygulamaya girecek maddi ve manevi yaptırımların vebalini kaldırabileceğinizi düşünüyorsanız iman ve bilek gücümüzle yıkmış olduğumuz doğu ve batı romanın, kendini ilah atfedip doğurduğu Avrupa Birliğine girmek adına ülkemizin parçalanamayan tek değeri ailelerimizi dağıtmayın. Bu milletin desteğiyle gelmiş olduğunuz makamın değerini ve sorumluluğunu bir kez daha düşünüp;



Kimliğinizde yazılı olan dine inancınız varsa;



Hud suresi 113 ayetinde buyrulduğu üzere; “Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın. Allah’ dan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.” Buyuran Yaradan’a itaat edin.



Eğer ATATÜRK’çülük idealine sahipseniz;



“Adalet mülkün temelidir“ sözüyle halkına adaletli olmayı nasihat eden ulu önder ATATÜRK’ ün ilkelerine sahip çıkın.



Yok eğer biz bir ideolojik görüş sahibi değiliz diyorsanız;



5378 sayılı özürlüler kanunu, 1739, 222, 573 sayılı milli eğitim kararnameleri gibi, 4058 sayılı kanun ile iç hukuka dönüştürülmüş çocuk hakları kanunu, 4320 sayılı aile koruma kanunu, 5395 sayılı çocuk koruma kanunu 7. Maddesindeki görevlerini ihmal ve suistimal ederek erkekler aleyhine taraflı kararlarla AB gözünde milletimizi küçük düşürüp rezil eden adalet mensuplarımızın hatalarına bir bakın ve insanlık namına, Türk olmaktan gurur duyan milletinin adına, şerefine, itibarına zarar verip ailelerimizin dağılmasına, çocuklarımızın isimleri yanına PİÇ ifadesini yerleştirip gayri meşru bir Türk milleti temeli atmayın.



Son olarak:



BAKARA/156: Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: “Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz ” derler.



NOT: Bu yazıda okumuş olduğunuz tüm olaylar gerçek olup ben ve birkaç arkadaşımın hayatından gerçek kesitler içermektedir.



SELAM ve DUALARIMLA



Celalettin KÜÇÜK

ÇOCUK VE AİLESİTESİNİ TIKLAYIN:




Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.